II. Mondros Mütarekesi

Soner Polat / E. Tümamiral : II. Mondros Mütarekesi.

Orduyu bekleyen büyük tehlike – 2
DURUMU KAVRAMAK YETERLİ BİLİNÇ GEREKTİRİR!
RAKİBİNE BAK NE YAPTIĞINI GÖR!
İÇİMİZDEKİ DANİMARKALILAR!

“Bugünlerde Batı başkentleri zafer şarkıları söylüyor… 1991 yılından beri bazen açık bazen de örtülü olarak yürüttükleri TSK’yı yıkma çabalarına son noktayı koydular. Gücü dağıttıklarını sananlar, gerçekte TSK’yı dağıttılar”

Orduyu bekleyen büyük tehlike – 2

Orduyu bekleyen büyük tehlike - 2DURUMU KAVRAMAK YETERLİ BİLİNÇ GEREKTİRİR!RAKİBİNE BAK NE YAPTIĞINI GÖR!İÇİMİZDEKİ DANİMARKALILAR! - lmkpkalbfgiapnaeHamidiye Kahramanı Rauf (Orbay) Bey, 26 Ekim 1918 sabahı bir römorkör ile İzmir’den ayrıldığında oldukça endişeli ve düşünceliydi. Foça önlerinde bir İngiliz gemisine bindi. Liverpool gambotu Ege’nin sıcak sularında ilerlerken, Rauf Bey heyetindeki diplomat Reşad Hikmet Bey ve askeri uzman Kaymakam (Yarbay) Sadullah Bey’le son bir durum değerlendirmesi yaptı. Ertesi gün Midilli adasının Mondros limanı tarihin önemli bir kesitine tanıklık edecekti. 27 Ekim sabahı İngiliz Agamemnon zırhlısında görüşmeler başladı. Müzakereler tam dört gün sürdü. 30 Ekim 1918 Türk tarihinde tam bir kara gün oldu. Mütareke’nin 5’inci maddesi ile Ordumuz terhis ediliyordu…

DURUMU KAVRAMAK YETERLİ BİLİNÇ GEREKTİRİR!

Bu anlaşmaya imza koyan Rauf Bey, Osmanlı’nın idam fermanı olan bu mütarekenin, nasıl “tarihi bir zafer!” olduğunu basın mensuplarına şöyle açıklıyordu: “Devletimizin bağımsızlığı, saltanatımızın hukuku, milletimizin onuru tümüyle kurtarılmıştır!” Bu sözler ise hayattan ve gerçeklerden kopuşun en özlü ifadesiydi. İsa Peygamber de kendisini çarmıha gerenler için Tanrı’ya şöyle yakarmıştı: “Allah’ım onları affet! Ne yaptıklarını bilmiyorlar.”

TSK’yı felç eden, şanlı tarihini yok sayan acemice hazırlanmış Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) okuyunca birdenbire bunlar aklıma geldi. Bu rüzgârla yelkenlerini şişiren bir geminin gideceği tek liman kayalıklarla kaplı kör karanlık limandı. Akıl, sağduyu, mantık, hukuk ve temel askeri prensiplerden yoksun bu girişimdeki tek gerçeklik korku ve vehimdi! Oysaki dünya tarihi “darbe olmasın!” diye kurulan hiçbir orduyu kayıtlarına geçirmemişti. Dünyadaki her ordunun ülkedeki tehdit algılamasına göre tarihi köklerine uygun olarak kurulduğu herhalde bilinmiyordu. Ezbere dayanan eğitim kurumlarının rahle-i tedrisinden geçenler anlamaya herhalde vakit bulamıyorlardı…

RAKİBİNE BAK NE YAPTIĞINI GÖR!

Bu düzenlemelerin emperyalist merkezlerin projesi olduğunu sağır sultan bile öğrenmişti. Meşhur TESEV raporu aynen kopya edilmişti. Ayrıca rapora FETÖ’de damgasını vurmuştu. Abdullah Gül’ün hazırlattığı ve 2014 yılında kamuoyuna açıklanan, “Savunma Çalışma Grubu” raporunda da benzer düzenlemeler yer aldı. Bu rapora imza koyan Tuğg. Murat Yetgin ve Hv. Plt. Tuğg. Recep Ünal darbe girişimi kapsamında tutuklandı.

Gönderdiği temsilcileri böyle bir rapor hazırlarken, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel acaba ne yapıyordu? Abdullah Gül’ün yere göğe koyamadığı Cemaat gülü Mümtazer Türköne çok açık sözlüydü: “Bunlar Yeniçeri! Nizam-ı Cedit’e geçilmeli! Genelkurmay’ın kapısına kilit vurulmalı!” Türköne tutuklandı ama hayalleri gerçekleşti. Kuvvetleri elinden alınan Genelkurmay Başkanlığı’nın kapısına bir anlamda kilit vurulmuş oldu.

Avrupa Birliği (AB) 2010 yılında bir çalışma grubu kurmuş ve Türkiye’ye göndermişti. Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı için KHK ile Hükümetin yaptığı düzenlemelerin yapılmasını talep ediyorlardı. Hükümet ne hikmetse bunları karargâha yönlendirmişti. Acemi, konularını bilmeyen, tecrübesiz ve nispeten genç bir gruptu. Türk uzmanları dinleyince resmen utandılar. “Sizin çok güzel kurumlarınız oluşmuş ama demokrasi, insan hakları gibi” laflar gevelemeye başladılar. Konu birden özelden genele döndü. Aslında 2001 yılından beri Avrupa-Atlantik sistem TSK’nın genetik kodlarını dağıtmaya karar vermişti. Her toplantıda temcit pilavı gibi aynı şeyleri önümüze koyuyorlardı. Ama özel görüşmelerde Türkiye’nin en ideal sistemi kurduğunu açık yüreklilikle ifade ediyorlardı.

Bugünlerde Batı başkentleri zafer şarkıları söylüyor… 1991 yılından beri bazen açık bazen de örtülü olarak yürüttükleri TSK’yı yıkma çabalarına son noktayı koydular. Gücü dağıttıklarını sananlar, gerçekte TSK’yı dağıttılar. Batı 1571 yılındaki İnebahtı (Lepanto) yenilgimizden sonra uzun süren kutlamalar yapmıştı. Bugün de aynı nakaratları duyuyoruz.

İÇİMİZDEKİ DANİMARKALILAR!

Son durum nedeniyle ağzı kulaklarına gelen bir başka kurum var. PKK ve emperyalist merkezlerin TBMM’deki temsilcisi HDP! Âlemin keyfi yerinde yine Maşallah! İsterseniz HDP’nin Eş Başkanı Figen Yeşildağ’a kulak verelim: “Askeri kurumların sivil siyasete bağlanması en doğru ve olması gereken sistemdir!” AKP’nin bu uygulaması anlıyoruz ki PKK’yı da mutlu etmiştir.

Mutlu olanlardan biri de CHP’deki Kobanici grup! Hani şu meşhur insan hakları raporu hazırlayanlar! Hani şu Türkiye’yi gammazladıkları raporda TSK’yı kıyasıya eleştirirken, PKK’dan söz bile etmeyenler! Kılıçdaroğlu da çok mutlu: “Ordunun her aşaması sivil denetime açılmalıdır. Hiç tereddüt yok!” Sonra da aklı sıra zevahiri kurtarıyor: “Aman, Orduya siyaset bulaştırmayın!” Herhalde Kılıçdaroğlu bizim zekâmızla alay ediyor. Bu düzenlemelerden sonra Ordu istese de siyasetin dışında kalamaz!

Başbakan müjdeyi (!) verdi: Profesyonel, uzman orduya geçiyoruz. Bu iktidarın Türk Milletine büyük bir armağanı olan paralı askerlikten sonra şimdi de sıra para karşılığı vatanı savunmada! Anlıyoruz ki sırada hedef Ordu-Millet bağının koparılması! Milletin Ordu’dan duygusal kopuşunun başlatılması! Mehmetçik ruhu kaybolursa bizi odunla bile kovalarlar…

Orduyu bekleyen büyük tehlike - 2DURUMU KAVRAMAK YETERLİ BİLİNÇ GEREKTİRİR!RAKİBİNE BAK NE YAPTIĞINI GÖR!İÇİMİZDEKİ DANİMARKALILAR! - lmkpkalbfgiapnae

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir