Suay Karaman: VATANDAŞLIK SORUNU

suay-karaman

 

12.7.2016

Şeker Bayramı, orman yangınları, yoğun sel faciaları, ölümlü ve yaralanmalı trafik kazaları ile bazı kentlerdeki aşırı yoğunluk yüzünden çeşitli sıkıntılarla kutlandı. Üç günlük bayram tatili, anlamsız şekilde on güne çıkınca, büyük kentlerden tatil yörelerine yoğun seyahatler başladı. Böylece trafikten, kent yaşamına kadar büyük zorlukların yaşandığı ülkemizde yine de herkes halinden memnundu. Kimse iş gücü kaybını, ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntıları umursamadan tatillerini yaparak, işlerinin başına döndü.

Bu kez gündeme Suriye’den gelen üç milyon kişiye vatandaşlık verme kararı geldi. Tayyip Erdoğan’ın ülkemize gelen üç milyon Suriyeli’nin, Türk vatandaşlığa alınacağını açıklamasının ardından yeni tartışmalar başladı. Aslında bu tartışmaların odağına, ABD’nin bölgeye demokrasi getirmek bahanesiyle enerji kaynaklarına göz koymasının olduğu oturtulmalıdır. Eğer bu emperyalist saldırılar olmasaydı ve yerli maşalar hizmet etmeseydi, bugün bölgede yaşayanlar kendi ülkelerinde yaşamaya devam edeceklerdi.

Suriye’den gelen sığınmacılara yardım eli uzatılmalı, kapılar açılmalı, sığınmacı kampları yapılmalı ve gereksinim olduğu sürece bu destek sürdürülmelidir. Bunların yanında bu yardımı tüm ülkelerin de yapması sağlanmalıdır. Bütün bunlar yapılırken de Suriye’ye uzanan kirli ellerin ve emperyalist emellerin de sorgulanması gerekir ki, aynı olaylar bir daha yaşanmasın. Ancak Suriye’den gelen üç milyon kişinin Türk vatandaşlığına alınma çabalarının altında yatan oyunları da görmek gerekir.

Devletimizin, kendi vatandaşlarının sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, barınma, iş olanakları gibi temel gereksinimlerini ve özellikle can güvenliğini sağlayamazken, nüfusuna üç milyon yeni vatandaş eklemeye çalışması yanlıştır. Üç milyon kişiye vatandaşlık verilmesi, bölgenin demografik yapısıyla oynanarak, zamanla bu etnik gurubun o ülkede söz sahibi olması anlamına gelir. Genellikle eğitimsiz olan bu üç milyon kişiye vatandaşlık verilmesi, siyasi iktidara yeni oy potansiyeli anlamına gelir. Vasıfsız olan bu üç milyon kişiye vatandaşlık verilmesi, uyanık geçinen bazı işverenlerin ucuz iş gücü çalıştırması anlamına da gelir.

Türkiye’ye, 1923 yılından 2011 yılına kadar 1.8 milyon mülteci gelmiştir. Bu gelenlerin hemen hemen hepsi Türk soylu, Türkçe bilen, meslek sahibi ve göreceli olarak iyi eğitimli kişilerdi. Bu bağlamda vatandaşlık verilmesi planlanan Suriye’den gelen kişilerin durumları çok farklıdır. Çünkü büyük bir çoğunluğu Türkçe bilmemektedir. Suriye’den gelenlerin yarısı okur-yazar değildir. Mesleği ve işi olduğunu söyleyenlerin oranı sadece %4 civarındadır. Çocukların büyük bölümü beş yıldır okula gitmemiştir. Ülkemizin en büyük gereksinimi olan nitelikli iş gücü yerine, % 96’sı eğitimsiz, niteliksiz, milyonlarca mülteci, işgücü piyasasına girme olanağına kavuşacaktır. Etnik, mezhepsel sorunların ağırlaşması dışında böyle bir durum çalışma barışını, iş yaşamını, ülke ekonomisini köklü sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır. Suriye’den gelen üç milyon sığınmacıya Türk vatandaşlığı verilmesiyle, Suriye başta olmak üzere, Irak ve diğer çevre ülkelerden, milyonlarca yeni sığınmacının, Türkiye kapılarına dayanması teşvik edilecektir.

Sonradan Türk vatandaşı olma hakkını kazanmak için 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’ndaki kriterlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu yasanın 11. maddesinde Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda aranan şartlar şöyledir:
• Kendi milli kanununa, vatansız ise Türk kanunlarına göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmak,
• Başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye’de kesintisiz beş yıl ikamet etmek,
• Türkiye’de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmek,
• Genel sağlık bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığı bulunmamak,
• İyi ahlak sahibi olmak,
• Yeteri kadar Türkçe konuşabilmek,
• Türkiye’de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olmak,
• Milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak.

İlgili yasada Türk vatandaşlığının kazanılmasında istisnai durumlara da yer verilmiştir. Buna göre “vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişiler” ve “göçmen olarak kabul edilen kişiler” de vatandaşlık elde edebilmektedir. İlgili yasadaki şartları sağlamayan, mülteci statüsü bulunmayan ve çoğunun ikamet izni de bulunmayan Suriye’den gelen kişilere, neye göre ve ne için vatandaşlık hakkı verileceği bulanıktır.

Bu işin doğru çözümü, Suriye’den gelen üç milyon kişinin kendi vatanlarına dönmeleridir. Ancak savaşın değil barışın ve dostluğun egemen olduğu zaman kendi vatanlarında yaşamalıdırlar. İnsanlığın amacı, Suriye’deki ve bölgedeki emperyalist savaşın sona erdirilmesi, barışın sağlanması, Suriye’nin ve bölge devletlerinin bütünlüklerinin korunması olmalıdır. Zaten bu koşullar yerine geldikten sonra mülteci durumundakilerin hemen hemen hepsinin kendi yurtlarına döneceği görülecektir. Bütün büyük sorunların ardında hep emperyalizm yatmaktadır. Emperyalizmi tanımadan, bilmeden ve yok edilmesi için ortak çaba göstermeden, yeryüzünde barışın sağlanamayacağı çok açıktır..

11 Temmuz 2016

 

 

 

12.7.2016 - suay karaman

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir