GÜLEN İMPARATORLUĞU ÇÖKTÜ MÜ?
Sevgili okurlar, yıllardır, din kisvesi, din ticareti ve siyaset simsarlığı alanında tezgâh kurup, sinsice örgütlenen; Hakikatte din düşmanı, İslâm karşıtı, vahhabi kaynaklı/selefi odaklı efendi hazretleri, şeyhler, şıhlar, tarikatlar, cübbeliler, cübbe sizler, hoca maskesine bürünen mel’un ve menfur kişiler, alttan alttan Türkiye Cumhuriyetinin kuyusunu kazmaya çalışmışlardır.
Bugüne kadar ki siyasi iktidarlardan bunlara taviz verenler de olmuştur, karşı çıkanlarda.
15 Temmuz 2016 da ise gerçek tokat gibi yüzümüze vurulmuştur.
15 Temmuz’da yapılan darbe girişiminin izleri halen sürüyor.
AKP’nin iktidardan düşmemesi ve darbecilerin başarılı olamaması, bütün siyasi partilerce ve halk tarafından coşkuyla kutlandı.
Yeni bir zafer ve yeni bir bayram daha yaratıldı bu şekilde.
Bundan sonra her 15 Temmuz’da Demokrasi’ye sahip çıkma bayramı olarak kutlanabilir.
Otobüsler, metrobüsler, vapurlar, metrolar bedava. Halk beleşçiliğe alıştı. Millet beleş gidip gelmekten memnun. Nasıl olsa sonradan bu beleş paralar gene kendi sırtına yüklenecek.
Ancak, hiç önemli değil.
Önemli olan AKP Hükümetinin devrilmemesi. Cumhurbaşkanı da koltuğunu sağlamlaştırdı. Polis askeri bastırdı ve güçlü olduğunu ispatladı.
Bundan sonrası artık kolay. Nasıl olsa muhalefette korkusundan sesini kesti.
Başkanlık çantada keklik.
İleriki günlerde Anayasa da değişir, baba yasada. Halkın ve muhalefetin de en azından yarısının desteği alındı sayılır.
Fethullah hayranları devletin içerisinden artık terörist diye temizleniyor. Keşke, Kürt devletini kurmak için uğraşanlar ve PKK, IŞİD hayranları dâhil, başka dinci gruplar ve terör grupları da temizlense iyi olmaz mı?
Bir de şunu merak ediyorum; AKP li birçok belediye var. Onların içlerinde Gülenci olanlar da herhalde vardır. Belediye Başkanları da olabilir. Bunlarla ilgili ne düşünülüyor?
El konulan ve kapatılan, okullar, dershaneler, hastaneler gibi kurumların mal varlıkları devlete mi geçecek, yoksa el altından başkalarına mı satılacak.
Bu husus da çok önemli.
Yargıtay, Danıştay dâhil birçok devlet memurlarının ve öğretmenlerin çoğu açığa alındı, tüm hakları yok edildi. Ekmeğe muhtaç durumlara düşecekler. Oh be memleket düze çıkıyor, Demokrasi dediğin işte bu mu demek doğru olur mu sizce?
Bunca açığa alınan ve devlet memurluğundan atılan kişilerin yeri bakalım kimler ve hangi parti mensupları taraftarları tarafından doldurulacak.
Laik, Demokrat ve Cumhuriyetçi olanlar, daha doğrusu Atatürk’e bağlı olanlar devlet kademelerinde belirli görevlere getirilebilecekler mi?
Bundan sonra işimiz devlet dairelerine düştüğünde, tecrübesiz devlet memurları sayesinde epeyce sürünürüz herhalde. Allahtan askeri darbe olmadı ama sivil darbe bal gibi oldu. Sivil olur, bu mubahtır, çünkü onlar halkın oyları ile geldi. Hâkimiyet milletindir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Cuma çıkışında halka seslenmiş: “Rabbim sizlerden razı olsun. Diyorum ki, yürüyüşünüz inşallah sizlere son duyuruyu yapacağımız ana kadar devam etmeli. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız.” Ne güzel söz.
Hiç korkmayın, bu söz tutulursa, devlet kademelerinde sen ben ayırımı söz konusu olamaz. Birlik ve beraberlik içerisinde kardeş kardeş yaşamaya eskisi gibi devam ederiz. Kimseye haksızlık yapılmaz, Demokrasi’nin ve Hukukun üstünlüğü her zaman geçerli olur.
Eskiler geride kaldı, sakın dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şu sözüne takılıp kalmayın. “Ne istediler de vermedik?” demişti. O zaman söylenmiş bir söz. Gülen’in AKP lileri kandırdığı zaman söylenen söz. Bu durumlar görülse idi, söylenir miydi ve bunların devletin en ücra köşelerinde yapılanmalarına göz yumulur muydu? Eski bir söz, artık önemi kalmadı. Aldırmayın.
24 Temmuz 2016 da CHP Darbe’ye karşı Taksim Manifestosu’nu yayınladı. Milyonlarca insan toplandı. CHP lisi, AKP lisi, MHP lisi, HDP lisi ve tüm diğer kesimlerden gelenler oldu herhalde. İyi de oldu.
MANİFESTO’DA DİYOR Kİ:
1-Darbe girişimi parlamenter demokrasiye yapılmıştır. Bu darbe girişimini kınıyor ve lanetliyoruz. (T.D..İyi yapıyorsun, kına ve lanetle, öyle de olması gerek. Ancak, bu darbe girişimi, sadece parlamenter sisteme yapılmadı, orduya da yapıldı. Ordu kendi içerisinde yıpratıldı. Şimdi de sivil halka yapılıyor. Bunu da unutmayın.)
2-Bütün siyasal partiler darbe girişimine karşı çıkmıştır. (T.D..Elbette çıkmaları çok iyi olmuştur. Çıkmaları da gereklidir. Darbeler siyasi iktidarlara ve partilere karşı yapılır. Acıları geçmişte çok çekildi. )
3-Her türlü darbeye, vesayete karşı çıkmak demokrasiden yana olanların namus borcudur. Ne darbe ne dikta demeye devam etmeliyiz. (T.D.Namus borcu önemlidir. Darbeyi yapanlarda diktatörlüğünü ilan edenlerde, kendinden olmayanları tasfiye eder. Zaten o zaman Demokrasi’den söz edilemez.)
4-Demokratik parlamenter sisteme yapılan darbe girişimi halkın direnmesiyle ayrı bir önem kazandı. Bu meşrudur. (T.D.Darbecilerin uyduruk darbe hareketleri, halkın direnmesiyle çözüldü. Eğer ordu bütünüyle bu işin içinde olsa idi, o zaman halkın direnmesi çok zor olabilirdi. Ancak, işte her ne olursa olsun, halk korkmadan Darbecilere ve Diktatörlüğünü ilan etmek isteyenlere karşı direnirse, hâkimiyet milletin olur. Karşılarındakiler başarılı olamazlar. Demokrasi galip gelir.)
5-Demokratik, laik, hukuk devleti ilkesi Türkiye için vazgeçilmezdir. Çağdaş uygarlığa taşıyacak olan en temel anahtardır. (T.D. Bu anahtarı bizlere Mustafa Kemal Atatürk emanet etmiştir. Buna en çok sahip çıkacak da CHP si olmalıdır. )
6-Güçler ayrılığı ilkesi önemlidir. (T.D.Elbette önemlidir. Anlayabilene elbette)
7-Ergenekon, Balyozda mağdur edilen kişilerin iade itibarı şarttır. (T.D.Ben şu anki iktidarın yerinde olsam, hemen iade eder, üstelik görevlerinin başlarına da en az 2 yıllığına dönmelerini isterim. Ordu zayıflatılmamalı, eskisinden daha güçlü bir duruma kavuşmalıdır. Çok doğru bir söz.)
8-Bu darbe girişimi devlet yönetiminin liyakata dayanmasını çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Deneyim esas alınmalıdır. Devlet yönetme yerine devleti ele geçirme yöntemlerini terk etmeliyiz. (T.D.En önemli hususlardan birisi budur. Devleti idare etmek kolay değildir. Tecrübe ister. Tecrübeli insanların devletin idaresinde rol almaları gerek. Kendi yandaşlarını atamak ve devleti yıpratmak, çıkar sağlamak amacı yerine, devletin kalkınmasında rol oynayacak, kendisini değil, devleti ve milletini düşünen ahlaklı ve dürüst, aynı zamanda tecrübeli kişilerin çok acil tekrar geçici de olsa birkaç yıllığına devlet kademelerine atanmasında çok yarar vardır.)
9-İnancı, kimliği ne olursa olsun her vatandaş bu ülkede özgürce yaşayabilmelidir. 3. Sınıf demokrasiye bu ülke layık değildir. (T.D.Türkiye Cumhuriyetinde bugüne kadar kimse inancından dolayı ikinci sınıf vatandaş olmamıştır. Laik’liğin ana prensibi din ve vicdan özgürlüğüdür. Kim neye inanırsa inansın, mozaiklik özelliği taşıyan ülkemiz, bu renkleri ile büyük bir ülke konumundadır. Ayrıştırmak kadar kötü bir şey yoktur. Derhal bu yollardan vaz geçilmelidir. Türk kimliği altında herkesin bir ve beraber olması, Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, bir olmalıyız, iri olmalıyız, diri olmalıyız. Kardeşçe hep birlikte Türkiye olmalıyız.)
10-Devlet kinle, öfkeyle, önyargıyla yöneltilemez. Darbe girişiminde bulunanlar hukuk içinde yargılanmalıdır. (Elbette, kin ve öfke ağır basar ise, hoş olmayan olaylar yaşanır. Bu sefer karşındakiler sana kin ve nefret hissi duyar. Sadece kendisi değil, çocukları, yakınları kinlenir. Hukuk ise tek taraflı olmamalıdır. Delillere ve somut bilgilere göre hareket edilmeli, adil davranılmalıdır.)
Sevgili okurlar, 15 Temmuz hareketi, kötü olmasının yanında, İktidar mensupları ile muhalefet partilerinin, en önemlisi de halkın bir nebzede olsa uyanmasına ve daha dikkatli olmasına sebebiyet verdi. Geçmişte yapılan büyük yanlışlıkların bedeli çok ağır ödeniyordu. Yalnız bazı soruları da açığa çıkarmak gerek. Bu yapılan darbe girişiminin arkasında gizli oyunların oynandığından da şüphe edilmektedir. Belki zamanla bunlar da açığa çıkacaktır. Mesela bugüne kadar hiçbir zaman Asker ile Polis karşı karşıya gelmemiştir. Burada getirildi ve çatıştırıldı. Bunun amacı neydi? Bu irdelenmelidir.
Uçaklar, Meclisi neden bombaladı? Neden Siyasilerin tutuklanması değil de, askerlerin kendi içlerinde tutuklanma hareketi yapıldı? Bunun gibi bir çok sorular insanların kafasında. İnşallah zamanla hepsine tek tek açıklama getirilir.
Sevgili okurlar, İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi İlhan Karagöz tarafından verilen bir tararda mahkeme kararıyla Gülen’i “Mehdi” ilan ettiği tespit edilmiş. Bu doğru ise, yuh demek gerek. Bundan herhalde hükümetin haberi vardır ve gereğini yapmıştır. Bu kararda “Erdoğan, bütün vekiller ve iş adamları gözaltına alınsın”da denilmiş. Gerçekten bu Feto’cular çok tehlikeli olmuşlar.
Son olarak daha önce Cumhuriyet gazetesinde çıkan ve ABD’deki Middle East Quarterly dergisinde yayınlanan Fethullah Gülen hareketi ile ilgili yazıyı buraya aynen almak istiyorum. Bu dergide buna benzer çok araştırma konuları yayınlanmış. İnternetten bulabilirsiniz. Benim anlamadığım ise şu: Bu araştırma yazılarının üzerine neden Hükümet kanadı tarafından gidilmedi. Bu konuları ihbar kabul edip, araştırmak ve doğruluğunu ispatlamak devletin belirli istihbarat birimlerinin görevleri olmalı idi.
Fethullah Gülen imparatorluğu
ABD’deki Middle East Quarterly dergisinde Fethullah Gülen hareketinin Türkiye’de devlet haline gelmeyi hedeflediği ve AKP iktidarından bu yana ülkenin laik ve demokratik yapısının bozulduğu yönünde değerlendirmeler yer aldı.
Washington’daki Ortadoğu Medya Araştırma Enstitüsü’nün (MEMRI) Türkiye uzmanı Rachel Sharon-Krespin tarafından kaleme alınan “Fethullah Gülen’in Büyük İhtirası” başlıklı makalede Gülen hareketinin Türkiye’de polis gücü, ordu ve yargı kurumlarına sızdığı ve AKP ile birlikte Türk toplumunu İslamlaştırmaya çalıştıkları analizine yer verildi. Makalede AKP’nin “bürokrasiyi ele geçirerek Türkiye’nin temel kimliğini değiştirdiği” ifade edilerek “Türkiye artık AKP’nin yedi yıl önce devraldığı laik ve demokratik ülke değil” denildi.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi Avrupa’dan uzaklaştırarak Rusya ve İran’a yaklaştırdığının belirtildiği yazıda Türkiye’de Amerikan, Hıristiyan ve Yahudi karşıtlığının arttığı vurgulandı.
Fethullah Gülen imparatorluğu
Türkiye’deki bu dönüşümün ardında “AKP’nin etkili siyasi makinesinin yanı sıra Gülen’in liderliğindeki karanlık İslamcı tarikat” bulunduğu da belirtildi. Makalede “Bugün Gülen ve Fethullahçılar yalnızca hükümeti etkilemeyi değil aynı zamanda hükümetin kendisi olmaya çabalıyorlar” ifadeleri kullanıldı.
Gülen’in Batı’da “ılımlı İslam” savunucusu olarak görüldüğü ve alkışlandığı, yalnızca ilkokul mezunu olmasına karşın özellikle ABD’de bir entelektüel, bilim adamı ve eğitmen olarak kabul edildiği belirtilen yazıda, “Gülen ABD’deki üssünden kendi ününü ve transnasyonal imparatorluğunu kurdu” denildi.
AKP’nin devraldığı laik ve demokratik ülke değil” denildi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi Rusya ve İran’a yaklaştırdığının belirtildiği yazıda Türkiye’de Amerikan, Hıristiyan ve Yahudi karşıtlığının arttığı vurgulandı. Türkiye’deki bu dönüşümün ardında “AKP’nin etkili siyasi makinesinin yanı sıra Gülen’in liderliğindeki karanlık İslamcı tarikat” bulunduğu da belirtildi. Makalede “Gülen ve Fethullahçılar yalnızca hükümeti etkilemeyi değil aynı zamanda hükümetin kendisi olmaya çabalıyorlar” denildi.
Fethullah Gülen imparatorluğu
ABD’DEKİ ÜSSÜNDEN KURDU
Gülen’in Batı’da “ılımlı İslam” savunucusu olarak alkışlandığı, yalnızca ilkokul mezunu olmasına karşın özellikle ABD’de bir entelektüel, bilim adamı ve eğitmen olarak kabul edildiği belirtilen yazıda, “Gülen ABD’deki üssünden kendi ününü ve transnasyonal imparatorluğunu kurdu” denildi. Gülen’in medya, bürokrasi, üniversite, yargı, güvenlik ve istihbarat kurumları, iş dernekleri, sendikalar, sivil toplum arasında yandaşları bulunduğu ve daha önce hiç kimsenin Türk toplumunu bu denli temelinden değiştirmeyi hedefleyen bir hareket başlatmadığı da ifade edildi.
Fethullah Gülen imparatorluğu
‘EN ETKİLİ YALANLARDAN BİRİ’
Gülen’in eylemlerine yönelik endişelerin “önemsiz paranoya” olarak reddedildiğinin belirtildiği yazıda AKP kapatma davasının Batılı diplomatlarla birlikte İslamcı medyada “demokratik olmayan yargı darbesi” olarak görüldüğü oysa aynı çevrelerin bir tarafta İslamcılık ve demokrasi diğer tarafta laiklik ve faşizm ayrımına giderek Ergenekon iddianamesini alkışlarla karşıladıkları vurgulandı. Makalede “İslamcı çevrelerin Türkiye’nin İslamcılarını ‘reformcu demokrat’ ve modern; laik Türkleri ise ‘köktendinci’ şeklinde damgalaması modern siyasetin en aşağılayıcı ve üzücü bir biçimde en etkili yalanlarından biri olmalı” görüşü belirtildi. (Cumhuriyet)
Buyurun, bunlar gerçek mi, değil mi Hükümet ve halk kendisi karar versin!
T.C.ler kaldırıldı, yeniden yerine konsun. Andımız kaldırıldı, yeniden okunsun. Bayrağımız gönderden indirilmesin, Vatan bölünmesin, Laik, Demokrat, Türkiye Cumhuriyeti Hukukun üstünlüğünden ve Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan ayrılmasın.
Güçlü olmak, birlik olmak, diri olmak zorundayız.
25.07.2016
Ulusalhaber1881@gmail.com
Zekeriya Tümer
Bir yanıt yazın