Mehmet Ali Güller (maliguller)
SSCB’nin dağılmasından sonraki en kritik NATO zirvesi olarak işaret edilen Varşova Zirvesi, beklendiği gibi ittifakın Rusya’ya karşı konumlanmasıyla sonuçlandı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg bu konumlanmayı “Rusya stratejk partnerimiz değil” diyerek ilan ederken, ABD Başkanı Barack Obama da “NATO, şu anda normal şartlarda bir işbirliği yapamaz” dedi.
Varşova Zirvesi’nin sonuç bildirisinde “Rusya’nın NATO toprakları çevresinde kışkırtıcı askeri eylemlerde bulunduğu”, “Moksova’nın son zamanlarda saldırgan tutumu ile tehdit ve güç yoluyla siyasi amaçlarını gerçekleştirmeye dönük istek gösterdiği”, “bu nedenle de bölgesel istikrarsızlığın kaynağı olduğu” savunuldu!
Ancak bildiriye yansıyan bu düşmanca tutuma rağmen, bazı NATO üyeleri Rusya karşıtı konumlanmaya yine de mesafeli yaklaşıyorlar. O nedenle çok daha açık bir düşmanlık ilanının 13 Temmuz’da yapılacak “NATO-Rusya Konseyi” toplantısı sonrasına bırakıldığı belirtiliyor.
VARŞOVA ZİRVESİ KARARLARI
NATO’nun bu yeni pozisyonu, “karşılıklı güvence” politikasından “caydırma” politikasına geçiş olarak niteleniyor. Nitekim alınan kararlar da buna işaret ediyor:
1) NATO, Ukrayna’ya savunma ve güvenlik sistemlerini daha etkili hale getirmesi için kapsamlı yardım paketi sağlayacak. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Rusya’nın Kırım’ı ilhakını tanımadıklarını ve Moskova’nın Ukrayna’daki politikalarını kınadıklarını açıkladı.
2) NATO Estonya, Letonya ve Litvanya’ya takviye birlikler gönderme kararı aldı.
3) Türkiye hava sahasında uçan AWACS uçakları, itttifak üyelerinin gönderdiği Patriotlar ve SAMP/T tipi füze savunma sistemleri bulunduğunu belirten NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, bunlara ek olarak Türkiye’ye Suriye ve Irak hava sahasını denetleyecek ek AWACS erken uyarı ve gözlem uçakları göndereceklerini belirtti.
4) NATO, Akdeniz’de terörle mücadele ve kapasite artırımı kapsamında “Deniz Muhafızı” adlı yeni bir güvenlik operasyonu başlatacak.
5) NATO, Irak’a yeniden askeri eğitmen gönderme kararı aldı. Stoltenberg, hazırlıklar için bir ekibin en kısa zamanda Bağdat’a gönderileceğini açıkladı.
6) NATO 2017-2020 yılları arasında Afgan Güvenlik Kuvvetleri’ne her yıl 1 milyar dolar yardım vaadinde bulundu. (Obama, Varşova Zirvesi’nden önce Afganistan’dan çekilme kararını yavaşlatacaklarını ilan etmişti.)
7) NATO “siber alanı”, kara, deniz ve hava gibi bir güvenlik alanı olarak kabul edilmesini kararlaştırdı.
KRİTİK KONU: KARADENİZ
8) Varşova Zirvesi’nin en kritik konularının başında Karadeniz geliyordu. Her ne kadar Erdoğan özür dileyerek Rusya’yla normalleşme sürecini başlattıysa da, yakın zamanda Karadeniz’in Rus gölü olduğunu iddia ederek NATO’yu buraya çağırması, zirvenin ana konularından biriydi.
Nitekim Varşova Zirvesi sonuç bildirisinde Rusya’nın Karadeniz’deki askeri varlığının müttefikler ile diğer ülkelere karşı risk oluşturduğu savunuldu. (Bildiride ayrıca Rusya’nın Suriye’ye askeri müdahalede bulunduğu iddia edilerek, rejime destek vermesi de hedef alındı.)
Her ne kadar NATO, somut ve açık bir karar almadıysa da, genel olarak NATO’nın Karadeniz’deki varlığını artırması karara bağlandı. (Açıkve somut bir karar alınamaması, kararın başta Montrö’nün delinmesi gibi oldukça karmaşık konuları kapsaması nedeniyleydi.)
NATO Karadeniz’deki askeri varlığını artırmanın yolu olarak, öncelikle ortak tatbikat sayısını artıracak. Nitekim NATO, Varşova Zirvesi’yle eş zamanlı olarak 8-17 Temmuz tarihleri arasında Karadeniz’de Breeze-2016 tatbikatı başlattı.
NATO KARARLARI TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİSİNE KARŞI
NATO’nun Rusya’yı düşman ilan etmesi, haliyle en çok Türkiye’yi etkiliyor. Zira Rusya hem Türkiye’nin güneyindeki Suriye’de, hem de Türkiye’nin kuzeyindeki Karadeniz’de NATO tarafından bölgesel istikrarsızlığın kaynağı ilan edilmiş durumda.
Ve bu karara uygun olarak da NATO’nun Ege’de, Akdeniz’de, Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırlarında yaptığı askeri yığınaklar da, doğrudan Rusya’yı hedef alması nedeniyle iki kere risk oluşturmuş durumda.
Açık ki NATO’nun bu yeni pozisyonu, Türkiye ile Rusya’yı daha çok karşı karşıya getirecek nitelikte. Ancak Erdoğan ve AKP Hükümeti tersine NATO’nun bu konumlanışına destek vermekte, hatta Karadeniz çağrısında olduğu gibi, öncülük de etmektedir!
Nitekim Erdoğan Varşova Zirvesi’ne katılmak üzere havalimanından hareketi sırasında NATO’nun daha aktif olmasını ve Türkiye’nin güvenliği için daha çok çaba göstermesini istedi!
Öyle ki, Erdoğan NATO’nun aldığı kararları bile yetersiz buldu! Anadolu Ajansı‘na konuşan Cumhurbaşkanlığı kaynakları, NATO’nun Türkiye’ye destek kararlarını “bir adım, ama yeterli değil” şeklinde yorumladı. Cumhurbaşkanlığı kaynakları, Türkiye’nin bir güvenik çemberi oluşturulmasını talep etttiğini, bu çemberin de sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda NATO’nun güvenliği anlamına geldiğini savundu!
Kuşkusuz Saray’ın bu tutumu, özür dileyerek başlattığı normalleşme süreciyle oldukça uyumsuz. Nitekim Moksova da bunu görüyor ve Ankara’nın NATO eksenli bu stratejik konumlanışı ile özür üzerinden başlayan taktik hamleyi ayrı ayrı not ediyor. Moskova “Türkiye’nin tam karşıda olmasındansa, NATO ile Rusya arasında bulunması çıkarıma uygundur” diyerek hareket etmeye çalışıyor.
ERDOĞANCILIKLA MÜCADELE ZORUNLULUĞU
NATO’nun Rusya düşmanlığı, gerçekte Türkiye’nin çıkarlarıyla uyumlu değildir ve zararınadır.
Sıkıştığı için dış politikada Abdülhamit tarzı dengecilik arayan AKP Hükümeti’nin taktik manevraları, Türkiye’yi girdiği açmazdan çıkarmaz.
Açık ki Türkiye’nin Erdoğancılık ile düze çıkma şansı yok. Türkiye’nin devrimci birikimi bu nedenle öncelikle Erdoğancılık ile mücadeleyi önüne görev koymalıdır!
Mehmet Ali Güller
10 Temmuz 2
Bir yanıt yazın