PARA VE NORMALLEŞME

 
 
Başbakan B.Yıldırım,Türkiye’nin İsrail dâhil son yıllarda ilişkisinin bozulduğu tüm komşu ülkelerle ilişkileri düzeltmek için girişimlerde bulunacağını, İsrail ile ilişkilerin kısa bir süre içerisinde düzeltilmiş olacağını belirtti.
Uzun süredir normalleşme yolunda müzakereler sürdüren Türkiye ve İsrail’in 26 Haziran’da Avrupa’da bir araya gelerek nihaî anlaşma konusunda el sıkışması bekleniyor.
 
*
Ortadoğu’da ABD’nin yıllardır sürdürdüğü jeopolitik yapı dağılmıştır.
Bu durum ABD’nin bölgesel sisteminin askerî, sınaî ve malî merkezi rolünde stratejik ve daimî müttefiki olan İsrail’i,
İran’ın Şii hilaliyle yayılma olasılığı ise Suudi Arabistan’ı derinden etkiliyor.
Bu yüzden bölgedeki Sünni ülkelerin İsrail’i tanıması karşılığında Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılabileceğini öngören yeni bir strateji işletiliyor.
 
*
İsrail; Filistin sorununun çözümünde Başbakan B.Netanyahu’nun “Suudi Arabistan, İsrail’in bir düşmandan ziyade müttefik olduğunu görmektedir; çünkü ikisini de İran ve İŞİD gibi tehdit eden iki temel unsur vardır.
Eskiden İsrail-Filistin meselesini çözersek daha geniş olan İsrail-Arap meselesinin de çözüleceğini düşünürdük.
Şimdi bunun tam tersinin geçerli olabileceğini düşünüyoruz. 
Yani şu anda Arap Dünyası ile vuku bulmakta olan bu ilişkileri geliştirmek aslında İsrail-Filistin meselesini çözmemize yardım edebilir.
Biz de tam olarak bu amaca yönelik çalışıyoruz ” stratejisi yönünde ilerliyor…
 
*
B.Netenyahu’nun Arap Dünyası ile geliştirdiği ve yürüttüğü ilişkilere dayandırdığı bu strateji; 
1- Öncelikle İsrail’in yakın gelecekte HAMAS’la, sonra İran’la doğrudan bir savaş yaşayabileceği olasılığını dikkate alıyor.
2- Ardından İsrail ve Suudi Arabistan işbirliğinin ürünü olarak, Sünni Arap ülkelerinin İsrail’i bir Yahudi devleti  olarak tanıması karşılığında Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılabilmesini amaçlıyor.
 
*
2002’de  Kral Abdullah tarafından Beyrut’ta Arap Birliği zirvesinde sunulan Arap Barış Girişimi  esas alınıyor.
Arap Barış Girişimi;
1-İsrail’in 1967 savaşında işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesini,
2-BM Güvenlik Konseyi’ne 194 sayılı karar çerçevesinde Filistinli mülteciler sorununa adil bir çözüm için çağrıda bulunulmasını,
3-1967 sınırlarında kurulacak ve başkenti Doğu Kudüs olacak bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını öngörüyor.
 
*
Buna göre, Filistin tarafı Yahudi bölgesinin ve Batı Duvarı’nın Ağlama Duvarı kısmının hâkimiyetini İsrail’e devredecek, eski şehrin kalan kısmındaki hâkimiyetini koruyacaktır.  
Kurulacak Filistin devleti savunma amaçlı olarak silahlanabilecek, kendi hava sahası ve karasuları olacaktır.
Karşılığında, Arap ülkeleri Arap-İsrail çatışmasını bitmiş kabul edecek ve İsrail ile kapsayıcı bir barış sürecine girilirken İsrail ile normal ilişkiler kurulacaktır.
 
*
Nitekim Arap Barış Girişimi doğrultusunda; 
İsrail’in kumandasında ve Arap Ligi himayesinde NATO uzantısı ortak bir Arap Savunma Ordusu,
Ardından terörle mücadeleye yönelik Suudi Arabistan merkezli ve nüfusunun çoğunluğu Sünni Müslüman ülkeler arasında savunma paktı benzeri bir koalisyon kurulmuş bulunuyor.
 
*
Bu suretle;
1- İsrail’in çıkarlarına hizmet eden Sünni Arap ülkelerinin tutum ve politikalarında ortaklık sağlanması öngörülüyor.
2- Suudi Arabistan’ın, İran’ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı Şiiliğin bulunduğu her yerde etki alanını arttırmasının ve Şiiliğin yayılmasına karşı kalkan oluşturmasının önü açılıyor.
3-Ortadoğu’daki güç merkezi Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtılırken, bölgede Sünni Arap ülkeleri ordusunun gerektiğinde doğrudan doğruya Şii İran ordusuyla karşı karşıya kalması planlanıyor.
 
*
Ancak İsrail-Filistin sorununun barışcıl bir şekilde çözülmesinin yolu; 
1- Uluslararası Hukuk’un koruyucusu ve kollayıcısı BM Örgütü’nde düğümleniyor. 
Halbuki BM Güvenlik Konseyi, barındırdığı farklı görüşler yüzünden türlü çatışmalara siyasi çözüm bulamıyor. 
Öyle ki, BM’ye yeni bir statünün oluşturulması en büyük küresel siyasi çözümsüzlüğü oluşturuyor…
Başta Rusya olmak üzere kimi ülke, ABD’nin kendi lehine gelişen düzenin korunmasındaki gücünü başka devletlerle paylaşmak istemeyişinden rahatsızdır.
Çatışma konularında taraflar arasında kalıcı çözümlerin sağlanabilmesi için BM statüsünün değiştirilmesini şart olduğu iddia ediliyor.
2-Keza  Rusya’nın doğalgaz konusundaki liderliğini sürdürmesinin yolu da Doğu Akdeniz enerji denklemindeki yerini sağlamlaştırmaktan geçiyor.
Nitekim Rusya bu amaçlarla “Suriye İç Savaşına Siyasal Çözüm” üzerinden Suriye’de bulunuyor…
 
*
Bu yüzden Netenyahu, 7 Haziran’daki Rusya Devlet Başkanı V. Putin ile görüşmesinde İsrail ile Filistinliler arasında barış görüşmelerinin yeniden başlatılması,
Suriye,BM konuları ve Doğu Akdeniz enerji kaynakları görüşülüyor. 
Görüşmede Suriye ve Orta Doğu’da da daha fazla söz sahibi olmak iddiasında olanTürkiye’nin;  hem İsrail, hem de Rusya ile süregelen sıkıntıları konusu da masaya yatırılmış olmalıdır…
 
*
Türkiye bir tarafta Mavi Marmara nedeniyle İsrail’den özür ve tazminat istemesi,
Öte tarafta,Ortadoğu’da lider ülke olmak iddiasıyla düşürdüğü uçak nedeniyle Rusya’nın benzer talepleriyle karşı karşıya bulunması bir yana,
İsrail ve Rusya arasında Doğu Akdeniz’de Tamar ve Leviathan bölgesinde bulunan doğal gazın Avrupa’ya satılması konusunda da öne çıkıyor.
 
*
İsrail’in gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya satma projesi ABD’den destek görürken Yunanistan; Kıbrıs ve Mısır’ı da içine alan bir çözüm paketi sunuyor.
Enerji kaynaklarını çeşitlendirmek isteyen Avrupa’dan talep olmasına rağmen, İsrail’in karşısına kapasite sorunu ve çıkarlarından vazgeçmeyecek olan Rusya çıkıyor.
Nitekim Tamar için İsrail ile anlaşma imzalayan Rusya, buradan çıkacak doğalgazın İsrail iç pazarının ihtiyacını karşılayacağının kararlaştırılmasından beri Leviathan kaynakları için devrede bulunuyor…
 
*
İsrail ile Türkiye’nin sürüncemede kalan normalleşme anlaşmasında gözler, şimdi 26 Haziran görüşmelerine odaklanmıştır.
Ne ki yıpranan ikili ilişkiler, güven sorunu İsrail’in Ankara ile doğalgaz gibi uzun vadeli ve stratejik bir işbirliğine girmesini, normalleşme anlaşması sonrasında bile geciktirebileceğini düşündürüyor.
 
*
Ama İsrail için yanı başında bulunan ve askeri olarak güçlü bir Rusya ile doğalgaz konusunda işbirliğine girmek güvenlik açısından önemli bir yarar sağlıyor.
Çünkü Rusya hem doğalgaz borularının güvenliğini sağlayacak hem de Hizbullah ve İran’ı da İsrail’den uzak tutabilecektir.
Normalleşme ile birlikte Türkiye’nin, İsrail’in en büyük düşman olarak nitelediği HAMAS’a verdiği destek minimize edilirken,
İsrail’in Rusya aracılığıyla Hizbullah’a bir darbe daha vurmak istemesi anlaşılır bulunuyor.
 
*
Bu durumda İsrail-Filistin Sorunu Çözümü’nde mesele;
Türkiye’nin Ortadoğu’dan dışlanmasına yol açıyor.
Rusya ise,
1- Suriye Sorunu’nun Siyasi Çözümünde ön plana çıkıyor,
2- Doğu Akdeniz enerji denklemindeki yerini sağlamlaştırıyor.
İş; İsrail’in ABD ile ilişkilerini bozmayacak bir formül bulmasına kalıyor.
 
*
Türkiye hükümeti halâ “Olsun,ne gam” modundadır.
Nasılsa 2013’ten bu yana Türkiye’nin ilişkilerin normalleştirilmesi için ortaya koyduğu şartları yerine getiren herhangi bir anlaşma yapılmayışına rağmen ikili ilişkilerde rekorlar kırılıyor.
Türkiye ile İsrail arasında;
2009’da 2.603.186 milyar dolar olan ticaret hacmi,
2010’da 3.439 milyar dolara, 
2011’de 4.448;
2012’de 4.039
2013’te 5.067 ;
2014’te 5.900 milyar dolara yükselmiştir… 
Türkiye İsrail’in en fazla ticaret yaptığı 5. ülkedir! 
 
24.6.2016
 
 
Başbakan B.Yıldırım,Türkiye'nin İsrail dâhil son yıllarda ilişkisinin bozulduğu tüm komşu ülkelerle ilişkileri düzeltmek için girişimlerde bulunacağını, İsrail ile ilişkilerin kısa bir süre içerisinde düzeltilmiş olacağını belirtti.
Uzun süredir normalleşme yolunda müzakereler sürdüren Türkiye ve İsrail'in 26 Haziran'da Avrupa'da bir araya gelerek nihaî anlaşma konusunda el sıkışması bekleniyor.
 
*
Ortadoğu'da ABD'nin yıllardır sürdürdüğü jeopolitik yapı dağılmıştır.
Bu durum ABD'nin bölgesel sisteminin askerî, sınaî ve malî merkezi rolünde stratejik ve daimî müttefiki olan İsrail'i,
İran'ın Şii hilaliyle yayılma olasılığı ise Suudi Arabistan'ı derinden etkiliyor.
Bu yüzden bölgedeki Sünni ülkelerin İsrail'i tanıması karşılığında Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılabileceğini öngören yeni bir strateji işletiliyor.
 
*
İsrail; Filistin sorununun çözümünde Başbakan B.Netanyahu'nun "Suudi Arabistan, İsrail'in bir düşmandan ziyade müttefik olduğunu görmektedir; çünkü ikisini de İran ve İŞİD gibi tehdit eden iki temel unsur vardır.
Eskiden İsrail-Filistin meselesini çözersek daha geniş olan İsrail-Arap meselesinin de çözüleceğini düşünürdük.
Şimdi bunun tam tersinin geçerli olabileceğini düşünüyoruz. 
Yani şu anda Arap Dünyası ile vuku bulmakta olan bu ilişkileri geliştirmek aslında İsrail-Filistin meselesini çözmemize yardım edebilir.
Biz de tam olarak bu amaca yönelik çalışıyoruz " stratejisi yönünde ilerliyor...
 
*
B.Netenyahu'nun Arap Dünyası ile geliştirdiği ve yürüttüğü ilişkilere dayandırdığı bu strateji; 
1- Öncelikle İsrail'in yakın gelecekte HAMAS'la, sonra İran'la doğrudan bir savaş yaşayabileceği olasılığını dikkate alıyor.
2- Ardından İsrail ve Suudi Arabistan işbirliğinin ürünü olarak, Sünni Arap ülkelerinin İsrail'i bir Yahudi devleti  olarak tanıması karşılığında Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılabilmesini amaçlıyor.
 
*
2002'de  Kral Abdullah tarafından Beyrut'ta Arap Birliği zirvesinde sunulan Arap Barış Girişimi  esas alınıyor.
Arap Barış Girişimi;
1-İsrail'in 1967 savaşında işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesini,
2-BM Güvenlik Konseyi'ne 194 sayılı karar çerçevesinde Filistinli mülteciler sorununa adil bir çözüm için çağrıda bulunulmasını,
3-1967 sınırlarında kurulacak ve başkenti Doğu Kudüs olacak bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını öngörüyor.
 
*
Buna göre, Filistin tarafı Yahudi bölgesinin ve Batı Duvarı'nın Ağlama Duvarı kısmının hâkimiyetini İsrail'e devredecek, eski şehrin kalan kısmındaki hâkimiyetini koruyacaktır.  
Kurulacak Filistin devleti savunma amaçlı olarak silahlanabilecek, kendi hava sahası ve karasuları olacaktır.
Karşılığında, Arap ülkeleri Arap-İsrail çatışmasını bitmiş kabul edecek ve İsrail ile kapsayıcı bir barış sürecine girilirken İsrail ile normal ilişkiler kurulacaktır.
 
*
Nitekim Arap Barış Girişimi doğrultusunda; 
İsrail'in kumandasında ve Arap Ligi himayesinde NATO uzantısı ortak bir Arap Savunma Ordusu,
Ardından terörle mücadeleye yönelik Suudi Arabistan merkezli ve nüfusunun çoğunluğu Sünni Müslüman ülkeler arasında savunma paktı benzeri bir koalisyon kurulmuş bulunuyor.
 
*
Bu suretle;
1- İsrail'in çıkarlarına hizmet eden Sünni Arap ülkelerinin tutum ve politikalarında ortaklık sağlanması öngörülüyor.
2- Suudi Arabistan'ın, İran'ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı Şiiliğin bulunduğu her yerde etki alanını arttırmasının ve Şiiliğin yayılmasına karşı kalkan oluşturmasının önü açılıyor.
3-Ortadoğu'daki güç merkezi Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtılırken, bölgede Sünni Arap ülkeleri ordusunun gerektiğinde doğrudan doğruya Şii İran ordusuyla karşı karşıya kalması planlanıyor.
 
*
Ancak İsrail-Filistin sorununun barışcıl bir şekilde çözülmesinin yolu; 
1- Uluslararası Hukuk'un koruyucusu ve kollayıcısı BM Örgütü'nde düğümleniyor. 
Halbuki BM Güvenlik Konseyi, barındırdığı farklı görüşler yüzünden türlü çatışmalara siyasi çözüm bulamıyor. 
Öyle ki, BM'ye yeni bir statünün oluşturulması en büyük küresel siyasi çözümsüzlüğü oluşturuyor...
Başta Rusya olmak üzere kimi ülke, ABD'nin kendi lehine gelişen düzenin korunmasındaki gücünü başka devletlerle paylaşmak istemeyişinden rahatsızdır.
Çatışma konularında taraflar arasında kalıcı çözümlerin sağlanabilmesi için BM statüsünün değiştirilmesini şart olduğu iddia ediliyor.
2-Keza  Rusya'nın doğalgaz konusundaki liderliğini sürdürmesinin yolu da Doğu Akdeniz enerji denklemindeki yerini sağlamlaştırmaktan geçiyor.
Nitekim Rusya bu amaçlarla "Suriye İç Savaşına Siyasal Çözüm" üzerinden Suriye'de bulunuyor...
 
*
Bu yüzden Netenyahu, 7 Haziran'daki Rusya Devlet Başkanı V. Putin ile görüşmesinde İsrail ile Filistinliler arasında barış görüşmelerinin yeniden başlatılması,
Suriye,BM konuları ve Doğu Akdeniz enerji kaynakları görüşülüyor. 
Görüşmede Suriye ve Orta Doğu'da da daha fazla söz sahibi olmak iddiasında olanTürkiye'nin;  hem İsrail, hem de Rusya ile süregelen sıkıntıları konusu da masaya yatırılmış olmalıdır...
 
*
Türkiye bir tarafta Mavi Marmara nedeniyle İsrail'den özür ve tazminat istemesi,
Öte tarafta,Ortadoğu'da lider ülke olmak iddiasıyla düşürdüğü uçak nedeniyle Rusya'nın benzer talepleriyle karşı karşıya bulunması bir yana,
İsrail ve Rusya arasında Doğu Akdeniz'de Tamar ve Leviathan bölgesinde bulunan doğal gazın Avrupa'ya satılması konusunda da öne çıkıyor.
 
*
İsrail'in gazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya satma projesi ABD'den destek görürken Yunanistan; Kıbrıs ve Mısır'ı da içine alan bir çözüm paketi sunuyor.
Enerji kaynaklarını çeşitlendirmek isteyen Avrupa'dan talep olmasına rağmen, İsrail'in karşısına kapasite sorunu ve çıkarlarından vazgeçmeyecek olan Rusya çıkıyor.
Nitekim Tamar için İsrail ile anlaşma imzalayan Rusya, buradan çıkacak doğalgazın İsrail iç pazarının ihtiyacını karşılayacağının kararlaştırılmasından beri Leviathan kaynakları için devrede bulunuyor...
 
*
İsrail ile Türkiye'nin sürüncemede kalan normalleşme anlaşmasında gözler, şimdi 26 Haziran görüşmelerine odaklanmıştır.
Ne ki yıpranan ikili ilişkiler, güven sorunu İsrail'in Ankara ile doğalgaz gibi uzun vadeli ve stratejik bir işbirliğine girmesini, normalleşme anlaşması sonrasında bile geciktirebileceğini düşündürüyor.
 
*
Ama İsrail için yanı başında bulunan ve askeri olarak güçlü bir Rusya ile doğalgaz konusunda işbirliğine girmek güvenlik açısından önemli bir yarar sağlıyor.
Çünkü Rusya hem doğalgaz borularının güvenliğini sağlayacak hem de Hizbullah ve İran'ı da İsrail'den uzak tutabilecektir.
Normalleşme ile birlikte Türkiye'nin, İsrail'in en büyük düşman olarak nitelediği HAMAS'a verdiği destek minimize edilirken,
İsrail'in Rusya aracılığıyla Hizbullah'a bir darbe daha vurmak istemesi anlaşılır bulunuyor.
 
*
Bu durumda İsrail-Filistin Sorunu Çözümü'nde mesele;
Türkiye'nin Ortadoğu'dan dışlanmasına yol açıyor.
Rusya ise,
1- Suriye Sorunu'nun Siyasi Çözümünde ön plana çıkıyor,
2- Doğu Akdeniz enerji denklemindeki yerini sağlamlaştırıyor.
İş; İsrail'in ABD ile ilişkilerini bozmayacak bir formül bulmasına kalıyor.
 
*
Türkiye hükümeti halâ "Olsun,ne gam" modundadır.
Nasılsa 2013'ten bu yana Türkiye'nin ilişkilerin normalleştirilmesi için ortaya koyduğu şartları yerine getiren herhangi bir anlaşma yapılmayışına rağmen ikili ilişkilerde rekorlar kırılıyor.
Türkiye ile İsrail arasında;
2009'da 2.603.186 milyar dolar olan ticaret hacmi,
2010'da 3.439 milyar dolara, 
2011'de 4.448;
2012'de 4.039
2013'te 5.067 ;
2014'te 5.900 milyar dolara yükselmiştir... 
Türkiye İsrail'in en fazla ticaret yaptığı 5. ülkedir! 
 
24.6.2016 - ahmet kilicaslan aytar

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir