Devlet yönetmek ciddi bir iştir…
Çocuk oyuncağı değildir…
Devlet yöneten kişi, bugün “Ak” dediğine yarın “Kara” dememeli…
Devlet yöneten kişi ilkeli olmalı… Çağdaş olmalı… Uygar olmalı… Halkının geleceği için çalışmalı… Halkına değer vermeli…
El âlem, katliam nedeni ile elçiliklerimizin önüne çiçekler koyarken, 44 kişinin şehit olduğu bir ülkede devlet erkânı, davullarla, zurnalarla, balonlarla köprü açılışı yapamaz, yapmamalı… Pişmiş kelle gibi sırıtıp, objektiflere poz vermemeli…
Çıkıp da bir Başbakan, “Bayram havası yaşıyoruz” dememeli…
Halkının çıkarlarını düşünmeli, İç ve dış siyasette zikzaklar çizmemeli, varacağı hedefi iyi saptamalı. Sık sık yanlışlar yapıp tükürdüğünü yalamamalı…
Bir dediği, bir dediğini tutmalı, tüm dünya ona saygı, sevgi beslemeli… Tıpkı Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi olmalı… Sevilmeli, sayılmalı…
Bir yerde başka, bir yerde başka konuşmamalı.
Örneğin, uçak düşürme olayında bir yıl önce külhanbeyi ağzıyla:
“Özür dilemesi gereken bir taraf varsa biz değiliz. Hava sahamızı ihlal edenler özür dilesin. Rusya’dan özür dilemeyeceğiz…” deyip, bir yıl sonra mektup yazıp:
“Bir kez daha üzüntümü ve derin başsağlığı dileklerimi ölen pilotun ailesine iletmek istiyorum ve özür diliyorum. Tüm kalbimle acılarını paylaşıyorum. Rus pilotun ailesini Türk ailesi olarak kabul ediyoruz. Verilen acıların ve zararın hafifletilmesi için gerekli tüm inisiyatifleri almaya hazırız.” Dememeli.
Daha doğrusu baştan böyle bir hata yapmamalı…
Bu gereksiz uçak düşürmeler, kabadayılıklar yüzünden geçen yıl, milyonlarca çiftçi, turizmci, esnaf zor günler geçirmiş, birçoğu iflas etmişti…
Bunlar mala gelen zararlardı…
İhmallerden, yanlış politikalardan bir de cana gelen zararlar vardı ki saymakla bitmez… AKP, iktidar olduğu günden bu yana ölüm, kan, gözyaşı, acı bu memlekette hiç eksilmedi… Sürekli arttı…
Her gün şehitler geldi, ocaklara ateş düştü… Canlı – cansız bombalar patladı, katliamlar yapıldı… Suçsuz, günahsız insanlarımız can verdi…
Şunu burada hemen belirtelim: BÜTÜN BU KATLİAMLARIN, ÖLÜMLERİN SORUMLUSU AKP İKTİDARI VE ONUN BAŞIDIR…
Sen kalkıp, Terörist Hizbi İslami örgütünün kurucusu ve lideri Gülbeddin Hikmetyar’ın dizinin dibine oturursan, Ortadoğu’nun şeriatçı terör örgütleri ile yağlı ballı olursan, sınırlarını teröristlerin yolgeçen hanına çevirirsen, elbette bombalar da patlar, insanlarımız da ölür…
Ne demiş atalarımız, “Rüzgâr eken fırtına biçer…”
Senin milletvekilin, “IŞİD, iyi ki varsın, Allah kurşununu azaltmasın” diyecek, senin eski Başbakanın Davutoğlu:
“IŞİD radikal, terörize gibi bir yapı olarak görülebilir ama katılanlar arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır. Oradaki yapı, daha önceki hoşnutsuzluklar, öfkeler büyük bir cephede geniş bir reaksiyon doğurdu” açıklaması ile onları meşrulaştıracak ve asla “terörist” lafını kullanmayacak, “IŞİD mensupları” diyecek… Bütün bu konuşmalardan sonra da katliam yapılınca terör örgütlerine veryansın edecek, demediğini koymayacak… Yemezler…
Geçmişte yapılanlar sadece bunlar da değil… Sıralasak kitaplar yetmez… Ama biz yine de bu IŞİD belasının ortaya çıkışında AKP’nin de katkısı olduğunu kanıtlayabilmek için yapılan ihanetlerden bir kaçını belgeleri ile maddeler halinde sıralayalım:
- ABD’li senatör Richard Black, CIA’nın Libya’dan Türkiye’ye silah sevk ettiğini, MİT’in de bu silahları Türkiye’den Suriye’ye taşıdığını belirtmişti.
Rusya tarafından BMGK’ne sunulan belgede, “Türkiye, IŞİD’in ana silah ve askeri teknoloji tedarikçisi durumunda. Bu amaç doğrultusunda yasadışı örgütleri kullanan Türkiye’de tüm bu organizasyonu idare eden Milli İstihbarat Teşkilatıdır. Sevkiyat, arabalarla ve insani yardım konvoylarıyla gerçekleştiriliyor” denilmektedir…
Bir IŞİD komutanı 12 Ağustos 2012’de Washington Post’a, ”Bize savaşın başında katılan savaşçıların çoğunun yanı sıra teçhizatımız ve tedarikimiz de Türkiye üzerinden geldi” diyordu…
İngiliz kanalı Sky News, Türkiye hükümetinin Suriye sınırını geçip IŞİD’e katılmak isteyen yabancı militanların pasaportlarına damga vurduğuna dair belgeler ele geçirdi.
CNN Türk 29 Temmuz tarihli haberinde, İstanbul, Düzce ve Adapazarı gibi yerlerin teröristlerin toplanma noktaları haline geldiğine dair bir haber yayınladı. IŞİD militanlarının eğitildiği tarikatlar bulunurken, bu eğitimler sırasında çekilen bazı videolardan söz etti…
- Bizzat Sağlık Bakanı, ”IŞİD yaralılarını tedavi etmek insani bir durumdur” diye açıklama yapmıştı ve Taraf gazetesine göre, IŞİD’in en üst düzey komutanlarından ve El Bağdadi’nin sağ kolu olan Ahmet El H, Şanlıurfa’da bir hastanede tedavi görmüş, tedavi masraflarını da Türkiye devleti karşılamıştı. AKP kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat da bu haberi doğrulamıştı…
Soruyoruz şimdi? Bütün bu katliamların, ölümlerin sorumlusu kim?
IŞİD’in büyüyüp serpilmesine kim destek verdi? Kim onları korudu, kolladı? Kim yaralılarını hastanelerde tedavi etti?
Ey halkım, gel, bu teröre yardım ve yataklık yapanların arkasından gitme artık… Bu, millet, bayrak, Cumhuriyet düşmanlarını yine başımıza bela etme…
O ateş cehenneminin göbeğinde sen de olabilirdin, çocuğun, torunun, kardeşin, eşin, anan, baban da olabilirdi…
Gerçekleri gör artık güzel kardeşim… Bu gerçekleri görebilmen için daha kaç bomba patlamalı, daha kaç kişi şehit olmalı?
Bir yanıt yazın