Yelda Gargun
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde üçte bir oranda FETÖ’cü general bulunduğu biliniyordu. FETÖ yaklaşık 40 yıldır TSK üzerine çalışıyordu, son yıllarda baskıları artarak devam etti. Bu durum gerek ………
Güncelleme : 2016-08-01 06:17:56
26 Mart 2010 tarihinde, Güvercinlik’teki Kara Havacılık Komutanlığı’nda düzenlenen basın turunda, tanıtım filmi ve ekranlardan “Mehmetciğin Koruyucu Melekleri” olarak hatırladığımız Yüzbaşı Yelda;
Haksız terfi ve atamalarla TSK’nin omurga sistemi çökertildi
HAVA YUZBASI YELDA GARGUN
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde üçte bir oranda FETÖ’cü general bulunduğu biliniyordu. FETÖ yaklaşık 40 yıldır TSK üzerine çalışıyordu, son yıllarda baskıları artarak devam etti. Bu durum gerek harp okullarında yapılan rencide ve baskılara dayanamayıp ayrılan öğrencilerden, gerek ilişiği kesilen, gerekse sırf asker çocuğu diye askeri liselere alınmayan öğrencilerle görülüyordu. Zaman zaman belli sınıf ve devrelerde hissedilir pozitif ayrımcılık mı istersiniz? Kısa sürede üstün başarılarla Harp Akademilerini kazananlar mı? Yurtdışı mesleki gelişim kurslarından gelir gelmez diğer bir hatırı sayılır kursa gidenler mi istersiniz? “Pes doğrusu ne kadar başarılı, ne kadar zeki çocuklar! ” Evet demek ki neymiş sınav sorularının verilmesi efsane değil, gerçekmiş. Bu kişiler hak etmedikleri yerlere, başkalarının haklarını gasp ederek, birileri tarafından getirilmiş. Yüksek lisans ve haksız erken terfilerle, sicil sisteminin dengesi bozulmuş, liyakat sistemine uygun olmayan terfilerle askeri hiyerarşinin yok edilmesine sebep olmuşlardı. Haksız terfi ve atamalarla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir nevi omurga sistemi çökertilmiş, birçok başarılı ve vatansever asker küstürülmüş ya da sistemden çıkmasına sebep olunmuştu. Bu olanları görüyor fakat hiçbir şey yapamıyorduk. Rütbe ve görevimiz gereği bize düşen “Mustafa Kemal’in Askerleri” olarak; ilke ve değerlerimiz ışığında, yolumuzdan sapmadan, “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” felsefesi ile çalışmaya devam etmekti, ediyorduk. Üretici olmak öğretilmişti bize ve biz son zamanlarda bir şey üretemiyorduk. Birileri bizi ve düşüncelerimizi bloke etmeye çalışıyordu, bir nevi kanser hücresi ile yaşamaya çalışmamız gerekiyordu. Konunun özü o dönem sesimizi duyuramadık, ya da bu sese kulakları kapalı, bu sesi duymak istemeyenlerle çalışıyorduk, daha doğrusu komuta ediliyorduk. Şimdi görüyorum ki; Kara Harp Okulu’nda öğrencilik yıllarımda, bölüğündeki öğrencilerini rencide eden, eziyet eden bölük komutanları ile, bugün kararname ile Türk Silahlı Kuvvetleri ‘nden ilişiği kesilen şahısların aynı olması tesadüf değilmiş. Çalıştığım iki Alay komutanı da general olmuştu, bu kişiler de kararname ile TSK’den ihraç edildi. Bunun yanında yıllarca kader birliği yaptığımızı zannettiğimiz, yan yana uçtuğumuz kişiler var, ihraç edilenlerden. Atabey, Askeri Casusluk, Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalar da başta olmak üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri, ardı ardına gelen darbelerle çok ciddi yaralar aldı. Halen görevde olan Cumhuriyetin sarsılmaz savunucuları, Mustafa Kemal’in askerleri derinden yara aldı. Verilen zarar çok ciddi ve çok büyük. TSK’den ihraç edilen FETÖ’cü şahıslar, tekrar vurgulamak istiyorum FETÖ oluşumunun içinde bir şekil bulunan ya da yer alanlar, vatana ihanetin, ettiği yemine ihanetin, ilke ve değerlerimize ihanetin, demokrasiye ihanetin, bağrından çıktığı Türk Milletine ihanetin hesabını hukuk önünde verecekler. Bugün; Cumhuriyetimize, demokrasiye sahip çıkma günü, bugün; Şanlı Türk Ordu’suna, dün olduğu gibi, bugün de yeminine sadık, içtiği anda bağlı Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına sahip çıkma günüdür. Hiç birimiz bir daha, kalbimizde böyle kara leke bırakacak günler yaşamak istemiyoruz ve bu kokuşmuş yuvalanmanın, derhal tüm kamu ve kuruluşlardan, tamamıyla temizlenmesini istiyoruz.
Sözlerimi Mustafa Kemal Atatürk’ün 31 Temmuz 1920 tarihinde, Afyonkarahisar’da subaylara hitaben yaptığı konuşmadan bir kesitle bitirmek istiyorum;
“Arkadaşlar!”
Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkum ve esir vaziyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.
Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.
Kuvvet Ordu’dur.
Ordu’nun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdani imanıdır.
Saygılar sunarım.
Yelda Gargun
Bir yanıt yazın