15 Temmuz bahanesi ile TSK’da yapılan köklü değişikliklerden Harp Okulları ile ilgili düşüncelerimi daha önce yazmıştım.
Aşağıda diğer önemli bir değişiklik olan TSK komuta yapısı ile ilgili düşüncelerimi yazıyorum.
Mevcut Durum:
TSK’nın statüsü ve siyasi makamlarla ilişkisi yürürlükteki anayasanın 117.maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre:
“Başkomutanlık Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin manevi şahsiyetinden ayrılamaz ve cumhurbaşkanı tarafından temsil olunur.
Milli güvenliğin sağlanmasından ve silahlı kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne karşı Bakanlar Kurulu sorumludur.
Genelkurmay başkan silahlı kuvvetlerin komutanı olup, savaşta başkomutanlık görevini cumhurbaşkanı namına yerine getirir.
……..
Milli Savunma Bakanlığı’nın Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları ile ilişkileri ve yetki alanı kanunla düzenlenir.”
Buna göre genelkurmay başkanı barışta kuvvet komutanlıklarının komutanıdır ve savaşta da bu komutanlıları (cumhurbaşkanı namına) sevk idare eder. Genelkurmay Başkanlığı’nın bu görevi yapabilmesi için barıştan itibaren kuvvetlerin harbe Hazırlıklarından sorumlu olması gerekir.
Yapılan değişiklikler:
31 Temmuz 2016 tarihli kanun hükmünde kararname (KHK)’ye göre:
· Kuvvet komutanlıkları doğrudan milli savunma bakanına bağlanmış,
· Cumhurbaşkanı ve başbakan’a kuvvet komutanlıklarına doğrudan emir verme yetkisi verilmiş, bu emirlerin kimseden(Genelkurmay Başkanı kastediliyor) de onay almadan uygulanacağı belirtilmiş,
· Genelkurmay Başkanı’nın ise ilerlide doğrudan Cumhurbaşkanı’na bağlanacağı bizzat cumhurbaşkanı tarafından açıklanmıştır.
· Milli savunma bakanlığı kadroları sivilleştirilmektedir.
Değerlendirme:
Harp prensiplerinden birisi “emir komuta birliği (unity of command) prensibidir. Buna göre bir yerde tek bir komutan olur bu komutanın savaşta emrindeki birlikleri sevk idare edebilmesi için barıştan itibaren bu birliklerin savaşa hazırlanmasından da sorumlu olması gerekir. Oysa KHK’ye Göre Genelkurmay Başkanı barışta kuvvet komutanlıklarına komuta edemeyecektir. Yani savaşta kuvvet komutanlıklarını sevk idare edecek olan genelkurmay başkanı barışta bu komutanlıkların harbe hazırlanması için gerekli emirleri verme, planlama ve denetleme yetkisi olmayacaktır. Aksine barışta kuvvet komutanlıklarını emrine alan Milli Savunma Bakanının da savaşta sevk idare fonksiyonu (anayasaya göre) yoktur.
Bu durumda şu sorular akla gelmektedir:
1. Genelkurmay Başkanı barışta kuvvetleri harbe hazırlatamayacağına göre bu birlikleri savaşta nasıl sevk idare edebilecek?
2. Müştrerek harekat için Kuvvet planlamalarını, harekat ve lojistik planlamalarını barıştan itibaren kim yapacak. Sivil şahıslardan oluşan MSB karagahı bu planlamaları nasıl yapacak?
3. Harp Okulu, Harp Akademisi, Milli Güvenlik Akademisi eğitimi olmayan; bakan olmak için başbakan’a /parti başkanına yakınlıktan başka bir nitelik aranmayan, askerlikle ilgili bilgisi uçakla tankı birbirinden ayırt edebilecek düzeyde olan Milli Savunma Bakanı (karargahı da sivillerden oluştuğuna göre) barışta harekât ihtiyaçlarına göre kuvvet yapısı, modernizasyon, harekat ve lojistik planlamalarını nasıl yönlendirecek ve onaylayacaktır?
4. Barıştaki bu planlamalara ve harbe hazırlık faaliyetlerine, savaşın sevk idaresinden sorumlu olan Genelkurmay Başkanı nasıl ve ne derecede etkili olabilecektir?
5. Kriz yönetiminden itibaren müşterek harekâtın planlanması ve sevk idare edilmesi nasıl ve kim tarafından yapılacaktır? Müşterek harekat merkezi kimin kontrolünde olacaktır?
6. Genelkurmay başkanı Cumhurbaşkanı’na bağlandığı takdirde, cumhurbaşkanı ve hükümet farklı partilerden ise, cumhurbaşkanı’nın Genelkurmay Başkanı’na verdiği emirlerle Milli Savunma Bakanı’nın kuvvet komutanlarına verdiği emirler arasında çelişki olma olasılığı bulunmaktadır. Bu takdirde çelişkiyi kim nasıl çözecektir?
7. Anayasaya göre cumhurbaşkanı yaptığı işlemlerden sorumlu değildir. Sorumsuz Cumhurbaşkanı’nın başbakan’a karşı sorumlu Genelkurmay Başkanı’na vereceği emirlerden devlet bir zarar görürse bunun hesabını kim verecektir?
Bunlar akla ilk gelen sorulardır. Uygulamada daha çok sorunların çıkacağı açıktır.
Bunlara cevap vermeden bir günde “oldubitti” denilerek bu tür köklü değişiklikler yapılması ulusal güvenliğimiz açısından yaşamsal bir hatadır.
Anayasa Mahkemesi’nin içtihatlarına göre olağanüstü hal KHKleri OHAL süresi sonunda etki yapacak şekilde düzenlenemez. Bu bakımdan 31 Temmuz KHK’si anayasaya aykırıdır ve anayasal denetime tabidir.
Yapılan düzenlemelerde üç hususun birbirine karıştırıldığı görülmektedir:
1. Silahlı kuvvetlerin veya içinden çıkacak bir cuntanın yeni bir darbe girişimini önlemek,
2. Silahlı kuvvetleri sivil denetim altına almak,
3. Silahlı kuvvetleri tamamıyla görev yapamaz / etkisiz hale getirmek.
Bunların her biri için alınacak tedbirler farklıdır. Görülen o ki siyasi iktidar darbeleri önlemek maksadıyla yola çıktığını söylemekte, fakat pratikte silahlı kuvvetleri etkisiz hale getirecek tedbirleri öne çıkarmaktadır.
Bu kritik düzenlemelerin yapıldığı zaman diliminde:
1. Bölücü terör örgütünün faaliyetleri devam etmekte, şehitler gelmektedir,
2. Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin hakim olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDF) Membiç’i de IŞID’den alarak Kuzey Suriye Amerikan- İsrail koridorunda önemli bir ilerleme kaydetmiştir.
3. Ege’de hukuken egemenliğimizde olan adalar fiilen Yunan egemenliğine geçmektedir.
4. Daha önce TBMM tarafından savaş sebebi (casus belli) sayılmasına rağmen, Yunanistan’a Ege’de karasularını 12 mile kadar genişletme olanağı veren bir anlaşmanın yapıldığı basında yer almış, yalanlanmamıştır.
5. Önemli hukuki kazanımlarımıza rağmen Ermenistan’ın asılsız iddiaları ve ölçüsüz ihtirasları devam etmektedir.
6. Son yapılan Varşova NATO devlet ve hükümet başkanları zirvesinde soğuk savaş yıllarına dönercesine NATO Rusya’yı en büyük tehdit olarak tanımlamış, buna karşı Karadeniz’deki NATO varlığını artırma niyetini belli etmiştir. Bu durum Rusya ile ilişkilerimizin gerginleşmesine ve Karadeniz’de Montrö rejiminin zorlanmasına yol açabilir.
7. Kıbrıs müzakereleri kamuoyunun gözünden kaçırılarak sürdürülmekte, hangi tavizlerin verildiği / pazarlık konusu yapıldığı bilinmemektedir.
Bütün bu problemler karşısında devlet adamlarına düşen görev, problemlerin krizlere, krizlerin de savaşlara dönüşmesini önleyecek tedbirler almaktır. Bunun için diplomatların elindeki en önemli koz arkalarında caydırıcı ve güçlü bir silahlı kuvvetlerin varlığını bilmeleridir. Oysa son yapılan düzenlemeler TSK’nın caydırıcılık ve savaş gücüne zarar vermektedir.
TSK’yı bir organizma olarak düşünürsek, komuta-kontrol sistemi bu organizmanın sinir sistemidir. İşin ehli olmayan nörologlar sinir sistemi ile oynarlarsa tüm vücudu felç ederler.
Sonuç:
1. İçinde bulunduğumuz ortamda TSK’nın caydırıcılığına ve savaşma gücüne zarar verecek düzenlemelerden vazgeçilmesi yaşamsal ulusal çıkarlarımız gereğidir.
2. Bunun ön koşullarından birisi emir-komuta birliği prensibinin tereddütlere yer bırakmayacak şekilde uygulanmasıdır.
3. Yapılan düzenlemeler “yeni bir darbe girişiminin önlenmesi” maksadını aşmış, TSK’yı etkisiz hale getirme amacına yönelmiştir.
4. Anayasaya aykırı olan düzenlemelerin iptali için ana muhalefet partisi veya 110 milletvekili derhal yürütmeyi durdurma talebi ile yargı yoluna gitmelidir.
5. Genelkurmay Başkanı kendisini ve karagahını işlevsiz hale getiren bu düzenlemelere gereken tonda itiraz etmeli ve bunu kamuoyu ile paylaşmalıdır.
CİHANGİR DUMANLI (1951—-)
Cihangir DUMANLI; 1951 yılında Erzurum’ da doğdu. 1972 yılında Kara Harp Okulu’ndan Topçu Subayı olarak mezun olarak, 1979 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini, 1983 yılında Kara Harp Akademisini ve 1987 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisini bitirdi.
1996 yılında A.B.D. Milli Savunma Üniversitesinde Ulusal Güvenlik Stratejisi konusunda, 1998 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde Uluslararası İlişkiler konusunda yüksek lisans yaparak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli kademelerinde 31 yıl fiili hizmetten sonra 2003 yılında Tuğgeneral rütbesinde iken emekliye ayrıldı.
1 Ocak 2004′ ten itibaren Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyeliğine seçilen Cihangir DUMANLI’nın çeşitli dergilerde ulusal güvenlik stratejileri konularında pek çok makaleleri yayınlanmıştır.
Etiketler: Erzurum’un Ünlüleri
Osman Remzi Güray TEKİN <guray.tekin>
Cihangir dumanlı
E.Tuğgeneral
Bir yanıt yazın