Hiç araştırdınız mı?
İncelediniz mi?
Kimler Atatürk ve ordu düşmanlığı yapar? Kimler Atatürk’ü sevmez? Kimler komutanları, askerleri aşağılar, durmadan ordu aleyhine konuşur? Onu yok etmeye çalışır?
Sorunun yanıtı çok açık ve net… Hemen söyleyelim:
Başta din bezirgânları, dinciler…
Yani geçimini dinden sağlayanlar…
Sonra…
Yeni liberaller, insan hakları ve özgürlük bezirgânları, nam-ı diğer liboşlar…
Yani geçimini sahte insan hakları savunuculuğu yaparak sağlayanlar…
Sonra, bölücüler… Emperyalizmin ortakları… Vatan satıcıları… Vatansızlar… İhanet erbabı…
Ve tüm hırsızlar, sahtekârlar, garibanların sırtından servet yapan namussuzlar… Tecavüzcüler, tacizciler, sapıklar…
15 Temmuz darbesinin ardından parti binalarının duvarına büyük boy Atatürk posterleri asanlar, korku ve telaş geçince, şimdi TBMM’nin duvarından Atamızın mareşal üniformalı resmini indirdiler…
Peki, o günden bu güne ne değişti? Ne oldu da bir anda o muazzam Atatürk sevgisi, nefrete dönüştü?
Güvenlikten sorumlu AKP İdare Amiri Salim Uslu’ya göre, Atatürk’ün asker üniformalı resmi “kışlada olurmuş, hiçbir şekilde Meclis’te olmazmış…”
Bu güne değin Meclis duvarında durdu da kıyamet mi koptu? Hangi iktidar bu resmin kaldırılmasını istedi? Hangi dönem milletvekilleri, bakanlar, başbakanlar o üniformalı resimden rahatsızlık duydu? Peki, bugün, askere duyulan bu nefret, bu korku, bu telaş niye?
Bu nefret bir günlük, bir aylık, bir yıllık nefret değildir…
Bu nefret, yüzyılların gerisinden gelen bir nefrettir… Bu ordu düşmanlığı yüzyılların gerisinden gelen bir düşmanlıktır…
1909 yılında Derviş Vahdeti öncülüğünde gerçekleştirilen 31 Mart olayı, orduya, aydınlanmaya ve aydın Türk subaylarına yapılan bir kalkışmaydı… Merkezi Topçu Kışlasıydı…
“Şeriat isteriz, padişahım çok yaşa” nidaları arasında ayaklandılar… Türk subayına saldırdılar. Onlara göre “Mektepli subaylar orduyu Frenkleştirmeye, din hükümlerini ayaklar altına almaya çalışıyordu…”
Yine 23 Aralık 1930 günü gerçekleştirilen gerici kalkışmasında, bir grup dinci, “Şeriat isteriz” sesleri arasında, askerliğini Menemen’de yapan Mustafa Fehmi Kubilay’ın başını kör bağ bıçağı ile keserek onu şehit etmişti… Bu isyan Atatürk’e, Cumhuriyete ve orduya karşı yapılan ilkel, korkunç bir gerici hareketiydi…
Bu ordu ve Atatürk düşmanlığı günümüzde de tüm şiddetiyle devam etmektedir… AKP, 15 Temmuz FETÖ darbesini fırsata dönüştürerek, KHK’lerle orduya saldırıya geçmiştir.
Askeri liseler ve Harp Akademileri kapatılmış, askeri hastaneler sivillere devredilmiş, kuvvet komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığına, Genel Kurmay Başkanlığı Cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır…
Böylece bin yıllık ordumuzun yapısında değişikliğe gidilmiştir. Ordunun emir komuta zinciri parçalanmış, savaşma yeteneğine büyük bir darbe vurulmuştur…
Bu kararlarla, ordumuz, emperyalizmin planladığı doğrultuda güçsüz düşürülmeye, ülkemiz savunmasız bırakılmaya çalışılmaktadır.
Ordusuz devlet olmaz. Ordusuz millet olmaz. Ordusuz halk olmaz.
ABD’nin Libya’da, Irak’ta, Afganistan’da orduyu yok etmesinden sonra, Milletin koyun sürüsü gibi boğazlanmasına ülkemizde de engel olmak istiyorsak ordumuza sahip çıkmalıyız…
Amerika’nın Libya’da, Irak’ta, Afganistan’da orduyu yok etmesinden sonra çıkan din, mezhep, ırk kavgalarına ülkemizde de engel olmak istiyorsak, ordumuza sahip çıkalım…
Parçalanmış, bölünmüş, ordusu yok edilmiş bir Türkiye ne Atatürk’ün ne de Atatürkçülerin ülkesi olabilir…
Bir yanıt yazın