DEDEM KORKUT’U DİNLERKEN
Hüseyin MÜMTAZ
Korkut Ata aydınlık yüzlü, aydınlık sakallı, pırıl pırıl bilge bir “kocaman”dır.
Karşısında oturmuş, ağzından çıkanları ilk defa duyuyormuşçasına merakla “Bamsı Beyrek” ile “Salur Kazan”ı dinliyoruz.
Gözüm televizyondaki alt yazıya kayıyor, ürperiyor, fark etmemesini diliyorum.
Fikret Bila, Cumhurbaşkanını Rusya’ya götüren uçaktaki sohbetleri aktaran yazısında; “Uçaktaki güvenlik yetkililerinin ortak üzüntüsü, Türk hava sahasının endişe içinde geçilmesi, Rus hava sahasının ise daha güvenli görünmesiydi” diyormuş.
Türkiye Cumhurbaşkanı’nın uçağı için “Türk hava sahası endişeli, Rus hava sahası daha güvenli” ha?
Dün Suriye sınırında Rus hava kuvvetleri yüzünden sinek bile uçuramazken bugün Rus hava sahası “daha güvenli” oluyor.
Utanıyorum, yüzüm kızarıyor.
Dedem Korkut güncel olaylara geçiyor, uluslararası ilişkilerde dikkatle uygulanan “mütekabiliyet esası”nı örnekleriyle anlatıyor:
“Putin Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi(ÜDİK) toplantısına katılmak için 2012 Aralık başında Türkiye’ye geldiğinde Cumhuriyetin başkenti Ankara’da değil, tarihî geçmişin görkeminden etkilenmesi için Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da, ‘Osmanlı’nın Dolmabahçe Sarayı’nda ağırlanmıştı.
Cumhurbaşkanımız da Rusya’da benzer şekilde; Rusya’nın başkenti Moskova’da değil, Çarlık Rusyası’nın başkentinde, Çar ‘Büyük Petro’nun kardeşlerinin ikametgâhı olan ‘Konstantin Sarayı’nda ağırlanıyor”.
Gizli bir “Konstantinopolis” göndermesi olup olmadığı geçiyor aklımdan.
Rus uçağının düşürülüşünü, 24 Kasım 2015 Öğretmenler günü sabahı günlük yürüyüşümü yaparken bir otelin cadde üzerindeki bahçe televizyonundan öğrenmiştim.
Başbakan Dâvutoğlu “Ben emir verdim” demişti.
Onun zamanında yedi düvelle “derin düşmanlık” ilişkileri içinde idik.
Dâvutoğlu gitti, her şey birden değişiverdi, ortalık güllük gülistanlık oldu.
En yetkili ağızlardan “Rusya ile işbirliği içinde Suriye’de siyasi geçişin bir an önce sağlanmasını arzu ediyoruz” deniliyor, hâttâ Mısır’ın bile sırada olabileceği belirtiliyor.
Suriye’de, Amerikan/Rus planına yaklaşılıyor, Esad’ın siyasi ömrü uzuyor, güneyimizdeki Kürt koridoru kırmızıdan yeşile dönüp, tamamlanıyor.
EGEAYDAK’dan vaz geçiliyor, “dönemin Ulaştırma Bakanı” Türk adası’nı pasaportla ziyaret ediyor, Yunanistan’la ilişkiler “düzeltiliyor”.
(Siz yine de Malezya/Exeter ekolünü bir kenara yazın, asla ihmal etmeyin, hiç yabana atmayın).
İngiliz özel kuvvetlerinin “de” Suriye’de “görüntülendiğini”, başkasından değil BBC’den seyredin.
Amerika/Almanya/Fransa zaten İncirlik’teydi, başka kim kaldı?
Korkut Ata’yı dinlemeye devam edin. 11 Ağustos 2016
Bir yanıt yazın