DABBE
Hüseyin MÜMTAZ
“DABBE”, bir “yerli” korku/gerilim filmi dizisidir.
At iziyle it izinin yahut Ali Kemal’lerle, Kara Kemal’lerin izlerinin birbirine karıştığı o film gibi günlerde benim Kemal Tahir ve Attila İlhan okuyasım gelir.
“Vikipedi”, Kara Kemal’i şöyle anlatır;
“İttihat ve Terakki partisinin ileri gelenlerindendir. Partide ‘Küçük Efendi’ olarak anılırdı (Büyük Efendi, Talat Paşa’dır.) Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra Milli Mücadele’ye silah, cephane ve subay kaçırılmasında önemli rol oynayan Karakol Teşkilatı’nın kurucularından birisi olmuştur. Kurtuluş Savaşı sonrasında eski İttihatçıların lideri haline gelmiş; 1926’da Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’ya suikast girişimi ile suçlanarak idama mahkûm edilmiş, aranıldığı sırada öldürülmüştür ama basına intihar etti diye yansıtılmıştır”.
“KURT KANUNU”; ilk baskısı 1969 yılında yayımlanan bir Kemal Tahir romanıdır. 1926’da, Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’ya yapılması planlanan suikast girişiminin arka planını konu alır. Yazar, eserde romanı eski iktidar partisi İttihat ve Terakki Fırkası üyelerinin gözüyle anlatırken İttihatçıların aralarında yaşanan çekişme ve hesaplaşmaları aktarır. Bende, “BİLGİ”den yayınlanmış ve kapağında İzmir Konak Meydanı’ndaki Saat Kulesi figürü olan ilk baskısı mevcuttur.
Aynı zamanda Osmanlı’nın, Birinci Dünya Savaşı’nda İaşe Nâzırı da olan Kara Kemal, işte o romanın başkişisidir.
Atatürk’ün dostlarına; “Elimde Kara Kemal gibi 3-5 isim daha olsaydı cumhuriyet tam istediğim gibi olurdu” dediği rivayet edilir.
Kemal Tahir, Kara Kemal’i “KURT KANUNU”nda şöyle konuşturur;
“Tarihin benzerini yazmadığı bir kurtlar boğuşmasına tutuştuk ve kaybettik. Kurtlukta düşeni yemek kanundur”.
Suikast’le yargılandığı, “Kılıç Ali”nin İzmir İstiklâl Mahkemesi’nden kaçar ve bahsettiği Kurtlar Kanunu’na uygun olarak, “intihar eder”.
Yoksa Attila İlhan daha mı tanıdık gelecek size?
“mustafa kemal’in boz revolveri
zehir gibi susar selânikte
akşama sabaha hürriyet trenleri
binbaşı enver bey eli tetikte
def gibi gerilmiş manastır şehri
bütün camilerinde selâ verilir”
Yahut;
“gerçi su şakırtısıdır bir uzak şadırvandan gelir
kahveler zindan gibi simsiyah çaylar neredeyse kan gelir
ufaldıkça ufalır aynalarda kötümser lambaların alevi
duman duman ihtiyarlar çıkar yatsı namazından gelir
korku o kaypak yılandır ki atlar insanın koynuna
düşman fısıltıları en dost bildiğin ağızlardan gelir
yanar harb divanlarında barut mavisi mim-mim’ciler
evcil yıldırımlar saklıdır ceplerinde dumlupınar’dan gelir
öyle boşaltır yanlış kılar ki istanbul’u işgal karanlığı
tek tük ayak sesleri sanki başka bir dünyadan gelir
ocak sönmüş semâver paslı dağılmış hasköy bahriye kahvesi
ona can vermeye bir gün elbet attilâ ilhan gelir”
veya;
“iki bin kelime-i şehâdetin ufuktan perde perde
dargın kartallar gibi allaha yükselişi”
der Attila İlhan şiirinin kendine özgü yazım kurallarıyla…
Bu satırlar da yine BİLGİ’den çıkan “YASAK SEVİŞMEK”in; bütün kitaplarım gibi benimle beraber Ankara, Çıldır, Kıbrıs, Edirne, Giresun, Erzincan, Trabzon dolaşan, Haziran 1968’deki ilk baskısından idi.
Kemal Tahir ile Attila İlhan’dan hangisinin; İttihatçılık/İtilâfçılık/İnkilapçılık çekişmesini daha iyi anlattığına yahut çekişmenin hangi noktada bir gerilim filmini andırdığına artık siz karar vereceksiniz… 18 Temmuz 2016
Yazıları posta kutunda oku