NECDET BULUZ
Suriye’de TSK’ye kurulan tuzağa günlerdir dikkat çekiyoruz. Özellikle Amerika’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’ni desteklediği PYD güçleri ile karşı karşıya getirme girişimlerini de son derece riskli ve tehlikeli görüyoruz.
Cerablus’ta başlatılan Fırat Kalkanı operasyonunun ardından El Bab, Rakka ve Musul’a düzenlenecek operasyonlar gündeme taşınırken, Ankara uluslararası koalisyondan kopmamaya çalışıyor Bunun doğru olabileceği görüşündeyiz.
Ankara, geçtiğimiz günlerde ağırladığı ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Antony Blinken başkanlığındaki heyete; Rakka’ya operasyon için Suriye Demokratik Güçleri’nin içerisinde yer alan Arap güçlerin Mınbiç’te “ortak bir yönetim” kurmasını önmermişti.
Üst düzey bir yetkili, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Fırat Kalkanı’ndan Türkiye’nin çıkmasının en az 7-8 yıl alacağı yönündeki sözleriyle ilgili “Ne kadar sürmesi gerekiyorsa sürer” açıklamasını yaparak karşılık vermişti.
Hiç kuşkusuz sınırlarımızın ve geleceğimizin güvencesi açısından yapılan operasyonları yerinde buluyor ve destekliyoruz. Ancak, körü körüne de batağa saplanmayalım, buna da dikkat edelim.
Önce şu konuya dikkatlerinizi çekelim:
PYD güçleri Suriyeli Kürtlerden oluşuyor. Şu anda bu güçlerin içinde 2 bin PKK’lının da bulunduğu da biliniyor. Bir noktada “PKK neyse PYD’ de de aynısıdır” diyoruz ya işte bunun doğruluğunu görmekteyiz.
Yazımızın başlığını “Bizi PYD ile çatıştırmak istiyorlar” dedik. Suriye’de Amerika’nın kurduğu bu tuzağa düşmememiz gerekiyor.
Konu ile ilgili daha önce yazdığımız yazılarda da “Rakka büyük risk ve tuzak” demiştik.
Emekli General Ali Er, geçenlerde bu konuya dikkat çekti, kendisini dinleyelim mi?
“Rakka’ya Fırat’ın Batısından giremezsiniz. Kobani ve Tel Abyad üzerinden girmeniz lazım. Bu sefer Afrin’deki YPG risk olur ve yurt içinde PKK saldırılarının artması gündeme gelir. Sonuç olarak Rakka’ya girerseniz Suriye’de çakılır kalırsınız. Rakka Harekatı Türkiye’ye en büyük tuzak. “
Burada bir parantez açalım:
Türkiye sadece PKK değil, şimdi de IŞİD tehlikesi ile karşı karşıya. Çünkü Suriye’de hem PKK’nın uzantısı PYD, hem de IŞİD terörüne karşı mücadele veriliyor. Bu mücadele için de “Bu terör örgütleri bitirilinceye kadar kesintisiz olarak mücadele verilecektir “deniliyor.
Zaten Amerika ve Batı Suriye’ye asker göndermiyor. Bir tek askerinin bile kayıp edilmesini istemiyor. Bu durumda kendilerinin dışında kalan ve özellikle de Müslümanları karşı karşıya getirip çatıştırmak isteniyor. Bunu da ayrı bir tuzak olarak görmemiz gerekiyor.
Bir noktada koskoca Türk Silahlı Kuvvetlerini, bir aşiret ve terör örgütü PYD ile aynı kefeye koymanın hesapları yapılıyor.
Eski diplomatlardan Osman Korutürk de Rakka operasyonundan endişe duyanlardan birisi, görüşlerine kulak verelim:
“ABD ve Türkiye’nin bölgedeki politikaları uyuşmuyor. Amerika’nın göndermediği askeri benim göndermem doğru değil. IŞİD ile mücadeleyi sınırın yakın çevresini emniyet altına alarak yapabiliriz. Asker gönderme konusunda hedefin sınırın belli olması lazım. Daha da önemlisi askerin geri dönmesi lazım.”
Fırat Kalkanı’nda Türkiye’nin peş peşe verdiği tank kayıplarının ardından ilerleyiş hız keserken, Ankara’nın harekât hedefinde El Bab da yer alıyor. ABD için ise hedef El Bab yerine IŞİD için tarihi önemdeki Dabık. ABD’nin, Fırat Kalkanı’nın ardından dile getirdiği endişelere karşın üst düzey yetkili Türkiye’ye El Bab operasyonuna yönelik bir itiraz dile getirmediğini belirtti. Yetkili, “Fırat Kalkanı’nın hedefinde El Bab var ama bu harekâtın aceleye getirilmesi doğru olmaz, orayı yavaş yavaş tahkim edecek planlama gerekli” diyor.
Amerika’nın baştan bu yana Türkiye’yi cepheye sürme niyetinde olduğunu biliyoruz. Suriye batağından sonra Musul’da açılacak olan yeni cephede de TSK’nın adının geçmesi öyle sanıyoruz ki başımızı daha da ağrıtacaktır.
Çünkü, bugün kıyasıya mücadele ettiğimiz, uğrunda şehitler verdiğimiz terör örgütlerine destek veren Amerika’nın, TSK’yı “terörle mücadele” adı altında cepheye sürme girişimleri arasındaki bağları iyi analiz etmemiz gerekiyor.
Terörle mi mücadele ediyoruz, yoksa Amerika’nın ve Batı’nın istekleri doğrultusunda mı adım atıyoruz bunu da masaya yatırmamız gerekiyor.
İşin bir başka boyutu da TSK’nin Suriye’deki operasyonları yapıp yapamayacağı ve göreceği tepkilerdir.
Çünkü gerek Amerika, gerekse Rusya Türkiye’nin Suriye’de daha fazla ilerlemesinin karşısında yer alıyor. Amerika zaten endişelerini dile getirdi. Rusya Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada “Türkiye Suriye’de operasyon yapmak istiyorsa BM Güvenlik Konseyi’nin onayı gerekiyor” diyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın