ÜMİT ZİLELİ
17 Ağustos 2016
Abant toplantılarını bilirsiniz…
Hani şu Cemaate bağlı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın her yıl düzenlediği, eski solcusundan liberaline, “yetmez ama evet” çisinden yandaşlara bir yığın “gazeteci-yazar” etiketli muhteremin katıldığı, şenlikli toplantı…
Her yıl, çoğunlukla Abant’ta düzenlenen bu pek ciddi toplantılarda konuşmalar yapılır, tebliğler sunulur, ardından yenilir, içilir halay çekilir sonunda da her nedense hep Fethullah Efendi’nin görüşlerine tıpatıp benzeyen deklarasyonlar yayınlanır ve evli evine, köylü köyüne döner… Tabii bir dahaki toplantıya kadar… Daha doğrusu biz öyle biliyorduk!..
-Meğer kazın ayağı öyle değilmiş!..
Birkaç gün önce CNN Türk televizyonunda Didem Arslan Yılmaz’ın sunduğu “Türkiye’nin gündemi” programının konuğu Yeni Akit gazetesi yazarı Nurettin Veren’di… Önce Veren’i tanıyalım; uzun yıllar Fethullah’ın en yakınında yer aldı. Diğer bir deyişle “sağ kolu” olarak görev yaptı. Sonra kendi anlatımıyla hocasının “çıldırdığına” tanık oldu, o kadar ki en yakınında olan kendisini bile “hain” diyerek öldürmeye kalktı!.. Nurettin Veren canını zor kurtarıp Türkiye’ye döndükten sonra “itirafçı” olmaya karar verdi. Ancak 2000’li yılların başında onun itiraflarına pek kulak veren olmadı. Yalnızca muhalif gazete ve televizyonlarda yer bulabildi. . Yıllar boyu kaçak bir yaşam sürmek zorunda kaldı…
Ne zaman ki iktidar-FETÖ ortaklığı düşmanlığa dönüştü, o zaman Veren’in anlattıklarının değeri ortaya çıktı!.. İşte bu muhterem katıldığı televizyon programında, canlı yayında Abant Toplantıları’nın arka planını anlattı; El değiştiren binlerce dolarlık zarfların hangi isim altında verildiğini bile söyledi:
-Hakkı huzur!..
“Hakkı huzur” un şifreleri!..
Nurettin Veren gayet açık biçimde anlatıyordu:
-Katılan herkese zarf içinde en az ikişer, üçer bin dolar verilirdi!..
Programın sunucusu Didem Arslan Yılmaz şaşkınlıkla soruyordu:
-Yani liberal, gazeteci, yazar, aydın herkese mi veriliyordu?..
Cemaatin işleyişini gayet iyi bilen bir zamanların “sağ kolu” Veren tereddütsüz yanıtlıyordu:
-Herkese!.. Gazete ve televizyonlarda önemli yerlerde olan Cemaat dışından katılan isimlere katıldıkları her toplantıda verilirdi “Hakkı huzur” olarak!..
Peki neydi bu hakkı huzur?.. Veren onu da şöyle tarif ediyordu:
-Teşrif ettiniz, buraya kadar gelerek külfete girdiniz denilerek kibarca verilen rüşvet!..
Bitmedi!.. Katılan herkese verilen zarfların dışında tebliğ sunan, konuşma yapanlara da ayrı bir zarf daha verildiğini söylüyordu Veren!.. Tabii, onunda şöyle bir kıstası vardı:
-Tebliği sunan bunu kendi fikirleriymiş gibi anlatırdı. Ancak konunun ana fikri, Fethullah’ın düşünceleri daha önce kulağına üflenir, tebliğ o çerçevede sunulur, sonrasında da zarf gelirdi!..
Nurettin Veren, sunucunun inanamaz şaşkınlığı karşısında kendinden gayet emin bir şekilde şu çağrıyı da yapıyordu:
-Hepsi alır… Gidip de ben almadım diyen varsa yüzleşip, yeminleşebiliriz!..
Soruyorum!..
Programı izledikten sonra günlerce bekledim…
Bu iddialara yanıt verecek, “yalan söylüyor” diyecek birisi çıkacak mıydı acaba?.. Ne yalan söyleyeyim; ben “elbet bir karşı çıkan olacaktır” diye düşünüyordum… Günlerce gazeteleri, internet haber sitelerini taradım hiçbir karşı çıkışa rastlayamadım!.. Oda TV sitesi Abant Toplantıları’na katılan gazeteci yazarlardan bir bölümünün listesini yayınladı, yine tık çıkmadı!..
Uzun süre bekledikten sonra sitede yayınlanan bu isimlere açık mektup yoluyla bizzat sormaya karar verdim; işte o isimler:
-Mehmet Altan, Ahmet İnsel, Nuray Mert, Aydın Engin, Nilüfer Göle, Ceyda Karan, Baskın Oran, Murat Belge, Asaf Savaş Akat, Cengiz Çandar, Ergun Babahan, Ömer Laçiner, Nazlı Ilıcak, Etyen Mahçupyan, Cengiz Aktar, Fuat Keyman, Eser Karakaş, Rober Koptaş, Oral Çalışlar, Tarhan Erdem, Gülden Aydın…
Biliyorum ki bu liste çok daha uzun. Aynı kıratta epey isim daha bu toplantıların müdavimiydi. Ancak öncelikle haberde isimleri geçenlere sormanın daha yerinde olacağını düşündüm.. Şimdi soruyorum:
-Nurettin Veren’in iddiaları doğru mu?..
-İçinde 2-3 bin dolar olan zarfları “Hakkı huzur” niyetine aldınız mı?..
-Tebliğ sunanlarınız ayrıca zarf aldı mı?.. Bunun için “kulağına üflenen” şekilde tebliğ kaleme aldı mı?..
-Almadıysanız niçin “cevap hakkınızı” kendi sütununuzda bile olsa kullanmadınız?..
-Aldıysanız bunun bir “gazetecilik görevi” karşılığı olduğunu mu düşündünüz?..
-Hiç utanıp sıkılmadınız mı?..
Nurettin Veren’in canlı yayında söylediklerine yanıt vermeyenlerin bu sorulara yanıt vereceğini hiç sanmıyorum!.. Ancak verecek olanlara köşem açık… Vermezlerse de pek önemli değil…
-Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır der, Tarih Baba’ya havale ederiz!..
Bir yanıt yazın