Bir zamanlar öğretmenler, öğrencilerinin durumunu, davranışlarını, topluma uyumunu değerlendirir, karnesinde, “Hal ve gidiş” sütununda ona not verirdi:
“Hal ve gidiş pekiyi…” Ya da zayıf… diye yazarlardı…
Şimdi biz de iktidarın Hal ve gidişini belirlemek için ona not verelim. Tek sözcükle diyeceğim ki:
“Hal ve gidiş zayıf…” Ya da:
“Hal ve gidiş kötü…”
AKP’nin karnesi çok bozuk…
Başından başlayalım:
Şeriatçıların ezelden ebede, varmak istediği bir tek hedefi, gerçekleştirmek istediği bir tek düşüncesi vardı:
İslam devleti kurup, toplumu şeriat yasaları ile yönetmek…
Bu amaca ulaşabilmek için de insanları bilimden, çağdaşlıktan, uygarlıktan, akıldan uzaklaştırmak, beyinlerini boş hurafelerle, inançlarla doldurmak…
Bu şeriatçı gidişe kim set çekiyorsa, kim engel oluyorsa onu silip süpürmek, saf dışı etmek…
“Taraf olmayanları, bertaraf etmek…”
Kafalara “Aydınlanma düşüncelerini” sokanları tarihten silmek…
İnancın yerine, aklı, bilimi koymak isteyenleri, hilafet, saltanat rejimini deviren Atatürk Cumhuriyetini hedef tahtasına yatırmak…
Toplumu karanlığa gömenlere karşı çıkan kurumlara, kuruluşlara savaş açmak…
İşte bu nedenle orduyu parçalamak istediler… Bu nedenle yargıyı yeniden düzenlediler, kendi deyişleri ile “Dizayn ettiler…”
Ergenekon kumpası bu nedenle yapıldı…
Suçsuz günahsız insanlar yıllarca hapishanelerde yatırıldı… Çoluğundan çocuğundan, eşinden, dostlarından koparıldı… Bunun için de PKK’lı yalancı tanıkları kullandılar…
Şimdi PKK yandaşı, PKK sempatizanı diye binlerce öğretmeni açığa alıyorlar… Oysa onları bu görevlere kabul edenler de yine kendileri idi…
Neyse, biz devam edelim…
Katiller, ırz düşmanları yargı tarafından tanık olarak dinlendi…
Bugün FETÖ’cü diye “Tutuklama emri” çıkardıkları savcılara methiyeler dizdiler, altına zırhlı araçlar çektiler…
Bu şeriatçı yürüyüşünde en geçerli yöntem, din sömürücülüğü, dincilik, din tüccarlığı idi…
Dayandıkları temel güçler ise tarikatlar, cemaatler, bu örgütlerin liderleri şeyhler, şıhlar, hoca efendilerdi…
Bu nedenlerle FETÖ çeteleri ile yıllarca kucak kucağa, diz dize oturdular, birlikte çalışmalar yaptılar…
Ne zaman ki makam – koltuk, devlete egemen olmak, mevki, para – pul sorunları din sömürüsünün önüne geçti, işte o zaman yolları ayrıldı…
Öküz öldü, ortaklık bozuldu ve bu ayrışmayla ülkemiz yeni bir döneme girdi…
FETÖ soruşturması adı altında bir “Cadı avı” başlatıldı…
Suç işleyen, darbe yanlısı, darbe öncüsü çete mensubu FETÖ’cülerin yanında, Atatürkçüler, laik cumhuriyet yanlıları, ülkücüler, sosyal demokratlar da gözaltına alınmaya, ya da meslekten ihraç edilmeye başlandı…
Şimdi Kanun hükmünde kararnamelerle AKP karşıtı kişiler sindirilmeye, korkutulmaya çalışılıyor… “Kanun, kanun” diye diye, kanun çiğneniyor…
Hedef başkanlık sistemi ve 2023’te ilan etmek istedikleri İslam Cumhuriyetinin önünü açmak…
Bu hedefe varabilmek için de “Dikensiz gül bahçesi yaratmak…”
Şimdi diyeceksiniz ki, “Peki bu adamların hiç mi olumlu icraatı yok, hiç mi iyi bir iş yapmıyorlar?”
Elbette var.
Köşeye sıkıştıkları için, dünyadan soyutlandıkları için, iki paralık değerleri kalmadığı için Atlantik cephesini karşılarına almak pahasına yürüttükleri AVRASYA POLİTİKALARI, “Fırat Kalkanı” operasyonu elbette doğru seçilmiş, Türkiye lehine yapılan çalışmalardır…
İyi bir başlangıçtır…
Desteklenmelidir…
Ama bütün bunlar yapılırken onların Cumhuriyet, Atatürk, ordu, laiklik, bilim, fen düşmanı tavırları, yolsuzlukları, vurgunları da gözlerden gizlenmemeli, tüm açıklığı ile ortaya konmalı, mücadele elden bırakılmamalı, halkın bilinci karartılmamalıdır…
Bir taraftan küresel emperyalizme karşı Rusya, İran, Irak, Suriye ile yapılan ittifakların arkasında durulurken, bir taraftan da Türkiye’nin İranlaşıp, kara çarşaflara bürünmemesi için tüm çabalar gösterilmelidir…
Bir yanıt yazın