NECDET BULUZ
Türk Dünyası uzmanı Shurubu Kayhan, Türk dünyası geleneklerinden örnekler veriyor, bunları da genellikle sosyal medyadan paylaşıyor. Zaman zaman bu örneklerden alıntı yaparak sizlerle paylaşıyoruz.
Geçmişimizi daha iyi tanımak, gelenek ve göreneklerimizi tazeleme açısından bu tür yazıların son derece faydalı ve önemli olduğunu söylemeliyiz. Ne yazık ki bugün bu yazılar çok az yazılıyor ve yayınlanıyor. Shurubu Kayhan’ı özellikle bu çabalarından dolayı kutlamalıyız.
Bugün günümüze kadar sarkan bazı görenek ve geleneklerin kökeninin Orta Asya ve buradan Anadolu’ya yayılmış olan Türk soylarından geldiğini görmekteyiz. Shurubu Kayhan Özbek Türklerinde “haşar” anlatırken, bunun tüm doğunun muhteşem geleneklerinden birisi olduğunu belirtip “haşar”ın gönüllü yardımlaşma ve destek olduğunu anlatıyor.
Türklerin özündeki ve geleneğindeki karşılıksız yardımlaşma, dayanışma örneğini hiçbir millette görmeniz mümkün değildir. Bunun, Türklerin en büyük özelliklerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.
Dikkat edilecek olursa, köylerimizde sözü edilen “imece”nin kökeninin “haşar”dan gelmekte olduğunu görürüz. “İmece” de bilindiği gibi gönüllü yardımlaşma ve destek anlamını taşıyor. Bu sistemin halen Anadolu köylerinde sürmekte olduğunu da belirtelim.
Türk soyundan gelen Anadolu’daki insanlarımız da “haşar” ile yoğrulmuş, gönüllü yardımlaşma ve desteğin en güzel örneklerini sergilemişlerdir. Bugün bile bu gelenek birçok yerde sürdürülüyor.
Geçenlerde Sivas’taki yaşamdan kesitler sunmuştuk. “Haşar”ı en güzel uygulayan ve temsil eden kentlerden biri de Sivas’tır. Özellikle kışlık hazırlıklarda evlerde yapılan erzakların hazırlanmasında komşular ve akrabalar bir evde toplanır, kıyma, yufka (fetil), erişte, peynir vb. gibi yiyeceklerin hazırlanmasında stoklanmasında elbirliği ile işe girişilir ve birkaç gün içinde iş bitirilir.
Bu işler yapılırken maniler söylenir, oyunlar oynanır, toplantı adeta bir bayram havasında geçerdi. Yapılanlardan pişirilenler ortaklaşa yenir, komşulara da dağıtılır. Aynı topluluk bu kez, başka bir ev için aynı uygulamayı yaparak dayanışma, yardımlaşma ve desteğin önemini ortaya koyan bu güzel geleneği de sergilemiş olur.
Bu konuları rahmetli İbrahim Aslanoğlu’nun uzun yıllar çıkardığı “Sivas Folkloru” Dergisi’ne yayınlamıştık.
Türk Cumhuriyetlerine yaptığımız gezilerde de “haşar”ın Türkler için ne kadar önemli ve vaz geçilmez olduğunu gördük. Çocukların doğumundan, insanların ölümüne kadar geçen sürelerdeki sünnet, nişan, evlenme, hastalık gibi özel günlerde gönüllü yardımlaşma ve destek öylesine devreye giriyor ki, bunun önemini anlatmaya kelimeler bile yetersiz kalır.
Shurubu Kayhan, bu güzel Türk geleneğini çok akıcı bir uslupla anlatmış. Yazısını da bazı resimlerle süslemiş. “Haşar”ı Özbek Türkleri için anlatmış. Ancak, bunun tüm Türk dünyası ile bütünleşmiş olduğunun altını çizelim.
Şimdi sizi Shurubu Kayhan’ın bu güzel yazısı ile baş başa bırakıyoruz:
Özbek Türkleri’nde “Haşar”
Haşar Özbek Türkleri’nin ve tüm Doğu’nun muhteşem geleneklerinden biri. Haşar gönüllü yardımlaşma ve destek demektir. Asırlardır süre gelen bu gelenek Özbek Türkler’inin birlik ve beraberliğinin önemli simgelerindendir. Önceleri mahaleleri için arıklar kazarken, ağaçlar dikilirken düzenledikleri ve el emeği harcadıkları bu uygulama zamanla teknolojinin gelişmesiyle kolaylaşmarına rağmen bu geleneklerinden vaz geçmeden devam ettirmişlerdir. Komşularına, akrabasına, dostuna yada yakın gördüğü herkese evlerinde yardım ve destek vermişler. Her mahale ve her köyde gerçekleşen bu güzel dayanışma için bir gün belirlenir ve herkese duyurulur. Önceden aksakkalar (mahallenin büyükleri) toplanır ve o gün yapılacak olan işin ön hazırlığını yaparak iş paylaşımı belirlerler. Haşarın amacı yardım edilecek ailenin belirlenmiş olan işinin çoğunu yada tamamını güç birliği ile tamamlamaktır. Genelde ev yapımı, ürün toplama, badana boya, taşınma yada yerleşme, düğün öncesi hazırlıklarında gerçekleşen bir gelenektir. O gün geldiğinde erkekler erken saatlerde o eve toplanırlar ve yapılacak olan işin başına geçerler. Kadınlar ise evlerinde hazırladıkları iyeceklerle sonradan gelirler. Kadınlar birleşip güzel sofra hazırlarlar. Çocuklar da çalışanlara su ve diyer içecekler ikram ederler. Ev sahibi yardıma gelen misafirleri için koyun keser ve etini geleneksel yemekleri olan pirinç pilavı (özbek pilavı) ile birlikte ikram eder. Bu gelenek akşam saatlerine kadar sürer ve bir bayram havasına bürünür. Haşar türkü, şarkı oyunlar eşliğinde geçer. Özbek Türkler’inin bu muhteşem geleneği, asırlar boyunca nesilden nesile aktarılarak birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma niteliklerini gençlere aşılamada çok güzel bir örnektir. Bu gelenek Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin tümünde günümüzde uygulanmaktadır.
Shurubu Kayhan’ın bu tür yazılarından alıntıları zaman buldukça sizlerle paylaşmayı sürdüreceğiz.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz