paranın miktarını ve işin ölçeğini ısrarla öğrenme arzusu, ortada kayda değer büyüklükte bir pasta varsa bundan benim cebime ne girerin hesabını yapabilmek ve kurduğu sistemdeki olası kaçakları ve sızıntıları önlemek içindir.
ve şu husus da hep es geçiliyor; irili ufaklı her boyda kamu kaynağı pastasını birilerine zeamet veya tımar olarak verip karşılığında sadakat, minnet ve pis iş hizmetleri satın alma düzenekleri de cabasıdır. mutlaka sadece büyük ihaleleri önüme getirin diye bakmıyor. küçük işlerin de adresleri var, o tayin ediyor; gazeteci hırpalatacak veya üçüncü havaalanının hafriyat işlerinde çalışacak şoförleri organize ettirecek ve protestocu köylülerin arasına karışacak provokatörleri ayarlayacak olan orta düzeydeki aparatçiklerin çapına uygun çorbaları da unutmuyor. herkesin midesine göre ekmek dilimleme işini başkasına bırakmıyor.
ayrıca, manyetik alanına giren herkeslere, yaptıkları işlerin detaylarının onun tarafından bilindiğine ve her an izlendiğine dair bir baskı hissettirmek onun takıntısı. uçağının kaptan pilotuna bu airbus 330-200’ün iniş takımlarında ne cins hidrolik yağ kullanıyorsun, yağı kimden kaça alıyorsun diye sormuyorsa ne olayım. her konunun her aşamasına hakim olduğunun bilinmesini istiyor. biz şunu bunu çok iyi biliriz damarı da zaten bu rahatsızlığın ürünü.
bu zihniyeti azıcık tanıdıysam, uçaktaki bu konuşma üzerine talimat çoktan verilmiştir: “türkiye’deki x yüz bin dolardan büyük bütün sponsorluk anlaşmaları, teklifleri ve fırsatları da bundan böyle masama gelecek!”
(bkz: paranın kokusu)