Önce Çevre ve Şehircilik Bakanı M.Özhaseki, PKK’ya karşı yürütülen mücadele sonrası yenilenme çalışmalarına başlanan Diyarbakır/Sur’da;
Hasar tesbitlerinin ardından ‘Bana daire verin’ diyenlere, Diyarbakır’da 3000 konutluk inşaatlardan ya da isteyenlere TOKİ’nin Urfa, Mardin, İstanbul’daki evlerinden verileceğini açıkladı…
Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan “Vatandaşlığa geçirilecek Suriyeli mültecileri ülkemizin belli yerlerine yerleştirelim. Hatta gerekirse TOKİ’nin elinde boş konutlar var. Bunları belirli bir iskân ve istihdam politikası uygulamak suretiyle onlara verebiliriz” dedi.
*
Hey, ne oluyor yahu? Suriyeli mültecilere vatandaşlık, Güneydoğulu vatandaşlarla birlikte yeni bir iskân politikasıyla başka bölgelere yerleşmek, ne anlama geliyor?
*
Eylül 2015’ten beri Suriye’de Esad rejimini vekâlet savaşıyla değiştiremeyen ABD’nin önünde iki seçenek bulunuyor.
1- Suriyelilerin kararı önceliğinde Suriye’nin birliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve laik karakterini esas alan ve askeri müdahalede bulunan Rusya’nın siyasi çözümüne razı olmak,
2- ABD’nin B Planı gereğince PYD’nin kara müttefiki olarak sergilediği işbirliği ve Suudi Arabistan ile Türkiye’nin savaşı sürdürme yönündeki baskısı çerçevesinde saha şartlarıyla oynayarak savaşı sürdürmek ve yeni fırsatlar yaratmak…
*
Bu noktada;
1-Rusya’nın askeri sahaya ağırlığını koyması Esad rejiminin devrilmesini çok zorlaştırmıştır.
2-Rusya, Lazkiye ve Halep’te bulunan ve Türkiye ile Suudi Arabistan’ın desteklediği siyasi süreci etkileyebilen silahlı grupları askeri seçenekten vazgeçirmek ve müzakere masasına oturmaya zorlamak üzere hem silah akışını durdurmak hem de Türkiye ile bağlantılarını kesmek için harekete geçmiştir.
*
Nitekim ABD Başkanı Obama ve Rusya Devlet Başkanı Putin IŞİD’e karşı Suriyeli Kürtleri desteklemek düşüncesinde anlaşmış,
22 Şubat 2016’da, ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları J.Kerry ve S.Lavrov;
Pentagon tarafından El Kaide ve IŞİD’e sağlanan silahların, bugün artık terk edilen eski bir program uyarınca verildiğine yönelik güvence karşılığında anlaştıklarını açıklamıştır.
9 Mayıs’ta da J.Kerry ve S Lavrov, ortak bir açıklamayla bu kez,
Bütün devletler IŞİD’e, El Nusra Cephesi’ne ya da BM Güvenlik Konseyince terörist olarak nitelenen diğer gruplara her türlü lojistik ve parasal desteği engelleyerek Güvenlik Konseyinin 2253 sayılı kararını uygulamaya ve bu grupların Suriye sınırını aşma girişimlerini engellemeye çağırılmıştır.
*
Esasen Rusya, Kürtleri Suriye İç Savaşına Siyasi çözüm bulunması görüşmelerine katılmasını,
ABD ise Kürtlerin giderek Suriye-Türkiye- Irak’ta güçlerini birleştirmesini, yaklaşık 30 milyon nüfusu olan birleşmiş Kürdistan’ı oluşturmasını ve Akdeniz’e bir koridor açmalarını öngörmektedir…
*
Böylece Rusya bombardıman uçaklarını geri çekmiş,
Suriye İç Savaşına Siyasi Çözüm için Suudi yanlısı grupların katılmayacağı, Kürtlerin dahil olacağı III. Cenevre görüşmelerinin yeniden başlaması sürecine girilmiştir…
Ancak Suudi Arabistan ve Türkiye destekledikleri silahlı grupların bölge hakimiyetlerine son vermeyi öngören gelişmeleri tehdit olarak algılamış,
Bu yüzden silahlı grupların bölge hakimiyetleri sona erdirilememiştir.
Üstelik ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Suriye’ye kara gücü gönderme önerisini değerlendirmeye aldığını açıklarken,
NATO Rusya’yı Suriye’deki barış görüşmelerini baltalamakla suçlamaktadır…
*
Bu sırada ABD Suriye’de askeri varlığını arttırır ve askeri şiddetini daha da tırmandırmaya hazırlanırken, Rusya ile Suriye’deki askeri işbirliğini arttırmayı da teklif etmiştir.
Geçen hafta, Obama yönetimi Rusya Devlet Başkanı V.Putin yönetimine Rus savaş uçaklarının jetlerinin ve Suriye hükümet güçlerinin; ABD ile onun NATO’daki ve Körfez’deki müttefikleri tarafından açıkça desteklenen yönetim karşıtı asilere yönelik saldırılarına son vermesine yönelik bir anlaşma karşılığında,
El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra Cephesi güçlerine yönelik hava saldırılarındaki işbirliğini arttırma teklifi yapmıştır.
*
Rusya ve İran destekli Suriye hükümet güçleri tarafından giderek artan oranda kuşatılan son derece önemli Halep kentindeki asi mevzilerini savunan başlıca güç El Nusra’dır.
Bu suretle ABD kapsamlı bir anlaşmanın parçası olarak ama yalnızca Rusya için kabul edilebilir bir yeni Suriye hükümetinin Rus ordu ve donanma üsleri için güvenceler vermesi karşılığında Esad’sız bir hükümeti kabul etmeye prensipte hazır olduğunu ortaya koymuş sayılıyor.
Ne ki ABD’nin Rusya’ya yönelik girişiminin asıl amacının büyük olasılıkla Kasım seçimlerinin sonrasına kadar ertelenecek olan savaşın büyük ölçüde yayılmasına hazırlanmak, Halep’in düşmesini önlemek ve zaman kazanmak düşüncesidir.
*
Bütün bu gelişmeler olurken ABD’nin desteğiyle;
1- Suudi Arabistan’ın kurduğu Riyad heyetinin Suriye muhalefetinin tek temsilcisi olarak tanınması yönündeki ısrarına,
2- Türkiye’nin PYD’nin Cenevre’ye katılmasını engellemesine,
3- Türkiye ve Suudi Arabistan’ın ateşkes kapsamı dışında bırakılan Nusra Cephesi’ne”Fetih Ordusu” adı altında silah desteğini sürdürmesine,
Rusya’nın Suriye’de İç Savaşa Siyasi Çözüm bulunması öngörüsüne set çekilmektedir.
Böyle ise bu durumda bölünmeye dayalı çözüm modeli güç kazanıyor anlamına geliyor.
Gerçekten bugün Suriye’nin bölünmesi seçeneğini çözüm önerisi olmaktan da öte fiili bir gerçekliğe dönüşmüş bulunuyor…
*
Nitekim, Suriye toprakları devlet güçleri, IŞİD, PYD ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri ve Fetih Ordusu arasında bölünmüştür.
III. Cenevre süreci bu bölünmüşlüğün siyasi yollarla ortadan kaldırılmasını, kurulacak geçiş hükümeti ve hazırlanacak yeni anayasa ile sorunun çözülmesini öngörüyor.
Ne ki, III. Cenevre süreci, IŞİD ve Nusra’yı ateşkes kapsamı dışında bırakıp diğer tüm grupları müzakere masasına çağırsa da;
Türkiye ve Suudi Arabistan’ın Riyad heyetini Cenevre’den çekmesi ve Nusra liderliğindeki Fetih Ordusu’na dokundurtmaması çözümü tam anlamıyla ortadan kaldırıyor.
*
Dolayısıyla Suriye topraklarının bölünmüşlüğü kalıcı hale geliyor.
Şu anki, siyasi çözümsüzlük halinde Türkiye’nin 900 km.lik sınır hattında kuzey Suriye Kürtleri için federasyon, İdlib’te Fetih Ordusu, Rakka ve Cerablus’ta ergeç hakimiyetlerine son verilecek olan İŞİD İslam Devleti ve Nusra Emirliklerini somutlaşıyor.
*
Esasen, Fransa’nın Türkiye’de terörü sınırlandırmak ve Suriye’de bir Kürdistan kurulması için hazırladığı bir program doğrultusunda,
31 Ekim 2014’te Elize Sarayında, Cumhurbaşkanları Hollande ve Erdoğan ile gizli toplantıda pazarlıklar yapılmış,
Ardından dönemin Dışişleri Bakanları Alain Juppe ve Ahmut Davutoğlu arasında imzalanan gizli mutabakat gereğince,
Paris ve Ankara, Türkiye’deki PKK’nın Kürtlerini Suriye’ye sürmek üzere yeni bir Devlet kurmak konusunda anlaşmışlardır.
*
Şimdi Suriye’de somutlaşan durum karşısında bu dosya raftan indiriliyor.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan,bütün bu gelişmeleri kendi stratejisinin bir parçası haline getiriyor.
Suriye’de bir Kürdistan kurup buraya Türkiye’deki Kürtleri sürmek stratejisini çalıştırıyor.
Doğrusu Fransa, geçmişte bulunduğu bu bölgeyi şimdi kendi geleceği için öngörürken,Erdoğan’a bağlı Türk Ordusu ve Polis güçleri PKK’lı Kürtlere karşı yoğun operasyonlar yürütüyor.
Birçok köy yok edilmiş, birçok köyde yaşayan insanlar bulundukları yerleri terk etmeye zorlanmıştır.
Fransa ve Erdoğan’ın stratejisi doğrultusunda Türkiye’deki Kürtler kıskaca alınıyor.
Kürtler ve Suriye tarafında yaşayan Özgür Suriye Ordusu’nu oluşturan Sünni Araplar takas ediliyor.
Türkiye’de Kürtlerin boşaltığı yerleşimler, zaten çoğu “Sığınmacı Kamplarında” yaşayan Suriyeli cihatçılardan yana olduğunu düşünülen Suriyeli Sünni Arap sığınmacılara vatandaşlık garantisiyle armağan ediliyor.
Suriye’de birçok Türk köyüne de Kürtler yerleştiriliyor.
Arap göçmen politikasıyla Güneydoğu Anadolunun demografisini kırılıyor.
Türkiye’nin çok talep ettiği “Güvenlikli Bölge” ters yüz edilmiş gibidir, Suriye toprakları üzerinde değil Türkiye toprakları üzerinde etnik temizlikle Güvenlikli Bölgeler oluşturuluyor…
*
İşin kaymağı İsrail’indir.
1-İsrail çevresinde güvenli bölge oluşturulması,
2-En uzak mesafedeki füzelerin bertaraf edilmesi için düşman devletler sınırları ötesinde koruma daireleri oluşturma esaslarına dayanan İsrail Askeri Doktrini kazanıyor.
Böylece Erdoğan; Kürtlerin Türkiye ve İsrail’in bölgedeki politikaları gereğince kendilerine vaad edilen bir ucu Doğu Akdeniz’de özgür “Kürdistan” toprakları üzerinde Kürtleri Arap ve Ermenilerden ayırıp birlikteliklerini sağlayarak Siyonizme kusursuz hizmette bulunuyor.
Kendine de Türkiye toprakları üzerinde Ümmetin bir nüvesi olarak İslamcı bir cumhuriyet kuruyor…
13.7.2016