Rusya Dışişleri Bakanlığı’nda büyükelçilerle gerçekleştirdiği toplantıda Devlet Başkanı V. Putin, Türkiye’nin Rus uçağının düşürülmesi nedeniyle özür dilediğini söyledi.
Putin “Bu ülkenin cumhurbaşkanıyla dün görüşmem oldu. Bu hususu dikkate alarak Türkiye ile aramızdaki ilişkileri normalleştirme sürecini çalıştırma kararını almış bulunuyoruz” açıklaması yaptı…
Ne ki, bu açıklama son yıllarda ulusal güvenliğine ciddi yatırımlar yapan ve büyük riskler alan Rusya’yı hiç anlatmadı!
*
ABD ve müttefiklerinin enerji kaynaklarını kontrol etmek üzere geliştirdikleri jeopolitikler, bu kaynaklara sahip ülkelerin eski Sovyetler Birliği üyesi olmaları yüzünden, Rusya’nın Transkafkasya ve Orta Asya’dan sonra Orta Doğu’da da nufuz genişletme çabalarına yol açmış,
Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgeden, Orta Doğu’da da “Suriye İç Savaşına Siyasi Çözüm” başlığında manevra alanını genişletmişti…
*
Rusya, Suriye’de Ortadoğu’nun bölünmesini isteyen ABD, Fransa, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin güdümünde faaliyet gösteren, dünyanın dört bir yanından bölgeye getirilen paralı askerlerden meydana getirilmiş özel bir ordu olan İŞİD’e karşı savaş veriyor.
*
Esasen bu ülkede işlenen suçların savaş hukukunun gelişmesini ivmeleyecek doğrultuda kategorize edilmesini,
Bu sistematik hukuk üzerinden BM’de yeni bir dünya statüsünün oluşmasına çaba gösteriyor.
*
ABD ise uluslararası düzenin kurucusu ve bu alanda sorumluluğunun daha fazla olduğuna dikkatle,
Son zamanda dile getirilen BM’i yeniden yapılandırma görüşünün doğru olmadığını vurguluyor.
BM değerlerine saygılı olmayan ülkeleri ekonomik ve siyasal yaptırım mekanizmalarıyla cezalandırmakla tehdit ediyor…
*
Sonuçta iki büyük nükleer güç arasında savaş ile siyasetin, asker ile sivilin, barış ile çatışmanın, cephe ile emniyetli bölgenin, dost ile düşman kavramlarının arasındaki hatların belirsizleşmesine yol açılmıştır…
*
Nitekim ABD, yaşam standartlarının oluşturulmasında ekonomisi ve geleceğini, lider ve bütün Avrasya’nın çekim merkezi olma yeteneğine bağlayan Rusya’yı ekonomik ve siyasi baskılarla kıskaca alıyor.
Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliğini çevrelemek üzere bir askeri ittifak organizasyonu olarak kurulan NATO’yu Rusya’nın sınırları dibine kadar genişletiyor.
Daha geçen ay, NATO’nun “savunmacı”, Rusya’nın “saldırgan ülke” olarak resmedildiği “Anakonda Operasyonunda” Rusya’nın karşısına onlarca ülkeyi dikiyor.
Rusya’nın nasıl kıskaca alınacağı, nasıl en fazla zarar verecek yerinden vurulacağını, nasıl fiziki ve moral olarak etkisizleştirilerek yıkılacağının pratiği yapılıyor…
*
Rusya “birleşik,bağımsız ve lâik Suriye” hedefiyle bulunduğu Suriye’de de her geçen gün dert büyütüyor.
ABD’nin herşeyi yokuşa sürmesinden,
Geçmişte Türkiye İslamcılarının Kafkasya’daki cihatçılara verdiği,
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat IŞİD’e verdiği destekten,
Son olarak Suriye’de bir Rus savaş uçağının düşürülmesinden rahatsızdır.
Türkiye-Suriye sınırı kapatılmadan Suriye krizinin çözülmeyeceği gerekçesinde de ısrarlıdır…
*
Hem yeni bir dünya statüsünün oluşmasına katkı sunmak amacıyla,
Türkiye’nin İŞİD ile ilişkilerini belirleyen istihbarat raporlarını araştırılması için BM Güvenlik Konseyine veriyor.
İşte, 29 Ocak’ta Irak’ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti,
10 Şubat’ta, Suriye’ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin kolaylaştırılması ve Suriye’de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki,
8 Mart’ta, IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı,
18 Mart’ta, Türkiye’den Suriye’deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporları Güvenlik Konseyi’ndedir.
*
Hem de İŞİD’e verilen desteklerin, bilhassa Türkiye’nin sınırından İŞİD’e akıttığı her türlü desteğin kesilmesini öngörüyor.
Nitekim ilkin, 22 Şubat 2016’da, ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları J.Kerry ve S.Lavrov;
Pentagon tarafından El Kaide ve IŞİD’e sağlanan silahların, bugün artık terk edilen eski bir program uyarınca verildiğine yönelik güvence karşılığında,karşılıklı olarak saldırılara son verilmesi konusunda anlaşıyorlar.
Karşılığında Rusya bombardıman uçaklarını geri çekiyor.
*
Bu noktada Rusya, Kürtleri Suriye İç Savaşına Siyasi çözüm bulunması görüşmelerine katılmasını,
ABD ise Kürtlerin giderek Suriye-Türkiye- Irak’ta güçlerini birleştirmesi, yaklaşık 30 milyon nüfusu olan birleşmiş Kürdistan’ı oluşturmasını ve Akdeniz’e bir koridor açmalarını öngörmektedir.
Bu bileşenlerle tam örtüşmeyen bir bileşkede; Başkan Obama ve Putin, IŞİD’e karşı “Suriyeli Kürtleri desteklemek” düşüncesinde anlaşmaları;
Suriye’de Rusya’nın konumunu yeniden pekiştiriyor.
*
PYD; Rojava’yı oluşturan üç kantonda: Cezire, Kobani ve Afrin’de ve kantonların dışında çok sayıda bölgeyi İŞİD’in elinden kurtarmıştır.
Şimdi Kürtler Rojava-Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu içerisinde kantonların dışındaki yeni kurtarılmış alanlarda güvenlik, ekonomi, sağlık ve diğer hayati ihtiyaçların karşılanması için bir sistem oturtmaya çalışıyor.
*
9 Mayıs’ta, J.Kerry ve S Lavrov, ortak bir açıklamayla,
Bütün devletleri “IŞİD’e, El Nusra Cephesi’ne ya da BM Güvenlik Konseyince terörist olarak nitelenen diğer gruplara her türlü lojistik ve parasal desteği engelleyerek Güvenlik Konseyinin 2253 sayılı kararını uygulamaya ve bu grupların Suriye sınırını aşma girişimlerini engellemeye” çağırınca;
Erdoğan, bu gelişmeyi hemen kendi yararına dönüştürüyor.
*
Nasıl? Çünkü Erdoğan, YPG’nin gelişimini tehlikeli görmüyor, nitekim onu kendi stratejisinin bir parçası haline getirmekte gecikmiyor.
Suriye’de bir Kürdistan kurup buraya Türkiye’deki Kürtleri sürmek stratejisini kuruyor.
Bunun için ABD ve Rusya’nın silahlandırdığı PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’i kullanacaktır.
Salih Müslim, 31 Ekim 2014’te Elize Sarayında Cumhurbaşkanları Hollande ve Erdoğan ile gizli toplantıda pazarlıklar yapmış bir işbirlikçidir…
*
Fransa, Türkiye’de terörü sınırlandırmak üzere hazırladığı bir program doğrultusunda,
Önce Elize Sarayında F.Hollande- Erdoğan- İşbirlikçi Müslim görüşmesini organize etmiş,
Ardından dönemin Dışişleri Bakanları Alain Juppe ve Ahmut Davutoğlu arasında imzalanan gizli mutabakat gereğince,
Paris ve Ankara, Türkiye’deki PKK’nın Kürtlerini Suriye’ye sürmek üzere yeni bir Devlet kurmak konusunda anlaşmıştır.
*
Doğrusu Fransa, geçmişte çok iyi tanıdığı bu bölgeyi, şimdi kendi geleceği için öngörmektedir.
Nitekim IŞİD ile mücadele bahanesiyle Fransa Kara Kuvvetleri Suriye’ye 150 özel asker gönderiyor.
IŞİD’e karşı operasyonlarda Kürtlerin oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri ve YPG’ye destek için gelen Fransız askerleri için Kobani’nin üs kurulacağı açıklanıyor.
*
Giderek tablo aydınlanıyor, Rusya’nın Suriye’de hiç ummadığı,etkisizleştiği sanki kıskaca alınmış bir durumla karşı karşıya olduğu görülüyor.
*
İsrail kıyı gaz sahalarının gelişimini destekleyecek büyük bir müşteriye ihtiyaç duymakta, Türkiye ise müşteri olmak isteğindedir.
Yakın zaman önce İsrail Başbakanı B.Netanyahu, Moskova’da V.Putin’le görüşüyor.
Rusya’nın enerji kazancı peşinde olmasını, en önemlisi Avrupa’ya gidecek bir boru hattı inşa edecek bir anlaşma arayışında bulunmasından hareketle,
Rusya’dan İsrail gazının ihracatında rol almasını öneriyor.
Hem de Şii ve Sünni eksende olası bir handikapa karşı engel oluşturmasını…
Bu suretle Rusya’yı Suriye hakkında kapsamlı bir stratejik diyaloğa mecbur bırakıyor.
*
Nitekim Rusya, hem Doğu Avrupa’da hem Suriye’de kıskaca alınmış bir görünüm arz ediyor.
Aslında Doğu Avrupa’daki ve Suriye’deki saldırganın Rusya değil, Batılı güçler olduğu açıktır ama Rusya bir türlü Batı’nın kendine koyduğu “Saldırgan Rusya ” algısının üstesinden gelemiyor.
Ekonomisi yaptırımların kaldırılmasına ve savunma harcamalarının azaltılmasına bağlı olan Rusya zor günler yaşıyor, aleyhindeki gelişmelere karşı çıkamıyor.
Cenevre Barış Görüşmeleri mevzu dahi edilmiyor
Herşey, ya sadece küçük bir dikkatsizliğin doğrudan bir askeri çatışmayı kışkırtabileceği,
Ya da Türkiye’ye paralı askerlere güvenilmeyeceğini öğretircesine İŞİD’le arasındaki bir çatışmanın muhtemel komplikasyonları noktasında bulunuyor.
2.7.2016