Site icon Turkish Forum

Erdoğan 15 Temmuz olaylarında göründüğü gibi masum mudur?

15 Temmuz darbe hareketi Erdoğan için sanki piyangodan çıkmış en büyük ikramiye gibi oldu. - tunay suer

15 Temmuz darbe hareketi Erdoğan için sanki piyangodan çıkmış en büyük ikramiye gibi oldu.

Doğu ve Güneydoğu’da kan gövdeyi götürürken ve hemen hemen her gün patlayan bombalarla gencecik çocuklarımız can verirken bölgede ne Örfi İdare ne de OHAL ilan etmezken, bu kalkışma da hemen OHAL ilan ediliverdi.

24 saat geçmeden yüzlerce gözaltılar, tutuklamalar oldu.

“Gezi olaylarında daha önce edinilmiş tecrübelerimiz var” diyen Erdoğan, İstanbul’da da bazı sıkıntılarla karşılaşmalarına karşın, 12 saat içerisinde durumu kontrol altına aldıklarını söylemişti.

Yine şaşırdık ama helal olsun dedik

Bu kişilerin adresleri, işleri güçleri daha önceden biliniyordu sanki.

Binlerce insan FETÖ cü olarak tutuklandı.

“Vay canına, ne FETÖ’y müş bu” dedik, lanetler okuduk.

Tabi bu arada iktidara da yüklendik.

Bunlara siz sebep oldunuz, ne istedilerse verdiniz dedik.

15 Temmuz gecesi sokaklara döküldük, aklımız sıra demokrasiyi korumak içindi.

Sağcısı, solcusu kimse bir birini kınamadan milli birlik sağlandı.

Televizyonlarda darbeye ilk karşı çıkan CHP lideri Kılıçdaroğlu olmuştu.

Bir aya yakın demokrasi nöbetleri tutuldu alanlarda.

Eğlenceli, bazen davul zurnalı…

Tüm taşıtlar alanlara halkı bedavaya taşıdılar.

Belki yüzbinleri geçen bayrak dağıtıldı.

Biryanda şehit haberleri diğer yanda şölene dönüşen demokrasi nöbetleri…

Sonra görkemli Yenikapı Mitingi…

Söz konusu vatan olunca muhalefet partileriyle ve halkla birlikte tam bir uyum oldu.

Buraya kadar her şey iyi güzel diyelim.

Erdoğan darbe girişimini eniştesinden öğrenmişti.

Mit başkanı Hakan Fidan 4 saattir darbe olacağını biliyordu cumhurbaşkanını aramamıştı.

Genelkurmay başkanı Hulusi Akar ile paylaştı.

Tuhaf olan bir şey daha var o da cumhurbaşkanını aramadı.

Tabi biz halk olarak tepkimizi koyduk ikisinin de istifasını istedik.

Enteresandır ki ikisi de yerlerini muhafaza ettiler.

Erdoğan, “ortada istihbarat zaafı var. Güçlü bir istihbarat olsaydı, bu Fethullah terör örgütü olmazdı” demesine rağmen ne Hulusi Akarı ne de Fidanı görevden neden almamıştı?

Bu kafalarımızı kurcaladı.

Üstüne üstlük Erdoğan Hulusi Akar’ı Yenikapı’daki mitingde konuşturmuştu.

Velhasıl 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından, Türkiye’de 3 ay süreyle olağanüstü hâl ilan edildi.

Yasalar Olağanüstü hal KHK’ları yoluyla, her konuda ve de sınırsız biçimde her türlü düzenleme yapılamaz. Olağanüstü hal KHK’ları ile yapılacak düzenlemelerde, mutlaka olağanüstü halin amacı ve sınırları gözetilmelidir diyor.

Gördüğümüz kadarıyla Erdoğan bu süreci kendi kafasına göre kullanır oldu.

Mesela 3. Köprüye halka sormadan Alevi katili Yavuz Sultan Selim’in adı verildi.

Böyle davranmakla 20 milyonu geçen Alevi vatandaşlarımıza o katliamları hatırlattı.

Onları yok sayarak adeta hakaret etti ve gözdağı vermek istedi gibi.

Sonra çıkartılan kararnameler ile Sağlık Bakanlığına devredilen 118 yıllık GATA’ nın adı değiştirildi.

Her ne kadar 1898 de  2.Abdülhamit tarafından kurulmuş olsa da şimdi bu ismi koymanın zamanı değildi.

Osmanlıyı böylesine canlandırmak istemesinin amacı halkı alıştırmak mıdır diye sorasımız geliyor.

Askeri okulları bunca redde karşılık kapatması, hastaneleri bakanlığa alması sanki binaları cezalandırıyor gibi.

Ne alâkası var?

Bildiğiniz gibi darbe denemesi gecesi havaalanında halka Topçu Kışlasını kim ne derse desin yapacağım demişti.

İşte tüm olanlar akıllarda istifamlar yaratırken tesadüfen Kemal Erdem diye bir yazarın yazısını okudum kafam iyice karıştı.

Yazı uzun, ben bazı paragrafları alacağım.

 15 Temmuz günü akşam saatlerinde başlayan, 16 Temmuz günü sabaha kadar süren ve Erdoğan tarafından hazırlanan ancak Fethullah Gülen Cemaati’nin kullanıldığı bir darbe tezgâhı çok açık bir şekilde sahneye kondu. Bütün dünya bir Erdoğan ve AKP şovuna tanıklık etti.

MİT’in uzun zamandan beri Ordu içerisinde Gülen Cemaati’nin adamlarını izlediği ve bu grubun bir askeri darbe hazırlığı içinde olduğu biliniyordu.

Erdoğan’ın amacı tek Cemaat ’in kadrolarını Ordu içerisinde tasfiye etmek değildi. Ama bu tasfiyeyi bütün siyasal iktidarı ve özellikle Başkanlık Sistemi’nin önündeki engelleri kaldırmak için de kullanmak istiyordu. Cemaat’ in kadrolarının Ordu içerisinde tek tek tasfiye edilmesi onun işine gelmiyordu.

O bu tasfiyeyi daha büyük amaçları için bir “siyasal kaldıraç” olarak kullanmak istiyordu. Kontrollü bir şekilde Cemaat’ in Ordu içerisindeki kadrolarını bir ikilem içerisine soktu, hiç acele etmeden  onların etrafını sararak onlara darbe yapmaktan başka bir yol bırakmadı. Bu yola başvurdukları andan itibaren de zaten hazırlıklı olan Erdoğan, bu darbenin arkasına asıl kendi darbesini yerleştirdi.

Erdoğan 15 Temmuz olaylarında göründüğü gibi masum değildir. Cemaat’ in darbesinin arkasına kendi darbesini yerleştirmesi görüşü ne komplodur ne de yabana atılacak bir fikirdir.

Karanlıklar Prensi Hakan Fidan, IŞİD üzerinden Türkiye’ye füze attırarak Türkiye’nin Suriye’ye girmesine temel hazırlamayı biliyor da, Cemaat üzerinden bir provokasyon ile  darbe yapmasını mı bilmiyor? Yoksa insanlar Erdoğan ve AKP’nin bu kadar akıllı ve yetenekleri olmadıklarını mı düşünüyorlar?

Bu insanlar sandığımızdan da akıllı ve zeki insanlar.

***

İnsanın inanası gelmiyor ama yine de acaba mı diye düşündürüyor.

Erdoğan üç kere düşünüp bir kere konuşmalıdır, bence bu şekilde yazılara konu olmamalıdır.

Ve tüm Türkiye’nin cumhuru olmalıdır.

Yazının tamamını okumak isteyenler için linkini yazıyorum.

 

Tünay Süer 29.08.2016

Exit mobile version