Askeri okullara çeteciler mi sızmış, onlardan kurtulmak mı istiyorsun? İşin kolayı var: Kapatırsın okulları, kuvvet komutanlıklarını Milli Savunma bakanlığına bağlarsın… Sorun çözülür…
Ayakkabı kutuları içinde dolarlar mı bulundu… Alınan, verilen rüşvetler açığa mı çıktı… Alırsın bu işe bakan savcıları görevden …
Bir seferde aklanırsın…
Önce FETÖ çetesine her çeşit desteği verirsin…
Her istediğini yerine getirirsin…
Büyümesine, gelişip serpilmesine yardımcı olursun, laiklik yasalarını çiğnersin, ülkenin geleceği ile oynarsın… Demokrasiyi tehlikeye atarsın…
Tüm devlet kurumlarına Cemaat elemanlarının girmesine göz yumarsın… Hatta Ergenekon davası ile boşalan komutanlıklara bile onları atarsın…
Sonra da beslediğin, büyüttüğün adamlar darbe yapar, halkımıza, meclisimize saldırır, yüzlerce insanımızı öldürür…
Bu yaptıklarından dolayı halk seni suçlamaya kalkarsa, hiç canını sıkma, işin kolayı var:
“Aldandım, beni aldattılar, yanılmışım…” dersin işin içinden çıkarsın…
Ardından da önce “Tanrıdan, sonra milletten özür dilersin” ve hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edersin… Halk hemen her şeyi unutur, sadece senin Tanrı’dan ve kendisinden özür dilemeni anımsar… Tepkiler sona erer…
Önce kapı arkalarında, gizli toplantılarda PKK ile müzakereler yaparsın…
Özerklikten, verilecek haklardan, söz edersin, bebek katilini “El bebek gül bebek”, el üstünde tutarsın… Senin bakanların, milletvekillerin de sana yaranmak için ona methiyeler dizerler…
Bunun sonucunda PKK kendini bir şey sanıp, şımarır, bayrağımızı gönderden indirir, ordumuza, Atamıza, Türkiye Cumhuriyetine söver, şanlı tarihimize dil uzatır…
Sen “Açılım, saçılım” uğruna bütün bu pislikleri görmezden gelirsin…
Hepsinden önemlisi belediye araçları ile hendekler açılırken, barikatlar yapılırken, şehirler silah deposu haline getirilirken, bebek katillerini engellemezsin…
Olup biteni sadece seyredersin… Üstelik kolluk güçlerine de onlara karışmamalarını söylersin…
Bütün bunları yaparken “Analar ağlamasın” gerekçesine sığınırsın.
Sonra PKK, Türk ulusuna, askerlere saldırır… Ortalık yangın yerine döner… Kan gövdeyi götürür… Analar ağlamaya başlar… Açılım fiyasko ile sonuçlanır…
Canlı – cansız bombalar patlar, şehitler katlanarak gelir… Neticede, eski müzakerelerden, açılım – saçılımlardan dolayı seni suçlamaya başlarlarsa… Hiç canını sıkma işin kolayı var:
“Aldandım, beni aldattılar, yanılmışım… Biz onları kuzu biliyorduk, kurt çıktılar” deyip, işin içinden sıyrılırsın…
Ardından da önce Tanrıdan, sonra milletten özür diler ve hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edersin…
Devlet yönetmek ne kadar kolay değil mi? Devlet yönetmek çok kolay artık… Yeter ki Minareyi kılıfına uydur… Minareyi kılıfına uydurdun mu her zorluğun üstesinden gelirsin…
Ama bir sorun var… Bütün bunları yaparsın da şehit, gazi yakınları sana inanır mı?
Ocaklarına ve yüreklerine ateş düşen, her gün acıyla kıvranan, acıyla yatıp, acıyla kalkan insanlar seni affeder mi? Çıplak gerçek şu:
Sizin döneminizde Türkiye kan gölüne, can pazarına dönüştü…
Sizin döneminizde Türkiye Atatürk Türkiye’si olmaktan çıktı, şeyhler, müritler, tarikatlar cemaatler ülkesi oldu…
Tümünün de geçim kaynağı din…
Üretim yok… Ekonomiye katkıları yok…
Tümü de cehalet üretiyor… Cahilliğin ülkeye egemen olması için çaba gösteriyor…
Tümü de bilime, tekniğe düşman…
“Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir…” dediği için, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz” dediği için Tümü de Atatürk’e düşman…
Çünkü onlar bilimden, fenden, öcüden korkar gibi korkarlar…
Çünkü onların yaşaması cehaletin artmasına, cahil insanların çoğalmasına bağlıdır…
Tümü de din sömürüsü yaparak servetlerine servet katarlar… Hocanın birisi cehaletten istifade, “Yanmayan kefen” bile sattı… Mezar için…
Ama bu böyle gitmez…
Ortaçağ artığı kalıntılar,21. Yüzyılda uygarlık son sürat ilerlerken, önünde sonunda nesli tükenmiş yaratıklar gibi tarihte yerlerini alacaklardır…
Şunu da bilin ve hep aklınızda tutun:
Günah çıkaran kişileri hukuk affetmez… Hukukta “Günah çıkarma” diye bir kavram yoktur… Suç ve ceza vardır.
Ne kadar özür dilerseniz dileyin, ne kadar af dilerseniz dileyin, işlenen suçların duruşması, “Mahkeme-i Kübra’ya” kalmadan bu dünyada görülecektir…
Gerisi Tanrı’yla senin aranda olan bir sorundur… Yaptıklarını affeder mi, affetmez mi, bu konu bizim dışımızdadır…