From: Özel Büro
Türklerin sembolü olarak günümüzde kabul görmüş bir motif olarak Bozkurt kullanılmaktadır. Bozkurt sembolünün 20. yüzyılda Atatürk’ün gayretleri ile ortaya çıkması ve mitolojik olarak Ergenekon Destanı’na bağlandığını bilmekteyiz.
Destanlardan başka resim ve tasvir olarak Moğolistan’da bulunan ve 572-580 yıllarına tarihlenen Buğut Yazıtı bir kurt anadan süt emen iki Türk çocuğunu tasvir etmesi ile en eski Bozkurt tasviri sayılabilir.
Bu Bozkurt resminden başka Türkleri tasvir Bozkurtla özdeşleştiren ve tasvir eden resimlere 20. yüzyılın başlarına kadar rastlamıyoruz. Bozkurt sembolünün yaygınlaşması Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Türk milletini efsanevi ve mitolojik bir sembolle taçlandırmak isteyen Atatürk’ün çalışmaları sayesinde olmuştur. Daha sonra ise MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş’in önderliğinde kurulan Ülkü Ocakları Bozkurtu sembol olarak almıştır. Popüler kültürün ve özellikle gençlerin parmaklarıyla yaptıkları kurt işareti de bu sembolün tüm dünyada hızlı bir şekilde yayılmasına sebep olmuştur.
Buğut Yazıtı ile Cumhuriyet Devri arasında ise büyük bir boşluk bulunmaktadır. Bu boşluğu dolduracak ve tarihte Bozkurtu Türklerin sembolü olarak gösteren bir el yazmasına Vatikan Kütüphanesinde rastladık. Bu yazmada iki yerde Türkler bir Bozkurt olarak resmedilmişlerdir.
Vatikan’daki Yazmanın Hikâyesi: Marino Sanudo ve Eseri
Bozkurtu Türk sembolü olarak ilk defa kullanan batıda Venedikli Marino Sanudo de Torsello adındaki kişi olmuştur. Venedikli zengin ve soylu Sanudo ailesinin bir ferdi olan Marino’nun doğum ve ölüm tarihleri tam bilinmemektedir. Marino Sanudo’nun yaklaşık 1270 yılında doğmuş ve yine yaklaşık 1334 yılında ölmüş olduğu tahmin ediliyor. Ailesi Venedik Cumhuriyeti’nin yöneticileri olarak görev yapmalarının yanı sıra ticaretle de meşgullerdi. İlk ziyaretlerini Akdeniz’de Nakşe Adası’na yapmış (1281) ve 1285 yılında Haçlıların elinde bulunan Akka’yı ziyaret etmiştir. Hayatında 5 defa Kıbrıs, İskenderiye, Ermenistan (Kilikya) ve Rodos’u ziyaret ettiğini; bunun yanında Akdeniz’de ve Mora Yarımadası’nda uzun gezilere çıktığını biliyoruz.
Bu yıllarda yenilen Haçlı ordularının perişanlığını görmüş ve ilerleyen Anadolu Beylikleri ve Memluklü Sultanlığının durdurulması konusunda fikir üretmeye başlamıştır. 1291 yılında Kutsal Topraklar’daki son Haçlı Kontluğu olan Akka da Memluklülerin eline geçmişti. Çukurova’daki Klikya Krallığı çevreden Karamanoğulları ve diğer Türk beylerinin saldırıların maruz kalmıştı. Sanudo bu karmaşık devirde yeniden Haçlı ruhunu canlandırmak için bir kitap yazmaya karar vermiştir. “Secreta Fidelium Crucis” adını verdiği bu eserini 1307-1321 tarihleri arasında yazmıştır.
Kitabında Haçlı Seferlerinin tekrar yapılması çağrısını işler. Kitabının tam adı “Liber Secretorum Fidelum Crucis, Sive de Recuperatio Terrae Sanctae” yani “Kutsal Haça İnananların Gizli Tarihi veya Kudüs’ün Tekrar Fethedilmesinin Tarihi.” (Historia Hierosolymitana, Liber de expeditione Terrae Sanctae, and Opus Terrae Sanctae).
Sanudo, kitabının ilk bölümünü 1306-1307 yıllarında bitirir ve burada Akdeniz tarihini ve ticaret yollarını anlatır. Kitabının tamamlayınca Papa V. Clement’e sunar, eserini Haçlı Seferlerinin nasıl yapılması gerektiği ve Kudüs’e giden yolları anlatan bir rehber kitabı olarak tanıtır.
Bu kitabına daha sonra 1312-1321 yıllarında 2 bölüm daha ekler. Kitabını ayrıca zengin haritalarla süslemek için Pietro Vesconti ile iş birliği yapar. Kitabında bir dünya haritası, Bir Filistin, bir Akdeniz ve bir Karadeniz haritası ayrıca Kudüs, Antakya ve Akka’nın şehir krokilerini de ekler. Kitabını bu hâliyle Fransa’nın Avignon şehrinde oturan Papa 22. John’a hediye eder. Burada tekrar bir Haçlı seferi için Papa ve Fransa kralını kışkırtır.
Secreta, bu şekliyle elyazması olarak Vatikan kütüphanesine intikal eder.
Kitap 1611 yılında matbu olarak yayımlanır (Bon gars, in Gesta Dei per Francos, vol. ii. pp. 1–288, Hanover, 1611). Daha sonra Peter Lock İngilizce olarak 2011 yılında tercümesini yayınlar.
Papa’ya hediye edilen kitap Vatikan Kütüphanesinde Latince el yazmaları bölümünde 2972 numarada kayıtlıdır. 106 varak yani 212 sayfa tutan bu yazma nüshanın bazı sayfaları minyatür ve resimlerle süslenmiştir ve sonuna eklenen Akdeniz, Karadeniz ve Dünya haritaları ile devrinin en ileri ve son coğrafya bilgilerini muhafaza etmektedir.
Bozkurt Resimleri
Secreta kitabının Vatikan nüshasının 7 ve 14. varaklarında 2 tane resim dikkat çeker. Gayet güzel ve müthiş bir sanat eseri olarak sayfanın altına yerleştirilmiş olan bu resimlerde iki adet Bozkurt resmi çizilmiştir.
Kitabın 14. yaprağında sayfanın altında yapılan resimde bir sahne görünmekte. Bu sahnenin sol tarafında bir gemi yaklaşmakta. Sağ tarafında ise 4 yırtıcı hayvan tarafından çevrelenmiş bir insan bulunmaktadır.
Yaklaşan gemi Avrupa’dan gelen savaşçı Haçlı ordusunu temsil ediyor.
Buradaki hayvanlar ise “pars”, “yılan” (ejderha), “arslan” ve “kurt” olduğunu görüyoruz. Buradaki metinde ise açıklayıcı bilgiler yer almaktadır.
1300’lü yılların başında yapılmış olan bu resmin en üstünde sarı altın rengindeki hayvan “aslan” Moğolları temsil etmektedir. Sağdaki lekeli alaca hayvan olan “pars”ın kuyruğunda ip geçirilmiş ve siyah ve beyaz halkları esaret altında tutan Memluk sultanıdır. En alttaki yeşil hayvan ise “ejderha” veya “yılan” ise korsanları temsil ediyor. Ortadaki taç giymiş şahıs ise Ermeni kralını temsil ediyor.
Soldaki hayvan ise kahverengi renklerin içindeki gri yelesine bakılırsa bir “Bozkurt” Türkleri temsil ediyor. Türklerin “kurt” olarak tasvir edilmesinin en eski kaynağı işte bu resimdir.
Bu resmin üzerindeki açıklama ve tercümesi bu şekildedir: “Denizler Ötesi Hristiyan Ülkeler ve Krallıklar İçin Bir Yardım Çağrısı.
Ve sizin dinî vazifelerinizin en önemlisi de şudur ki inançlı Ermenilere yardım etmektedir. Çünkü onlar 4 yırtıcı vahşi hayvanın pençesinde kalmıştır. 1 tanesi aslandır, bu Ermeni krallarının haraç verdikleri Tatarlardır. Diğer tarafta ise pars vardır. Bu da Hristiyan ülkeleri ve kralları günlük olarak yağmalayan (Memluk) sultanıdır. Üçüncü tarafta ise kurt vardır. Bu da krallığı yok eden Türklerdir. 4. tarafta ise bir yılan vardır ki bunlar Akdeniz korsanlarıdır ve Hristiyanların ve Ermenilerin kemiklerini sömürürler. Ve eğer inancınızda samimi iseniz bir de Akka ve Suriye’nin düşmesinden sonra sultanın elinde esir kalmış Hristiyanlar ve Sultan ülkesinin uzağında bulunan Nubya krallığının siyahi Hristiyanlarına da yardım elinizi uzatınız. Bu Hristiyanlar Sultan tarafından azap ve işkence görmekteler. Ve gözlerinizi açın Kıbrıs Adası da yakın bir tehdit altındadır ve Mora da (Romanya) yakın Latin adaları da Türkler tarafından baskı altında tutulmakta ve onlara haraca bağlanmışlardır.”
Yazmada başka bir kurt resmi daha bulunmaktadır.
Yazmanın yedinci yaprağında alaca bir kurt resmedilmiş ve bu kurt kalbinden vurularak bir papazın eline esir düşmüştür. Bu şekilde elinde bir de boru bulunduran ve haçlı bir elbise giymiş olan papaz sevinç borusunu çalmaktadır.
Sonuç
Vatikan Kütüphanesinde bulunan bu kitap ve içindeki resimlerden Batılılar ve özellikle Türkleri tanıyan doğuya sefer etmiş seyyahların Türklerin tanımlamak için Bozkurt sembolünü kullandıkları ortaya çıkıyor. Elimizdeki tarihlenebilen bu en eski belgenin Türkleri Bozkurtla özdeşleştirmesi ve açıklanması bakımından ilginçtir. Vatikan nüshasında bu temsil sadece resimle değil metinde de ayrıca belirtilmiştir.
Dr. Mehmet TÜTÜNCÜ
Kaynak: (Düşünce ve Tarih Nisan – 2016)