Türk milletinin geleceği ile çok oynayan oldu bu güne dek…
Seyit Rızalar, İskilipli Atıf Hocalar, Said Nursiler, Şeyh Saidler, Vahdettinler, Fethullah Gülenler bunların başında gelir…
Vee Başbakanlar, sultanlar, cumhurbaşkanları…
Ama sonları hep “hüsran”la bitti…
“Kanun benim… Ben ne dersem o olur… Ben millet falan tanımam, onlar benim emirlerime uymak zorundadır” dediler…
Diledikleri gibi hareket ettiler…
Örneğin Vahdettin, Kendi sarayını, saltanatını koruyabilmek için vatanı parsel parsel bölüp, yabancılara teslim etti… Milleti de bu kararın “Hayırlı” olduğuna inandırmaya çalıştı.
Ama karşısına bir Mustafa Kemal çıktı…
“Bu vatan hepimizin vatanı… Senin babanın çiftliği değil… İngilizlere, Fransızlara veremezsin” dedi…
Türk milletini arkasına alarak “Ulusal Kurtuluş Savaşını” başlattı… Yedi Düveli bozguna uğratıp, denize döktü…
Vahdettin de bir İngiliz gemisiyle kaçmak zorunda kaldı…
Menderes, “Kanun benim, ben ne dersem o olur… Ben odunu aday göstersem, milletvekili seçtiririm, siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” dedi…
Yaşamı darağacında sonlandı…
Sahte raporlarla çocukların yaşını büyüterek, onları idam ettiren ve bugünkü din devletinin temellerini atıp, Fethullah Gülenlerin dallanıp, budaklanmasına ortam hazırlayan Evren, keyfi kararların, keyfi uygulamaların şahıydı…
Yıllarca yatağa mahkûm oldu, inim inim inleyerek can verdi…
Günümüze gelince…
TC’yi resmi kurum tabelalarından, yazışmalardan kaldırmak istediler…
ANT’ı, Türk bayrağı taşımayı, ulusal günleri, Türk adını, Atatürk’ün büstüne çelenk koymayı yasaklamak istediler…
Başarabildiler mi?
Atatürk’ün adını kitaplardan çıkarmak, resimlerini duvarlardan indirmek istediler… Onlarca Atatürk posterini çöplüklerden topladık… Üstelik bu çöplükler okul yanlarında, devlet kurumlarının bitişiğindeydi…
Kurum yöneticileri efendilerine yaranmak için bu yola başvurmuştu…
Peki, Yüce önderimizi unutturabildiler mi?
Yüreklerden silebildiler mi?
Şimdi de birileri çıkmış, vatansız mültecileri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapmaya, Topçu Kışlası’nı yeniden inşa etmeye, bin yıllık ordu geleneğini ve yapısını bozup, yeniden yapılandırmaya çalışıyor…
Tüm öğretim kurumlarını, üniversiteleri din okullarına dönüştürmeye uğraşıyor…
Bir taraftan, “Milli İrade, milli irade…” sözünü papağanlar gibi tekrarlıyor, bir taraftan da yeri geldiği zaman milli iradeyi ayaklar altına almaktan çekinmiyor…
“Ben böyle istiyorum, canım böyle istiyor, mültecileri Türk vatandaşı yapacağım…”
“Ben böyle istiyorum, canım böyle istiyor, TC’yi, ANT’ı yasaklayacağım, ulusal bayramları kaldıracağım…”
Ama bütün bunları yaparken, kendilerine oy vermeyen, farklı görüşten insanların da bu vatanda yaşadığını, yüzde ellinin üzerinde bir vatandaş topluluğunun bu uygulamalara karşı çıktığını unutuyor…
Bu çoğunluk karşısında, “Onlar istese de istemese de ben yine de bildiğimi okurum” diyor…
Bir politikacı, yönetici milli iradeye inanıyorsa, vatandaşına değer veriyorsa bunu diyemez…
Çünkü bu vatan kimsenin babasının çiftliği değildir… Kimse bu vatanı kendi ideolojileri, arzuları için “Deneme Tahtası”na dönüştüremez…
Çünkü Türkiye, MUZ CUMHURİYETİ değildir.
Türkiye, binlerce yıllık devlet geleneğine, deneyimine, zenginliğine sahip bir ülkedir.
Türkiye anlık kararlarla, bedevi yasaları ile yönetilemez.
Türkiye, toprakları için can veren binlerce, milyonlarca şehit kanı ile sulanarak vatan olmuştur.
Bu vatan, sizlerin olduğu kadar bizim de vatanımızdır.
Hatta sizlerden çok bizim vatanımızdır. Çünkü sizin dedeleriniz, atalarınız Menemen’de Kubilay’ı keserken, bizim dedelerimiz, atalarımız, Cumhuriyetin temellerini sağlamlaştırıyordu; sizin dedeleriniz, atalarınız “İngiliz Muhipler Cemiyeti”ni kurup, bu vatan için savaşan vatan evlatlarını sırtından hançerlerken; bizim dedelerimiz atalarımız toprak parçasının “VATAN” olması için Çanakkale’lerde, Yemen’lerde can veriyordu. Kan döküyordu…
Aklınızı başınıza toplayın, binlerce yıllık Türk kuruluşlarının geleneksel yapısını bozmayın… Böyle bir girişimi zafer kazanan Atatürk bile yapmamıştı…
Durmadan papağanlar gibi “milli irade, milli irade…” diye tekrarlayacağınıza, millet iradesine saygı gösterip, tek taraflı kararlar almayın… Demokrasinin gereklerini yerine getirin…