Cumhurbaşkanı’nın “Doğurmayan kadın yarımdır, eksiktir, her kadın asgari üç çocuk doğurmalıdır. Bu rabbimin emridir” şeklindeki açıklamaları henüz sıcaklığını korurken, bir ilahiyat profesörü çıktı, kadın erkek ayrımı yapmadan namaz kılmayanların hayvan olduğunu söyledi. Alenen ve açıkça! Üstelik o da, tıpkı Cumhurbaşkanı gibi söylediklerini Kur’an ayetlerine dayandırdı. Oysa her iki iddianın da ne Kur’an’da, ne de sahih hadislerde yeri vardır. Dolayısıyla; her iki iddia da birer iftiradan ibarettir. Kime iftira? Elbette direk Allah’a ve peygamberine…
Geçenlerde de ayrıntılı olarak anlattım aslında. Cumhurbaşkanı’nın kadınlar hakkında söyledikleri, direk kadınlara hakaret anlamı taşımaktadır. Bunu nereden anlıyoruz; elbette kadınların medyaya yansıyan tepkilerinden. Binlerce kadın ve kadın örgütü temsilcileri, konuya ilişkin üzüntülerini ve haklı tepkilerini dile getirdiler çünkü.
Dedik ki; Sayın Cumhurbaşkanı’nın kadınlar hakkındaki sözleri, hem kadınlara hakaret, hem de Allah’a ve peygamberine iftira anlamı taşımaktadır! Çünkü Kur’an’da ve sahih hadislerde böyle bir hüküm bulunmuyor. Sadece Hz. Peygamber’e atfedilen ve “…Seven ve doğurgan kadınlarla evlenin. Zira ben kıyamet günü diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övüneceğim”(1) şeklinde uydurma bir rivayet vardır. Cumhurbaşkanı, olsa olsa konuya ilişkin düşüncesini bu hadise dayandırmış olmalıdır.
Üstelik Cumhurbaşkanı’nın sözleri, Kur’an’da “Müminlerin anneleri”(2) olarak nitelendirilen Hz. Peygamber’in eşlerine ve kızlarına da hakaret anlamı taşımaktadır. Çünkü Hz. Peygamber’in farklı zamanlarda evlendiği 12 eşinden sadece Hz. Hatice ve Hz. Mariya’dan çocukları olmuştur. Diğer kadınlardan hiç çocuğu olmamıştır. Üstelik Hz. Peygamber’in eşleri arasında, evlendikleri sırada çocuk doğurma yaşını geçmiş Hz. Ümmü Seleme ve Hz. Sevde gibi yaşlı kadınlar da bulunmakta idi. Öte yandan Hz. Peygamber’in, Hz. Hatice’den doğan 4 kızından Hz. Fatma dışındakilerden (ki; bunlar Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Zeynep’tir) torunlarının olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi de bulunmuyor elimizde. Şu halde, Cumhurbaşkanı’nın kabulüne göre; Müminlerin anneleri olan Hz. Peygamber’in 10 eşi ve 3 kızı da yarımdır, kusurludurlar! Allah cümlesine rahmet eylesin…
Namaz Kılmayanlar Hayvan mıdır?
Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri, gündemdeki sıcaklığını korurken bilimsel kerameti ve ilmi seviyesi kendinden menkul bir ilahiyatçı, hem de devletin televizyon olan TRT’nin Tv kanalında çıktı açık açık “Ben düz söyleyeyim, ayette de bunu söylüyor, ağır gelmesin, yani namazı hayvanlar kılmaz, namaz kılmayan hayvandır” dedi(3). Bu adam, hangi dinin kutsal kitabının hangi ayetinde böyle bir hüküm buldu bilmiyorum ama Müslümanların kutsal kitabı olan Kur’an’da böyle bir ayet kesinlikle bulunmuyor! Hatta uydurma türünden de olsa böyle bir hadis de bulunmuyor bildiğim kadarıyla. Çünkü böyle bir uydurma, hadis atıcılığında epey bir uzmanlaşma gerektirir.
Geçenlerde, “Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamak için tahsile gerek yoktur. Ancak ondan farklı anlamlar çıkarmak, olmadık hükümler icat etmek için ilahiyat tahsili şarttır” anlamında bir söz okumuştum bir yerlerde. Anlaşılan, “Namaz kılmayanlar hayvandır” şeklinde çıkarımda bulunan ilahiyatçı da bu tür tahsilli adamlardan birisi oluyor.
Üstelik bu hoca efendinin namaz kılan hayvanlardan hiç haberi yok galiba! Oysa hoca efendi, topluma çıkıp şöyle bir etrafına bakınsa mutlaka görecektir onları! Demek istiyoruz ki; ne bazı insanlar namaz kılmamakla hayvan olurlar, ne de bazı insanlar namaz kılmakla havanlıktan çıkarlar. Değişen sadece bir takım hareketlerdir.
Ayrıca bizzat Kur’an, bu ilahiyatçıyı yalanlamakta ve onun sadece insanlara değil, hayvanlara bile iftira ettiğini söylüyor bize. Hem de pek çok ayetinde. Mesela İsrâ Sûresi’nin 44. ayetinde şöyle denilmektedir: “Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O’nu tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız. O, halîmdir, bağışlayıcıdır.”(4). Haşr Suresi’nde ise şöyle denilmektedir: “Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ı tesbih etmektedir. O, üstündür, hikmet sahibidir.”(5).
Belirtelim ki; Kur’an’da “Namaz” kelimesi geçmez. Çünkü “Namaz” kelimesi Farsça’dır. Kur’an ise Arapça indirilmiştir. Kur’an’da geçen “Salat” kelimesi, “Zikir” anlamına gelir ve yukarıdaki ayetlerde de görüleceği üzere; kâinatta her şey kendi lisanı halince Allah’ı zikretmektedir. Üstelik eğer öğretilirse; bazı hayvanlar da Müslümanların namaz kılmasına benzer kimi hareketlerde bulunabilirler. Bu konuda internet ortamında çok sayıda görüntü var. Hatta sadece hayvanlar değil, tabiatta yetişen ve hormonal dengesizliklere veya dışarıdan bir tamım etkilere maruz kalan ağaçlar bile namaz kılan bir adam şeklini alabilir bazen.
Özetle; maharet namaz kılıyorum diye bazı bedensel hareketleri icra etmekte değil, maharet ihlaslı ve samimi bir şekilde Allah’a inanıp, O’na çeşitli şekillerde kulluk gösterisinde bulunmaktadır. Maharet önce iyi insan, sonra da iyi Müslüman olmaktadır. Dolayısıyla; hoca, bu konuda çok büyük bir hatanın altına imza atmış bulunmaktadır. Üstelik Allah’a, peygamberine iftira etmiş, insanlara ve diğer varlıklara da hakaret etmiş bulunmaktadır. Bu sebeple derhal tövbe etmelidir.
Bu hatanın, devletin resmi kanalında yapılması da ayrı bir garabettir. Gerçi biz, TRT’nin bu “Ramazan Sevinci” programlarında ve mübarek Ramazan ayı içinde insanlara yapılan hakaretlere alışkın bir milletiz. Hatırlayın lütfen, 2013 yılında da yine aynı programda bir adam “Hamileliği davul çalarak ilan etmek bizim terbiyemize aykırıdır. Böyle karınla sokakta gezilmez. Her şeyden önce estetik değildir. 7-8 aydan sonra anne adayı biraz hava almak için beyinin otomobiline biner, biraz dolaşır. Sonra akşam üstü çıkarlar… Şimdi ise maşallah, kanatlısı kanatsızı televizyonlarda uçuşuyor. Ayıptır ayıp. Bunun adı realizm değildir. Bunun adı terbiyesizliktir.”(6) demişti. Sanki kadınları o hale getirenler erkekler değilmiş gibi! Ya da bu durum kimilerine göre ilahi kanun, kimilerine göre doğanın kanunu değilmiş gibi!
“Namaz kılmayan hayvandır” diyen ilahiyatçının açıklaması üzerine Diyanet şu açıklamayı yapmış: “Dinimizde namazın yeri, önemi ve değeri herkesçe bilinmektedir. Ancak insanların inanç ve ibadet özgürlükleri hedef alınarak tezyif ve tahkir edilmesi asla kabul edilemez. Kur’an-ı Kerim ayetlerinden ve konuya ilişkin diğer dini metinlerden böyle bir çıkarımda bulunmak İslam’ın hikmet dili ve rahmet mesajıyla bağdaşmaz”(7).
Bizim konuya ilişkin açıklamalarımızdan saatler sonra yapılmış olsa da yerinde ve güzel bir açıklama. Ancak yetmez. Bu sebeple Diyanet’e soruyorum: Aynı açıklamayı, “Çocuk doğurmayan kadın yarımdır, eksiktir” şeklindeki çıkarımdan sonra neden yapmadın ey Diyanet? Kur’an ayetlerinden ve diğer dini metinlerden (onlar her neyse) böyle bir çıkarımda bulunmak İslam’ın hikmet dili ve rahmet mesajıyla bağdaşıyor mu sizce? Temsil ettiğiniz İslam’ın Hanefi yorumunun fikir babası İmam-ı Azam Ebu Hanife de sizin gibi ikircikli mi davranıyordu? Yani güçlüler karşısında susup, zayıflar karşısında mı konuşuyordu? Bu sebeple mi zindanlarda işkence gördü? Yoksa Emevi ve Abbasi zorbalarına boyun eğmediği için mi işkence gördü ve çürüyerek öldü zindanlarda? Bu mu “Suç işleyen kızım Fatıma da olsa hiç tereddüt etmez aynı cezayı verirdim” şeklindeki İslam’ın adalet ve hakkaniyet anlayışı?
____________
1-Ebu Davud, Nikah 4, (2050); Nesaî, Nikah 11, (6, 65-66).
2-Kur’an-ı Kerim, 33/6.
3-
4-Kur’an-ı Kerim, 17/44
5- Kur’an-ı Kerim, 59/1
6- https://www.youtube.com/watch?v=9JYO7cMZ5Y0
7-http://www.ntv.com.tr/turkiye/diyanetten-namaz-polemigi-icin-aciklama,0AghUNKunEax3IOTlamwVA