Rumlar bu Kıbrıs adasında bizlerle dostça yaşamak mı istiyorlar, yoksa bizi dünyadan koparıp “Ayrıcalıklı azınlık” statüsünde köle yapmak için mi uğraşıyorlar pek anlamış değilim.
Bir taraftan masada, eşit siyasi haklara sahip iki devletten oluşacak iki bölgeli ortak bir devlet kurmak için görüşmeler yapılıyor, diğer taraftan Avrupa Birliğinde, Türkiye sayesinde delebildiğimiz bazı izolasyonların daha da ağırlaştırılması için Rumlar var güçleri ile girişimler yapıyorlar. Açıkçası masada yüzümüze güler gibi yaparken, Avrupa Birliği içinde ve dünya politik arenasında her fırsatta sırtımıza bıçak saplamaya çalışıyorlar. Bu nasıl adadaşlık, bu nasıl ortaklık görüşmesi anlamak mümkün değil.
Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin son aldığı kararla, Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ülkeleri, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye ile havacılık anlaşması yapma yetkisini Avrupa Komisyonu’na vermesi ile Türkiye ile AB arasında kapsamlı havacılık anlaşması görüşmelerinin başlamasının önünün açılmasına Rumlar itiraz ediyorlar ve fena halde karşı çıkıyorlar.
Gerekçeleri ve isteklerinin odak noktası de Ercan Havaalanı. Kıbrıslı Türkler, Ercan havaalanını kullanamasınlar ve Rumların kontrolündeki Larnaka havaalanı vasıtası ile dış dünya ile iletişim kurabilsinler. İstiyorlar ki;
– Ercan havaalanı kapatılsın veya da Rum Sivil havacılık Teşkilatı yönetimi altına girsin.
– Lefkoşa FIR hattını kullanan uçaklar, yani Türkiye’den Ercan’a sefer yapan uçaklar, Ercan Kontrol kulesi ile görüşmesin, Larnaka Havaalanı Kontrol kulesi ile görüşüp ona göre uçuşlarını düzenlesinler.
– Türkiye, 13 Anayasa maddesi tek taraflı olarak Rum Temsilciler Meclisinde sadece Rum milletvekillerinin kararı ile değiştirilip, Türklerin ortaklık haklarının yok edildiği yasadışı ve hukuk dışı anayasal haydutluğa rağmen, gerçekte hiçbir siyasi meşruiyeti olamayan sözde Kıbrıs Cumhuriyetini tanısın.
– Türkiye deniz ile hava limanlarını sözde Kıbrıs Cumhuriyeti bayraklı gemi ve uçaklara açsın.
– Sözde Kıbrıs Cumhuriyeti hava alanlarından kalkan uçaklar, Türkiye hava sahasını hiçbir kısıtlama olmadan kullansın.
– Sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nden bahsederken “İşlevsiz Kıbrıs Cumhuriyeti” tanımını kullanmasın.
Rumlar KKTC’den bahsederken, “sahte devlet” diyebilecekler, KKTC Cumhurbaşkanından bahsederken “Sahte devletin sahte Cumhurbaşkanı” diyebilecekler veya “Sahte devletin Başbakanı” veya da “Sahte Bakan” diyebilecekler ama ne biz ne de Türkiye, “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi” veya “İşlevsiz Kıbrıs Cumhuriyeti” diyemeyeceğiz.
İşte Rum olmak böyle bir şey.
Nalıncı keseri gibi her şeyi kendine doğru keseceksin.
Her şey ve yapılan tüm işlemler senin çıkarına olacak.
Senin yaptığın infazlar, soygunlar, köy yakmaları, toplu katliamlar, Türk köylerindeki ev, dükkan, zahire ve hayvan yağmacılığı, Türk topraklarına el koyup senelerce bir tek kuruş ödemeden toprağı kullanmak unutulacak, hasır altı edilecek, Avrupa Birliği içinde asla dile getirilmeyecek ve konu edilmeyecek ama BM Güvenlik Konseyi’nin 18 Kasım 1983 tarihinde aldığı insanlığı yüz karası 540 no.lu izolasyon kararına rağmen Kıbrıslı Türklerin ellerinde kalmış olan kısıtlı olanaklar yok edilecek ve Kıbrıslı Türkler topluca Rumların hükümdarlığı altına girmeye zorlanacak. Buna cicili biçili bir de isim bulmuşlar “Ayrıcalıklı Azınlık…”
İşte böyle bir şey Rumlarla adadaş olmak. Sadece vereceksin, almak yok.
Ata ATUN
e-mail: [email protected] veya [email protected]
Facebook: Ata Atun
10 Haziran 2016
Bir yanıt yazın