Avrupa Birliği, FETÖ darbe girişimini kınayarak Hükümete destek vermiştir. AB üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanlarından oluşan Dış İlişkiler Konseyi “Avrupa Birliği, güçlü bir şekilde Türkiye’deki darbe girişimini kınıyor ve ülkenin meşru kurumlarına olan tam desteğini yineliyor” diyerek darbe girişimine karşı çıkmış, Türk halkıyla dayanışma içinde olduğu vurgulanarak siyasi partilerin demokrasinin yanında yer almasından duyulan memnuniyet açıklanmıştır.
Yayınlanan bildiride anayasal düzene tam olarak riayet edilmesinin önemine vurgu yapılmıştır: “Seçilmiş hükümet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi dahil ülkenin demokratik kurumlarına tam saygı gösterilmesi hayatidir. AB, demokrasiye saygı gösterilmesi ihtiyacının altını çiziyor.” Ayrıca; demokrasi, insan hakları, temel özgürlükler ve herkesin idam cezasının kaldırılmasını öngören Protokol dahil Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi’ne tam uyum çerçevesinde adil şekilde yargılanma hakkına tam saygı gösterilmesi istenmiştir.
İdam cezasının kaldırılmasının AB müktesebatının önemli bir unsuru olduğu hatırlatılarak, “Türkiye aday bir ülke ve AB’nin önemli bir ortağıdır. AB, bu ortak zorlukları ele almak için demokratik, kapsayıcı ve istikrarlı bir Türkiye ile çalışmaya olan taahhüdüne bağlıdır” denilmiştir.
İtalya Dışişleri Bakanı Paolo Gentiloni, idam cezasını yeniden getiren bir ülkeyle müzakerelere devam etmenin, “ne gökte ne de yerde var olamayacağının” söylemiştir. Gentiloni, AB değerlerinin, idam cezasının kaldırılmasını da öngördüğünü hatırlatarak, Türkiye’de seçilmiş hükümetin yanında olduklarını, darbe girişimini kınadıklarını belirtmiştir. Corriere della Sera gazetesine açıklamalarda bulunan Bakan, darbe girişimi sonrasında yapılan operasyonlarda intikam duygusu ve tasfiye yöntemiyle hareket edilmesinin ve de hukukun üstünlüğünün ihlal edilmesinin kabul edilemez olduğunu vurgulamıştır.
AB Dış Politika Şefi Federica Mogherini, yasalarında idam cezası olan bir ülkenin AB’ye üye olamayacağını söylemiştir. AB Dışişleri Bakanları’nın yaptığı toplantının ardından Mogherini Türkiye’nin AB üyeliği yolunda yürümeye devam etmek isteyip istemediğine kendisinin karar vereceğini, Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz ise idam cezasının geri getirilmesinin kabul edilemez olduğunu açıklamıştır. Alman hükümet sözcüsü Steffen Seibert de böylesi bir adımın Türkiye’nin AB müzakerelerinin sonu anlamına geleceğini belirtmiştir.
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup da idam cezasının geri getirilmesine karşı çıkmıştır. (The PES is worried the most about the debate on the re-introduction of the death penalty, initiated by the Turkish Government) Bu gelişmeler üzerine Başbakan Binali Yıldırım, “Vatandaşlarımızın isteği bizim için emirdir. Ancak olayın sıcaklığı içerisinde aceleci karar veremeyiz” demiştir.
Türkiye, 1954 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) imza atarak Sözleşme’nin barış zamanında idam cezasının kaldırılmasını öngören 6’ncı Protokolü’nü 2003 yılında imzalamıştır. Tüm koşullarda idam cezasının kalkmasını öngören 13’ncü Protokol ise ertesi yıl onaylanmıştır. Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin 47 üyesinde idam cezası bulunmamaktadır. Son olarak 25 Ekim 1984 tarihinde Hıdır Aslan’ın idam edilmesinden bu yana Türkiye’de idam cezası uygulanmamıştır.
İdam cezasının geri getirilmesi daha önce de ya da Karaman’daki çocuk tecavüzü skandalı gibi olayların ertesinde halk tarafından talep edilmişti.
Bu defa 15 Temmuz darbe girişiminde bulunanların bu cezaya çarptırılması isteniyor ama Anayasa’nın 15’nci maddesi şimdilik buna engeldir. Bu maddeye göre; savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde bile suç ve cezalar geçmişe yürütülemez. Türkiye bugünkü hukuk düzeninde idam cezasını geri getirse bile geçmişe uygulanamaz.
Ama, Anayasa’nın bu maddesi değiştirilir ve geçmişe yönelik olarak idam cezası getirilirse o zaman durum değişir. Hukuken, idam cezasının tekrar yürürlüğe girebilmesi için TBMM’deki 367 milletvekilinin onay vermesi, sayının 330’da kalması halinde konunun halkoylamasına götürülmesi gerekir.
Ayrıca, idam cezasının geri gelmesi durumunda Gülen dahil bazı kişilerin iadelerinde sorun yaşanabilir.
İdam cezası getirilir, idamlar yapılırsa ve daha sonra yanlış kararla idamların gerçekleşmesi anlaşılırsa ne olacaktır? 27 Mayıs sonrasında rahmetli Menderes, Polatkan ve Zorlu idam edilmiş, daha sonra itibarları iade edilmiştir ama üç demokrasi şehidi geri gelmemiştir.
Cuntacıların özel olarak kurdukları mahkeme olan Yüksek Adalet Divanı Menderes, Polatkan ve Zorlu dahil 14 kişinin idamına karar vermiştir. Milli Birlik Komitesi’ne yapılan uluslararası çağrılara rağmen idamlar gerçekleşmiştir.
Zorlu ve Polatkan 16 Eylül 1961, Menderes ise 17 Eylül 1961 tarihinde idam edilmişlerdir.11 Nisan 1990’da Adnan Menderes ve onunla birlikte idam edilen arkadaşlarının İmralı’daki mezarlarının Bakanlar Kurulu’nun uygun göreceği bir yere devlet töreni ile nakledilmesini öngören yasa tasarısı TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiş, aynı kanun ile itibarları da iade edilmiştir.
Naaşları, 29’ncu ölüm yıldönümü olan 17 Eylül 1990 tarihinde İmralı’dan dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın da katıldığı törenle Topkapı’daki anıt mezara nakledilmiştir. Menderes’in 1958 yılında hizmete açtığı caddenin adı 1994 yılında dönemin belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teklifiyle Adnan Menderes Bulvarı olarak değiştirilmiştir.
Ergenekon ve Balyoz davalarında karar verildiğinde en sert ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis idi. O zaman eğer idam cezası olsaydı, 12 komutan idam cezasına çarptırılacaktı. Fakat birkaç yıl sonra “bu bir kumpastı” gerekçesiyle beraat etmişlerdir. Eğer komutanlar bu davalar sonucu idam edilselerdi acaba yanlış karar veren hakimler vicdan azabı çekecekler miydi?
Bir yanıt yazın