Terörün arka planı ile ilgili olarak bir okurumuz önemli bir değerlendirme yaptı:
“Arslan Bey, iktidar ve onun fikriyatını oluşturan zihniyeti karışık siyasal İslâmcı yapı Türkiye’de terörün bitmesini istemez. Terörü yayarak, terörün sürmesine izin vererek, terörü yöneterek; bu sayede T.C. devletinin temel dinamiklerini değiştirmek isterler. Bence Türkiye kamuoyunu belli bir noktaya getirmeyi hedefliyorlar. Türk halkını, ‘Ne istiyorlarsa, özerklik mi toprak mı verelim, kurtulalım’ noktasına getirmeyi olgunlaştırıyorlar. Bölücü Kürt’le Türk’ü dövmek, terbiye etmek hoşlarına gidiyor. Türkiye’yi Türk devleti olmaktan çıkarmak gayesinde olduklarını defalarca açıklamadılar mı? ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ sözünü ilkellik olarak gören bu zihniyetten ne bekleyebiliriz? Anayasa tartışmalarının da başkanlık sistemine geçme isteklerinin de arkasında bu gizli düşünceleri var. Çünkü Türk halkına açıkça ‘Türkiye devleti, Türklerin devleti olamayacak’, diyemezler. Derlerse Türk milleti buna müsaade etmez.”
* * *
BBC, bölücülükten mahkûmiyetleri bulunan yazar İsmail Beşikçi ile röportaj yaptı. BBC adına röportajı yapan Türey Köse’nin de neredeyse Beşikçi kadar konunun uzmanı olduğu anlaşılıyor! İlginç…
Beşikçi, soru üzerine “HDP’nin Türkiyelileşme programı yanlış bir programdır. Kürtlerin her koşul altında Kürdistani kalması, Kürdistanileşmeyi geliştirmeleri gerekir. Kürtler en azından federasyonu savunmalıdır. Kürtleri, Kürdistan’ı sadece Türkiye ile düşünemeyiz. Güney Kürdistan’da, referandum, bağımsızlık süreci gelişmektedir. Güneybatı Kürdistan’da, Kürdistan’da, Rojava’da federasyon anlayışı güç kazanmaktadır. Statü önemlidir. Statü en azından federasyon olmalıdır” dedi.
Beşikçi’nin bu sözlerinin BBC’nin manşetinden yayınlanması, Türkiye’nin önüne nasıl bir dayatma konulduğunu gösteriyor:
“Kuzeybatı Kürdistan’da, Doğu Kürdistan’da, statüyü, federasyonu hedef alan bir süreç izlenmelidir. Şu önemlidir; Kürtler, Yakın Doğu’da, Orta Doğu’da en az 50 milyon nüfusa sahiptir. Ama Birleşmiş Milletler, İslam Konferansı gibi uluslararası örgütlerde bir statü sahibi değildir. Uluslararası anti-Kürt nizam bu yönden eleştirilmelidir.”
* * *
Beşikçi, yine soru üzerine “Kanaatimce ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ anlayışı yanlıştı. Kürtler, siyasal mücadele yürüterek bazı kazanımlar elde edecektir. Kürtlerin, parlamentoyu ikna etmeleri zor olabilir. Ama Başkan’la daha etkili bir pazarlık yürütülebilirdi” dedi.
Beşikçi, çözüm süreci ile ilgili soruya da “Görüşmeler yine olacaktır. Devlet/hükümet kendi elini güçlendirmek, Kürtleri güçsüzleştirmek için, operasyonları daha da tırmandırabilir. Devlet, hükümet, yeterli güce ulaştığını düşündüğü zaman, başka bir formatta, HDP’den, PKK’den farklı Kürt gruplarını da sürece katan bir formatta, görüşmeler gündeme gelebilir” diye cevap verdi.
* * *
Peki çözüm süreci yeniden başlarsa ne olacak? HDP, başkanlık sistemine razı mı edilecek? Böylece Türkiye’nin rejimi İsmail Beşikçi ve Abdullah Öcalan’ın istediği gibi federasyona mı dönüşecek? İslâmcılar, böylece Türkiye’yi Türk devleti olmaktan çıkarmış mı olacak?
Üzerinde düşünülsün diye böyle yazıyorum. Fakat bir Müslüman, neden Türkiye’yi Türk devleti olmaktan çıkarmak ister? Bir Müslüman, neden Türklükle ilgili olan her şeyden nefret eder? Bunun için hiçbir sebep yok. Aksine bütün Müslümanların, Kur’an’da “Allah’ın ordusu” olarak zikredilen Türklerle iftihar etmesi gerekir.
O halde Türkiye’deki İslâmcıları yönetenlerin Türk düşmanlığı, kendilerinin kripto olmasından mı ileri geliyor? Yani Hıristiyanlıktan dönmüş, Müslüman olmuş gibi görünen ama gerçekte kendi dini asabiyetine sahip ve Türk Milleti’nden de 1071’in, 1453’ün ve 1923’ün öcünü almaya çalışan bir güruhun, İslâm adına bu emellerine ulaşmak istemesiyle mi karşı karşıyayız acaba?
Hırant Dink’in bahsettiği kirli kan, işte bu tür insanların kanı değil mi?
Bir yanıt yazın