Türk kökenli Almanya Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir 24 Nisan 2015 tarihinde Almanya Federal Parlamentosu’ndaki görüşmelerde “Soykırımı işlemiş olan Jön Türkler, Sarıkamış’ta Türk askerini de kurban ettiler. Jön Türkler, Osmanlı İmparatorluğu’nu yıktılar. Dolayısıyla bunları savunmanın bir anlamı yok. Herkes kendine kimi örnek almak istiyorum diye sormalı” diyerek Fransızlar gibi Jön Türkler üzerinden Türkiye’yi soykırım yapmakla suçladıktan sonra Almanya Federal Parlamentosu Türkleri soykırım yapmakla itham eden kararı 2 Haziran’da almıştır.
Bu karardan sonra Duisburg Uyum Meclisi (Duisburg Integrationsrat) 7 Haziran 2016 günü oybirliği ile aldığı kararla “Ermeni soykırımı yalandır” açıklamasında bulunmuştur. Uyum Meclisi “soykırım yalandır“ dediği andan itibaren Alman medyası Uyum Meclisine karşı bir yaylım ateşi başlatmıştır. Protestan Kilisesi, yerel siyasetçiler, Duisburg Belediye Başkanı Sören Link Uyum Meclisi’nin bu kararı geri alması için yoğun baskı yapmaya başlamışlardır.
Duisburg Uyum Meclisi’ne destek olunması için bu konuda hassasiyeti olan sivil toplum kuruluşlarının gerekli tepkiyi göstermesi gereklidir.
Auschwitz ve Auschwitz-Birkenau toplama kampının önüne dikilen anıtta Alman Nazilerinin 1.5 milyon Yahudi’yi bu kamplarda kıyıma uğrattığını, Alman Nazilerinin geride bıraktığı bir milyondan fazla giysi, 45 bin çift ayakkabı ve 7 ton insan saçı olduğunu, Schindler’in Listesi (1993), Piyanist (2002), Okuyucu (2008), Çizgili Pijamalı Çocuk (2008), Hayat Güzeldir (1997) ve Hatırla (2015) filmlerinde de Nazi Almanlarının soykırım işlediğini onlara hatırlatmakta yarar vardır.
Fiilen ve de hukuken soykırım yapmış bir ulus olan Almanların Türkleri soykırım yapmakla suçlaması kadar gülünç bir şey olamaz. Almanların ve de Papa’nın Türklere ve Müslümanlara bakış açısı olumsuzdur.
Katoliklerin ruhani lideri Papa Francesco, 12 Nisan 2015 tarihinde 1915 olaylarını anmak için Vatikan´ın Aziz Petrus Bazilikası´nda düzenlediği ayinde 20’nci yüzyılın ilk soykırımının “Ermeni toplumuna karşı yapıldığını” söyleyerek modern dünyada artık unutulmuş olan Haçlı zihniyetinin temsilcisi olduğunu kanıtlamıştır.
Francesco, Papa olmadan önce Arjantin’de Ermeni diasporasına çok yakındı ve de onların etkisi altındaydı. Ayine Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, dünya Ermenileri ruhani lideri ve Ermeni Apostolik Kilisesi Katolikosu İkinci Karekin ve Kilikya Katolikosu Birinci Aram da katılmıştır.
Vatikan’da, 27 Eylül 2000 tarihinde dönemin Papası İkinci Jean Paul’ün Ermeni Baş Patriği İkinci Karekin ile imzaladığı ortak bildiride de 1915 olaylarından soykırım olarak söz edilmişti. Papa Francesco bu ifadeye atıfta bulunmuştur. Francesco’dan önce Papalık koltuğunda oturan ve ilk dönemlerinde gerek Türkiye gerekse İslam alemiyle ilişkileri iyi olmayan Papa Benediktus ise soykırım ifadesini kullanmamıştı.
Papa Francesko Kapriel Serape Papazyan tarafından İngilizce kaleme alınmış olan Patriotism Perverted (Boston, Baker Press, 1934) adlı kitabını okumuş olsaydı, bu açıklamayı yapmazdı. Papazyan; Taşnakların Ermenileri Türkler ve Ruslara karşı kullanıp ölüme sürüklediklerini, “Kürt köylerini” yaktıklarını ve sorunu 1800’lerden başlayarak 1934’e kadar ayrıntıları ile anlatmaktadır.
Avrupa Parlamentosu’nun sözde Ermeni Soykırımı’nı Türkiye’nin tanıması doğrultusunda almış olduğu kararlar vardır. İlk karar 18 Haziran 1987 tarihinde alınmıştır. Daha sonra 15 Kasım 2000 (COM (1999) 513-C5-0036/2000-2000/2014 (COS) ve 28 Şubat 2002 ile 28 Eylül 2005 tarihlerinde de benzer kararlar alınmıştır. Avrupa Konseyi de 24 Nisan 1998 ve 24 Nisan 2001 tarihlerinde Ermeniler lehinde kararlar almıştır.
Almanya Federal Parlamentosu’nda karar kabul edildikten 4 saat sonra Turgut Özal Üniversitesi Senatosu Parlamento’nun asılsız Ermeni soykırımı iddialarını tanıma kararını kınama kararı almış ve bu kararı kınayan ilk Türk üniversitesi olmuştur. 4 Haziran 2016 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde İstanbul Aydın Üniversitesi de kırmızı zemin üzerine tam sayfa ilan vermiştir. Turgut Özal Üniversitesi Senatosu’nun kararı aşağıdadır:
“Ermeni diasporasının 1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren çeşitli ülkelerde Türkiye aleyhine başlattıkları karalama kampanyaları ile varlığını hissettiren sözde Ermeni soykırımı iddiası, 1973’den sonra ASALA terör örgütü tarafından Türk diplomatlarına yönelik terör saldırılarına dönüşmüştür.
Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin, yabancı mihrakların kışkırtmasıyla devlete başkaldırmaları sonucunda bulundukları bölgelerden daha emniyetli bölgelere nakledilme sürecinde üzücü olaylar ve ölümler olmuştur. Fakat bu tehcir, hiçbir zaman Ermeni nüfusunun kitlesel imhasını öngören bir şekilde gelişmemiştir ve de asla bir soykırım değildir.
Türk Ermeni çatışması sırasında binlerce Müslüman-Türk vatandaşının toplu olarak katledildiği, Kars, Erzurum ve Van’da ortaya çıkarılan toplu mezarlarla dünya kamuoyunun gözleri önüne serilmiştir. Yeni nefret ortamlarına fırsat verilmemesi, insanların barışa ve birlikte yaşamaya davet edilmesi gerekirken Almanya Federal Parlamentosu’nun tarihi ve hukuki gerçeklerden uzak, siyasi nitelikli Türkiye’yi sözde soykırımı tanımaya davet eden kararı, Türk kamuoyu gibi Üniversitemiz mensupları tarafından üzüntüyle karşılanmıştır.
Karar, Doğu ve Batı uygarlıkları arasındaki bütünleşme çabalarına ve de tarihi Türk – Alman dostluğuna zarar verebilecek niteliktedir. Karar, Türk-Ermeni ilişkilerine fayda sağlamayacağı gibi, geleceğe dönük bölgesel ve küresel yeni gerilimlere kaynak oluşturabilecektir.
Turgut Özal Üniversitesi Senatosu olarak Birinci Dünya Savaşı’nın Savaş şartlarının yarattığı bir zorunluluktan doğan ölümlerden üzüntü duymamamız mümkün değildir. Fakat, Almanya Parlamentosu’nun tarihi gerçekleri yok sayarak sadece Ermenilerin değil, Asuriler, Süryaniler ve Keldanilerin de soykırıma tabi tutulduğunu öne sürmesi, 1915 olaylarının Almanya’da okul, üniversite ve siyasi eğitim müfredatlarına konulmasının istenmesi ve de 1915’te yaşananların hem gelecek nesillere anlatılmasına hem de Almanya’da yaşayan Türk ve Ermeni kökenlilerin uyumuna katkı sağlayacağının belirtilmesi kabul edilemez.
Turgut Özal Üniversitesi Senatosu olarak Almanya Federal Parlamentosunda alınan sözde Ermeni soykırımı iddialarını savunan kararı kınadığımızı Türk ve dünya kamuoyuna ilan ediyor ve alınan kararın amacına ulaşamayacağını başta Almanya olarak bütün ülkelere bir kez daha önemle hatırlatıyor, zamanımızdan 101 yıl önce yaşanan olayların başta tarihçiler olmak üzere konuyla ilgili bilim insanları tarafından araştırılması yolundaki tüm bilimsel çalışmaları destekleyeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.”
Bu durumda Duisburg Uyum Meclisine acilen destek vermemiz ve Türkleri soykırım yapmakla suçlayan Almanlara tepki göstermemiz gerekir ki Uyum Meclisi’nin kararı geri alınmasın.
Bunun için ekteki metni imza formu ile birlikte imzalayıp yollamanız gerekiyor. Destek mesajlarının en geç 19 Haziran 2016 tarihine kadar aşağıdaki adreslere acilen iletilmesinde yarar vardır.
Ali Söylemezoğlu
soylemezoglu@hotmail.de Erdoğan Aydın
aydin.erdogan@arcor.de Rainer Grün
rai36de@gmail.com
Yazılı mesajlar için adres: Dialog für Frieden e. V.
Postfach 20 01 54
47018 Duisburg
Der armenische Völkermord ist eine imperialistische Lüge!
Integrationsrat Duisburg hatte am 07.06.2016 einstimmig erklärt, dass der armenische Völkermord eine Lüge ist. Wir unterstützen diese Feststellung uneingeschränkt. Gleichzeitig fordern wir eine öffentliche Diskussion über diese Frage. Der Oberbürgermeister sollte in Duisburg eine öffentliche Diskussion veranstalten, an der beide Standpunkte auf den Prüfstand gestellt werden. Nur zwei Vorbedingungen: Die Transparenz sollte gewährleistet sein: Zu diesem Zweck sollte die Veranstaltung auf Video aufgenommen und ins Netz gestellt werden. Die türkische Seite sollte genauso viel Zeit zur Verfügung haben, wie die Gegenseite. Wir sagen: Dialog statt Monolog!
Nr. İsim Soyisim PLZ Şehir Sokak İmza
1
Bir yanıt yazın