ABD, 8 Kasım başkanlık seçimleri öncesinde Demokrat ve Cumhuriyetçi eksende saf tutmaya başlamıştır.
Mesela Cumhuriyetçi D.Trump, IŞİD’i bitirmek için ulus inşa etme ve rejim değiştirme politikasının geride bırakılmasını,
Bu yöntemin Libya, Irak, Mısır ve Suriye’de işe yaramadığını savunuyor.
IŞİD’i bitirmenin yolunun bu hedefte olan müttefiklerle birleşmek,
IŞİD’in İslamcı bir ideoloji ile beslediği terörizmini hızla yok etmenin düşüncesindedir.
Eğer bir savaş gerekirse, bunun Çin’den başlaması gerektiğini söylemeye getiriyor…
*
Demokrat H.Clinton ise Başkan Obama’nın izindedir.
ABD’ye bir savaş gerekiyorsa bunun Suriye’den başlatılmasından yanadır.
Suriye’deki ateşi körüklemeyi ve yerel kuvvetlere destek vermeyi öngörüyor.
IŞİD’e karşı faaliyetin artırılmasını, yoğun hava saldırılarının yapılmasını,
Bunun için yerel kuvvetlere,işte Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO),Demokratik Birlik Partisine (PYD) ve Türkiye’ye destek verilmesini,
İstihbarat sayesinde saldırıların gerçekleşmeden durduracağını düşünüyor…
*
Cumhuriyetçi ve Demokrat çekişmesi devlet aygıtı içerisinde genişlemiş ve çatışmalara yol açmaktadır.
Bu durum acımasız bir savaşın sürdüğü Suriye’ye yansıyor…
9 Eylül tarihli Rusya-ABD Ateşkes Mutabakatı, Deyrezzor’da Suriye askerlerinin vurulmasıyla sonlanmıştır.
*
Bu noktada ateşkesin neden ve kim tarafından engellendiğine ilişkin ABD ve Rusya arasında karşılıklı suçlamalar sürüyor.
Ateşkesin ardından BM Güvenlik Konseyinde yaşanan tartışmalar,
Rusya’nın ateşkes mutabakatını kamuoyuna açıklaması birçok varsayımın doğrulanmasına yol açıyor…
*
Ateşkes Mutabakatı; Washington’ın ÖSO savaşçılarıyla El Kaideci aşırıcı El Nusra Cephesi savaşçılarını birbirinden ayırmasını,
Aşırıcıların etkisiz hale getirilmesinin ardından ÖSO temsilcilerinin de katılımıyla Beşar Esat’ın başkanlığında Şam’da bir ulusal birlik hükümeti kurulmasını öngörüyordu.
*
Ne ki, Cumhuriyetçi – Demokrat çekişmesi CIA ve Pentagon’da ateşkese yönelik eleştirileri tırmandırdı.
Pentagon’da bir grup üst düzey subay ateşkes anlaşmasını kınadı ve Başkan Obama’nın, Esad’ın devrilmesi çağrılarını yinelemesine neden oldu.
Onlara göre İslamcı muhalefet uçaksavar füzeleriyle ve diğer silahlarla silahlandırılmalı,
Suriye’de ABD-NATO müdahalesi büyük çaplı bir tırmanış sergilemeliydi.
B.Esad’ın görevi bırakması ve çoğulcu bir hükümete doğru bir geçişe imkan sağlamak için geniş kapsamlı bir anlaşmayı içeren bir gündemin dışında;
Hiçbir ateşkesin bu savaştan harap olmuş ülkede bir başarı şansı yoktu.
Suriye’de karadaki askeri güçler arasında Esad rejimini ve onun İranlı destekçilerini gerçek bir uzlaşma aramaya zorlayacak bir denge olmaksızın,
Gerçek bir siyasi anlaşma mümkün olamazdı…
Bu yüzden ateşkes anlaşması rejime karşı gelecekte bir ayaklanma için yeniden toplanmak üzere soluklanma imkanı olarak değerlendirildi.
El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi ile yan yana savaşan ÖSO Ordusu milisleri yeniden silahlandırıldı.
Nitekim Savunma Bakanı A.Carter kamuoyu önünde kendi personelinin ve ABD’nin; Dışişleri Bakanı J.Kerry tarafından imzalanan mutabakata uyacağını sanmadığını söyledi…
*
Partiler arasındaki çekişmeden Dışişleri Bakanlığı da etkilendi.
Bir grup diplomat, Başkan Obama’nın Suriye’de izlediği stratejisinin;
Çin’in Asya ülkeleriyle geliştirdiği ilişkilerin önünü kesmeye dayandığı,
Çin’den başlayıp Orta Asya ve Rusya üzerinden geçerek Avrupa’ya ulaşacak İpek Yolu’nun yeniden canlandırılması halinde,
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Pasifik’ten İngiltere’ye kadar çok büyük üstünlükler elde edeceğini savundu.
*
ABD’nin biri Ortadoğu’da diğeri Ukrayna’da olmak üzere iki ayrı vekalet savaşı yürüttüğüne dikkat çekildi.
Her iki bölgede İslamcı hareketlerle bir kaos ortamı tesisinin hem Rusya’nın hem de Çin’in İpek Yolu ile yayılmasını engelleyeceği öngörüldü.
Dolayısıyla ateşkes mutabakatının, aslında Rusya’nın kendisine Kafkasya’da saldırmak için hazırlık yapan cihatçıları ortadan kaldırmaya neden olacağı,
Bu yüzden mutabık kalınan çözümün Moskova için ideal olduğu: Esad rejiminin önünü açacağı: Rusya’nın Çin’e bir iletişim yolu açacağı anlamına geldiği savunuldu.
*
Bütün bunlar ABD Demokratlarının uluslararası politikada bir hegemonya tesis ederken,
İşte giriştiği askeri işgal ve müdahalelerde olduğu gibi Suriye’de de;
Ekonomik, sosyo-kültürel ve politik yapılara sert şoklar uygulamasına yönelik “Yaratıcı Kaos Doktrini”ni işletmeye yönelik düşüncesini gösteriyordu.
*
Bu çerçevede ABD, Britanya ve Fransa’nın çağrısıyla toplanan BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya Suriye’de “savaş suçları” işlemekle suçlandı.
ABD’nin BM temsilcisi S. Power toplantıda;
“Rusya’nın desteklediği ve yaptığı şey terörle mücadele değil, barbarlıktır.
Rusya ve Esad, barış peşinde olmak yerine savaşıyor, sivillere hayat kurtarıcı yardımları ulaştırmak yerine insani yardım konvoylarını, hastaneleri ve çaresizce insanları hayatta tutmaya uğraşan ilk müdahale ekiplerini bombalıyor” dedi.
Ne ki Rusya’nın Deyrezzor’daki saldırıyla ilgili soruşturma talebi kulak arkası edilmiştir.
*
Müttefikler nükleer silahlı güçle doğrudan bir askeri çatışma riskine hazır olduklarını gösteriyor.
Rusya’nın BM temsilcisi V.Çurkin, Suriye’de bir barış anlaşmasına ulaşmanın ABD’nin El Nusra terör örgütüne devam eden desteği nedeniyle,“neredeyse imkansız” olduğunu belirtiyor.
Rusya Federasyonu Konseyi ise tüm dünya parlamentolarını Suriye’de krizin çözüm çabaları ve terörle mücadeleye ilişkin operasyonların koordine edilmesini desteklemeye çağırmıştır.
*
Ve Suriye ordusu, Türkiye’nin “Fırat Kalkanı” harekâtı çerçevesinde operasyona hazırlandığı El Bab çevresine, elit “Kaplan Birlikleri”ni yerleştirmeye başlıyor.
8 Kasım seçimleriyle iki partinin de uzlaştığı konularda geniş çaplı düzenlemeler yapılmasının sırası geliyor.
Ancak Rusya Dışişleri Bakanlığı ABD’nin Suriye konusunda “kapıyı çarpıp çıkmadığını” vurgulasa da,
Gözler; iktidarı boyunca dünyanın bir çok yerinde işlediği savaş suçlarından kaytarmanın peşinde olan Başkan B.Obama’nın;
Hem seçimi yönlendirebilecek hem de kendisine bir kaytarma fırsatı verecek fakat çok tehlikeli olası maniplasyonlarındadır.
Bir manipülasyon yangınını, bizim savaş suçlumuz bir müjde helecanıyla beklemektedir…
30.9.2019
Bir yanıt yazın