From: Hakki Keskin [mailto:[email protected]]
.
Prof. Dr. Hakkı eskin 22.7.2016
Darbe girişiminden alınması gereken dersler
Demokratik yoldan seçimle göreve gelmiş hükümetlerin, askeri darbelerle uzaklaştırılmalarına; demokrasiyi, hukuk devletini, basın, ifade ve insan hak ve özgürlülüklerini savunan kişilerin, ödünsüz karşı çıkmaları gerekir. Türkiye’de yapılan askeri darbelerin hepsi ABD güdümlü olmuş ve hiç biri, ülke ve toplum yararına umulan sonucu sağlayamamıştır.
15 Temmuz 2016 darbe girişimini büyük bir öfke, hayret, endişe ve bekleyişle izledik. Darbenin planlanması ve uygulanması, değişik kanallardan yayılan ve okunan haberler, bir dizi soruyu beraberinde getiriyor. Herkesi hayrete düşürmesi gereken en önemli soru ise, MİT`in saat 16.00 da Genel Kurmay Başkanlığı’nı bilgilendirdiği halde, Başbakanın ve Cumhurbaşkanının neden saat 20.00 de haber aldığıdır. Başbakana bağlı olan bir kurumun, darbe girişimi hakkında başbakan ve Cumhurbaşkanına bilgi vermemiş olmasını da anlamak ve doğrusu buna inanmak mantıklı gelmiyor. Ayrıca darbe hakkında erken saatte bilgi sahibi olan Genel Kurmay Başkanlığının, Başbakanı ve Cumhurbaşkanını bilgilendirmemiş ve kendi kurumunda koruyucu önlemleri yeterince alamamış olması da, inandırıcılıktan ve kabul edilirlikten uzak gözüküyor. Cumhurbaşkanının darbe girişimini eniştesinden öğrendiğini söylemeside, kafaları iyiden iyiye karıştırıyor.
Bu ve benzeri sorular inandırıcı biçimde açıklık kazanmadıkça, Dünya basınında da geniş yer bulan, darbe girişiminin organize edilen bir senaryo olabileceğine ilişkin soru ve kuşkular devam edecektir. Dileğim odur ki, önümüzdeki gün ve haftalarda bu konular tatmin edici bir açıklık ve berraklık kazanır.
DARBEYİ HAZIRLAYAN KOŞULLAR VE ORTAM
Bu darbeyle gerçekler gün gibi ortaya çıktı. Genel Kurmay Başkan yaveri Levent Türkkan’ın tutuklandıktan sonra yaptığı açıklamanın her kelimesi son derece önemlidir. Bu kişinin ortaokul sonrası cemaatçiler tarafından ele alınarak, çalınan sınav sorularıyla harbiye’ye girmesinin sağlandığını ve subay olarak Gülen Cemaati için neler yaptığını ibret belgesi olarak gözler önüne sermektedir.
40 yaşlarında bir gencin altı yıl önce bana anlattıklarını anımsadım. Lise sonrası üniversite sınavlarına hazırlanma döneminde, Gülen Cemaati ilgilileri tarafından ücretsiz olarak eve alındığını, harbiye sınavlarına hazırlatıldığını, sözlü sınavda hangi soruya hangi yanıtı vermesini kendisine öğretildiğini anlattı. Başarılı ortaokul ve lise öğrencilerinin benzer yöntemlerle “abi-abla” projeleriyle, sıkı sıkıya cemaate bağlandıklarını söyledi. Devleti ele geçirmekte stratejik önemi olan Siyasal Bilgiler, Hukuk ve Harbiye öğrenimlerine öncelik verdiklerini belirtti. Bu genç, Gülen Cemaatini tanıdıkça bu kesimden ve Harbiye’den ayrıldığını söyledi.
Yöntem açık, tarikat simgesiyle ve insanların dini inançlarını kullanarak örgütlenmek. Amaç belli, eğitim, medya, ticari ve ekonomik alanda holdingleşerek, devletin tüm önemli kurumlarına sızmak, kadrolaşmak ve yeri geldiğinde de gerekiyorsa devleti darbeyle ele geçirmek. Bu politikayı Gülen hareketi on yıllardır izlemektedir. Konuyla yakından ilgilenenler, bu tehlikeyi kanıtlarıyla yazdılar ve anlattılar. Ne var ki özellikle 2002 de AKP hükümet olduğunda, karşı olduğu Cumhuriyetçi-Laik-Kemalist kesimleri adım adım ve gerektiğinde kumpaslarla dışlayarak, bunların yerine yetişmiş tarikatçı Gülen Cemaati militanlarını, devletin tüm kadrolarına ve işyerlerine yerleştirdiler. Bu eğilimleri açıkça kanıtlanan bu kişilerin ordudan uzaklaştırılmasını engellediler. 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına değin, AKP hükümetleriyle her alanda iç içe birlikte çalışan Gülen Cemaati’nin, 60 bini aşkın yandaşı bu günlerde devlet kurumlarından atılmaya çalışılıyor.
CUMHURBAŞKANI VE HÜKÜMETİN ÇIKARMASI GEREKEN DERSLER
Tanığı olduğumuz bu hunhar darbe girişiminin oluşum sürecinin sorumluları, Fetullah Terör Örgütü olarak belirtilen cemaatçilerle işbirliği yapan ve bunların her kademede devlet kadrolarında yapılanmasına göz yuman tabii ki başta Erdoğan, AKP yöneticileri ve hükümetleridir. Artık en azından özeleştiri yapılmalı ve sahte, uydurma ve yalan belgelerle Ergenekon, Balyoz, Casusluk suçlamalarıyla yıllarca hapse atılan ve karalanmak istenen binlerce yurtsever insandan özür dilenmelidir. Sadece “aldatıldık” söylemi inandırıcı ve yeterli olamaz. Devletine ve ülkesine sahip çıkanlarla, gereken birlik ve beraberlik sağlanmalıdır.
Cumhurbaşkanı ve AKP, bu alçak darbe girişimine karşı mecliste gerçekleşen uzlaşma ve birlik mesajından da yola çıkarak, Türkiye`de toplumsal barış ve uzlaşma politikası izlemeye başlamalıdırlar. Özellikle sayın Erdoğan’ın toplumu ayrıştırma, kutuplaştırma söylemlerini bir tarafa bırakarak, geçerli anayasaya, yasalara ve parlamenter demokrasiye bağlı kalarak, herkesin Cumhurbaşkanı olma anlayışına göre politika izlemesi, toplumsal barışın ve birlik ruhunun önemli koşuludur.
Darbe girişimi, Türkiye’nin Dünya’daki onuru ve itibarını derinden sarsmış ve yaralamıştır. Bunun ivedi olarak onarımı için, demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, insan haklarına saygı, basın ve ifade özgürlüğü alanlarında, son yıllarda yapılan kısıtlayıcı düzenlemeler ve uygulamalardan vazgeçilmesi gerekir.
Dünya kamuoyu tam da bu dönemde, Türkiye’deki durumu yakından izlemektedir. Türkiye darbecilere karşı da hukuk devleti olduğunu Dünya’ya göstermelidir. Emir kulu genç askerlerin demir sopalarla ve kayışlarla dövülmesi, linç edilmesi Dünya kamuoyunda Türkiye`ye karşı son derece yüz kızartıcı ve aşağılayıcı bir görünüm ve izlem bırakmıştır. Göz altına alınanların ve tutuklananların yara bere içindeki görünümleri de, dış medyada da geniş yankı bulmaktadır.
Türkiye çağdaşlaşma yolunda idam cezasını kaldırmıştır. İntikam hırsıyla idam cezasının geri getirilmesi, hukuk devleti olması gereken Türkiye’ye yakışmaz. Bunun, Avrupa Birliği ile yürütülen tam üyelik görüşmelerine gereksiz engeller getireceği de bilinmelidir.
Bir yanıt yazın