Bir de bunlar halka kendilerini İslam uleması, mücahit, İslam önderi, kutsal bir varlık olarak tanıtırlar…
Oysa her türlü pislik onlarda…
Hırsızlık, yolsuzluk, döneklik onlarda…
Çalma çırpma, vatana ihanet onlarda…
Kızı, torunu yaşındaki çocuklarla evlenme, anasının diz kapağından bile etkilenme onlarda…
Bu pislikleri örtmek için dini çıkarlarına alet etme, din perdesinin arkasına gizlenme, din sömürüsü yapma onlarda…
Say sayabildiğin kadar…
Bugün “AK” dediklerine, ertesi gün rahatlıkla “KARA” derler…
Çıkarlarına aykırı davranan en yakınlarını bile ipe gönderirler.
Sabah akşam yalan söylerler, hem de su içer gibi yalan söylerler…
Sen onların yalan söylediğini bilirsin… Sahtekârlık, üçkâğıtçılık yaptığını bilirsin… Onlar da senin bildiğini bilirler…
Küplere binersin, sinirlenirsin… Ağzına geleni söylersin… Yüzlerine tükürürsün…
Hemen yüzlerini silerler… Sonra da “Yağmur yağıyor…” derler… Daha sonra da pişmiş kelle gibi sırıtıp, seni seyrederler… Öfkeli haline gülerler…
Sen onlara inanmışsın, inanmamışsın, yolsuzluklarını ortaya koymuşsun, koymamışsın, bu, onların umurunda değildir…
Onlar için önemli olan, gazete – kitap okumayan, panellere, açık oturumlara katılmayan, bilgisayara giremeyen, dini bütün bildikleri için, kendilerine inanan, saf, temiz insan topluluklarıdır…
Onların bir tek hedefi vardır. Çeşitli ayak oyunları ile bu insan sürülerini kazanmak, onların kendilerine güven duymasını sağlamak…
Onlar, asla halkın bilinçlenmesini, aydınlanmasını istemezler…
Yarasalar gibi ışığa, aydınlığa düşmandırlar…
Bunun için Köy Enstitülerini, Halkevlerini kapattılar…
Bunun için en büyük bütçeyi Diyanet İşlerine ayırırlar…
Bunun için okul yerine durmadan Kuran kursları açarlar, halkı tarikatlara, cemaatlere yönlendirirler…
Aç, açık olan bir tek imam göremezsin…
Ama okul yokluğundan, ödenek, maaş yokluğundan yüzbinlerce öğretmen işsiz güçsüz sokaklarda dolaşır, bir kısmı kâğıt toplar, bir kısmı inşaat işçiliği yapar, harç taşır, kum taşır… Bir kısmı da intihar eder…
Onlar, direnişlerden, boykotlardan, grevlerden, yürüyüşlerden öcüden korkar gibi korkarlar… Çünkü bu eylemlerin sonucunda halkın gerçekleri göreceğini çok iyi bilirler…
Bu nedenle “Gezi Direnişleri” hala rüyalarına girmekte, onların kâbusu olmaktadır…
Geniş halk yığınlarının uyanmaması için durmadan şeker, pirinç, un, kömür dağıtırlar… Elektriği olmayan köylere kamyon kamyon buzdolabı, çamaşır makinesi gönderirler…
Valileri de bu malzemeleri dağıtmaları için şoförlerin yanına muavin olarak verirler…
Ve bunlar yaşamları botunca hep aldanırlar, aldatılırlar… Bu yöntemle suçlarını affettirmeye çalışırlar…
PKK teröristleri ile vatanı bölmek için önce işbirliği yaparlar… Hatta kentleri silah depoları haline getirmelerine, belediyelerin iş makineleri ile hendekler açmalarına, barikatlar yapmalarına göz yumarlar… Sonra da şehitler gelmeye başlayınca, “Biz bunların saman altından su yürüttüklerini, gizli gizli iş çevirdiklerini bilmiyorduk, kandırıldık…” derler…
FETÖ örgütü ile taa 80’li, 70’li yıllardan beri iş tutarlar… Atatürk Cumhuriyetini devirmeye kalkarlar… Çıkarları çatışınca, koltuk, mevki kapışması başlayınca onları hain ilan ederler ve “Biz bunların saman altından su yürüttüklerini, gizli gizli iş çevirdiklerini bilmiyorduk, kandırıldık…” derler.
Ama her ne hikmetse, bir kez olsun, para, servet edinme konusunda bu heriflerin aldandıklarını, kandırıldıklarını görmedik…
Ne dersiniz? Yanlış mı söylüyorum… Yanılıyor muyum?
Bir yanıt yazın