NECDET BULUZ
Hiç dikkat ettiniz mi bilmiyoruz?
15 Temmuz darbe girişiminden sonra gündemin başına oturan “FETO Terör örgütüne yönelik topyekûn mücadele” hemen her yanımızı sardı. Ancak, Doğu ve Güneydoğu’da da PKK terör örgütü güvenlik güçlerimize karşı mücadelesini artırdı. Ard arda gelen şehit haberlerini bile göremiyoruz.
Hiç kuşkusuz FETO terör örgütü ile kesintisiz mücadele edilmelidir. Biz, baştan bu yana bu mücadelenin yanındayız, sonuna kadar da yanında olacağız.
Ancak, FETO terör örgütü ile mücadele edilirken, öte yandan PKK ve IŞİD gibi bizi tehdit eden ve kan döken terör örgütlerini de kendi hallerine bırakmamız gerekiyor. Aynı kararlılıkla adı geçen bu örgütlerle de sonuna kadar mücadeleyi sürdürmeliyiz.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, PKK Terör Örgütünün Hakkâri’nin Çukurca’da düzenlediği saldırı ile ilgili endişelerini dile getirerek dikkatleri Doğu ve Güneydoğu’daki PKK’lılara çekmiştir. Bahçeli “FETÖ’yle mücadele edilirken, PKK’nın ihmal ve gözden kaçması, yerinde bir tabirle ikinci plana atılması milli birlik ve güvenliğimizde dipsiz kuyular açacak, Türkiye’yi her türlü zalim operasyona karşı savunmasız hale getirecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri hırpalandıkça, prestij ve güvenirliği aşındırıldıkça kaybeden Türkiye ve Türk milleti olacaktır. İçinde yaşadığımız zorlu vatan coğrafyasında güçlü bir orduya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır ve bu son derece açıktır” diyerek endişelerini kamuoyu ile paylaşmıştır.
Burada üzerinde önemle durmamız gereken konu, TSK’nin içinde bulunduğu konumdur. Askerlerimiz hiçbir zaman yıpratılmamalı, küçük düşürülmemeli, kurulan tuzaklardan uzak tutulmalıdır. Güçlü TSK, güçlü Türkiye’nin varlığıdır. İçinden geçmekte olduğumuz şu kritik dönemeçte askerlerimizin varlığına ve mücadele gücüne her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
Bahçeli işte bu konuya da değiniyor:
“Türk Silahlı Kuvvetleriyle birlikte devletin diğer kurumlarının içine sızmış FETÖ’cü yapılanmanın kökü kazınırken, özellikle ifade etmeliyim ki, Mehmetçiğin saygınlığı, moral ve ahlaki değerleri özenle muhafaza edilmelidir. Bunun yanında kurumsal değişiklik ve yeniden yapılanmalar iyi düşünülmeli, devlet ve siyaset alanında karşılıklı istişare mekanizması samimiyetle işletilmeli ve şu günkü toz bulutu içinde de aceleye getirilmemelidir. Taraflı tarafsız herkes kabul etmelidir ki, Türkiye şiddetli ve kör bir terör kampanyasıyla karşı karşıyadır. Asker kisvesine bürünmüş FETÖ’cü hainlerin ülkemize kast etme girişimleri henüz çok yeniyken, bir diğer Türkiye düşmanı örgüt olan PKK’nın vakit kaybetmeksizin silaha sarılması çok iyi değerlendirmelidir. Türkiye süratle ve seri olarak toparlanmalı, yaralarını sarmalı, kendine gelmelidir. Çünkü milli varlığımıza ve bağımsızlığımıza yönelik tehdit dalgası ciddi düzeyde yükselmiş, önemli mesafeler almıştır. Terörizm her vasıta ve kanalı kullanarak Türkiye’yi yıkmaya çalışmakta, gelecek umutlarını kırmaya çabalamaktadır. Bu nedenle FETÖ ve PKK’yı amaç ve emelleri kapsamında birbirinden ayrı ve farklı düşünmek doğru ve isabetli bir yaklaşım olmayacaktır. Ayrıca darbeci teröristlerle hesaplaşılırken TSK’nın şeref ve haysiyetiyle oynanması büyük badire ve belalara davetiye çıkaracaktır. Türkiye’yi kabus ve karanlığa mahkum etmek isteyen odaklarla etkin ve kararlı bir mücadele sergilenirken, siyasi sorumluluk sahiplerinin ortak akıl ve milli şuura riayeti de tarihi önemdedir. Unutulmamalıdır ki, Türk milletinin ruhu zapt olunmadıkça, azim ve iradesi kırılmadıkça hiçbir hain, hiçbir müstevli ahlaksızlık bu aziz vatanı teslim alamayacak, işgal teşebbüsleri tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi amacına ulaşamayacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle Hakkâri Çukurca başta olmak üzere, vatanın değişik yörelerinde terörle mücadele esnasında şehit olan evlatlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza şifa niyaz ediyor, milletimize ve ailelerine başsağlığı diliyorum. Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin diyorum.”
Türkiye darbe girişiminin ardından, Doğu ve Güneydoğu’da PKK terör örgütü ile de uğraşırken, Suriye’nin Halep kentinden yeni bir göç dalgasının sınırımıza doğru yayılması karşımıza yeni bir sorun daha getirmiştir.
Çoğu kadın ve çocuklardan oluşan sivillerin rejimin güvenlik güçleri eşliğinde yürüdüğü, bazılarının otobüslere bindirildiği görülüyor. Bu sivillerden onlarcası kentin batısında, Türkiye sınırı yakınında rejimin kontrolünde olan bölgeye ulaştığı açıklandı.
Ailelerin ve 40 yaş üstü kadınların Halep’ten tahliye edilmesinin ardından diğer sivillerden de isteyenler kenti terk edebilecek. Suriye rejimi, kentin doğusundaki çok sayıda silahlı muhalifin de Selahaddin semtindeki rejim güçlerine teslim olduğunu açıkladı. AFP’ye konuşan bazı siviller ise rejime güvenmediklerini, bu yüzden bu “insani koridoru” kullanmayacaklarını söylediler.
Türkiye yılbaşından beri Halep kaynaklı yeni bir göç dalgası konusunda uyarılar yapıyordu. Son olarak Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın “Endişeliyiz” demişti. Ekim 2015’teki ilk göç dalgasında binlerce Halepli Türkiye’ye sığınmıştı.
Sanki dış güçler yeni oyun peşinde, yine bizi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Ard arda gelen gelişmeler bu tabloyu ortaya koyuyor.
Konu ile ilgili bir başka yazımızda birlikte olacağız.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın