KÜÇÜK DİKTATÖRÜN BÜYÜK HIRSI

22 Şubat 2016’da, ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları J.Kerry ve S.Lavrov;
Pentagon tarafından El Kaide ve IŞİD’e sağlanan silahların, bugün artık terk edilen eski bir program uyarınca verildiğine yönelik güvence karşılığında,karşılıklı olarak saldırılara son verilmesi konusunda anlaştılar.
Rusya bombardıman uçaklarını geri çekti.
Suriye İç Savaşına Siyasi Çözüm için Suudi yanlısı grupların katılmayacağı, Kürtlerin dahil olacağı III. Cenevre görüşmelerinin yeniden başlaması sürecine girildi…
 
*
Ne ki, NATO üyesi Türkiye, IŞİD’i desteklemeye devam ediyordu.
Rusya; geçmişte Türkiye İslamcılarının Kafkasya’daki cihatçılara verdiği,
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat IŞİD’e verdiği destekten,
Son olarak Suriye’de bir Rus savaş uçağının düşürülmesinden rahatsızdı.
Türkiye-Suriye sınırı kapatılmadan Suriye krizinin çözülmeyeceği gerekçesiyle de öfkeli…
Nitekim Türk-Rus siyasi gündemini Türkiye’nin Rus jetini düşürmesiyle yaşanan gerilim ve Rusya’nın Türkiye’den özür beklentisi oluşturuyordu…
 
*
Rus jetinin düşürülmesi;
Türkiye’nin Suriye politikasını kökünden baltalamış,
Suriye’deki isyancılara havadan destek sağlanmasının önünü tıkamış,
Rusya’nın bölgede Türkiye uçaklarına uçuşa yasak bölge tesis etmesine yol açmış,
Ama Rusya’nın Orta Doğu’da küresel bir oyuncu olma hedeflerini de sekteye uğratmıştı…
 
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özür dilemesi halinde dış politikasında hatasını kabul etmekle, iç politikada başkanlık sistemine geçişte zorlanmakla karşı karşıya kalacağının düşüncesindeydi.
Özür dilemeye yanaşmadı. 
 
*
Rusya, Türkiye’nin İŞİD ile ilişkilerini belirleyen istihbarat raporlarını araştırılması için ardarda  BM Güvenlik Konseyine teslim ediyordu. 
29 Ocak’ta Irak’ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti,
10 Şubat’ta, Suriye’ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin  kolaylaştırılması ve Suriye’de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki, 
8 Mart’ta, IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı, 
18 Mart’ta, Türkiye’den Suriye’deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporları, Güvenlik Konseyi’nde bekliyordu.
 
*
Giderek Amerika’da da bir NATO üyesi olan Türkiye üzerinden büyük hayallere kapılan, diktatörlük taslayan ve Batının ideallerini ayaklar altına alan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan rahatsızlık artıyordu.
Çünkü ABD, hem NATO’yu demokrasi savunucusu olarak sunmaya devam etmek,
hem de Washington’a meydan okuyan hiçbir liderin cezasız kalmayacağını göstermeliydi.
 
*
Bu noktada 9 Mayıs’ta, J.Kerry ve S Lavrov, ortak bir açıklamayla,
“Bütün devletler; IŞİD’e, El Nusra Cephesi’ne ya da BM Güvenlik Konseyince terörist olarak nitelenen diğer gruplara her türlü lojistik ve parasal desteği engelleyerek Güvenlik Konseyinin 2253 sayılı kararını uygulamaya ve bu grupların Suriye sınırını aşma girişimlerini engellemeye” çağırıldı…
 
*
Her ne kadar, ABD ve Rusya arasında, Rusya’nın terör örgüt listesinde olmasına rağmen ABD’nin terör listesinde yer almayan İslam Ordusu (Ceyşül İslam) ve Şam’ın Hürleri İslami Hareketi (Ahraruş Şam) konusunda sorunlar yaşanıyorsa da,
Esas sıkıntı,  Rusya’nın 8 Haziran’da, Türkiye’nin Suriye topraklarında tahkimat yaptığına ilişkin istihbarat raporlarını BM’ye taşımasıyla bir kez daha Türkiye’den kendini gösterdi…
 
*
Obama ve Putin, uzun vadede Ankara’nın oyununu bozabilecek bir askeri gücü oluşturabilecekleri düşüncesiyle, IŞİD’e karşı Suriyeli Kürtleri desteklemek konusunda anlaşmıştı.
Bunun sonucunda Erdoğan, Pentagon’un YPG’ye verdiği desteği ve IŞİD karşıtı koalisyonun komutanı Brett McGurk’un Suriye ziyaretlerini şiddetle kınamıştı.
MİT ise  IŞİD’e verdiği desteği giderek arttırıyordu…
Çünkü Erdoğan, ABD ve Rusların kendisine kurduğu tuzağı kendi yararına dönüştürmenin gayretine girişmişti.
Erdoğan YPG’nin gelişimini tehlikeli görmüyor ve onu kendi stratejisinin bir parçası haline getirmekte gecikmiyordu…
 
*
Ya? Erdoğan, Suriye’de bir Kürdistan kurup buraya Türkiye’deki Kürtleri sürmek stratejisini kurdu.
Bunda ABD ve Rusya’nın silahlandırdığı PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’i kullanacaktı.
Çünkü Suriye’de YPG’nin iki eşbaşkanından biri bir kadın olan Asya Abdullah, diğeri Salih Müslim’di;
Asya Abdullah, PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan’ın ilkelerine sadıktı ve Türk toprakları üzerinde bir Kürdistan devleti kurmayı amaçlıyordu.
Salih Müslim ise 31 Ekim 2014’te Elize Sarayında, Cumhurbaşkanları Hollande ve Erdoğan ile  gizli toplantıda pazarlıklar yapmış bir işbirlikçiydi…
 
*
Fransa, Türkiye’de terörü sınırlandırmak üzere  hazırladığı bir program doğrultusunda,
Önce Elize Sarayında F.Hollande- Erdoğan-Müslim görüşmesini organize etmiş,
Ardından dönemin Dışişleri Bakanları Alain Juppe ve Ahmut Davutoğlu arasında imzalanan gizli mutabakat gereğince,
Paris ve Ankara, Türkiye’deki PKK’nın Kürtlerini sürmek üzere Suriye’de yeni bir Devlet kurmak konusunda anlaşmıştı.
Doğrusu Fransa, bu bölgeyi kendi geleceği için öngörüyordu…
 
*
Bugün Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda Türk Ordusu ve polisi, PKK’lı Kürtlere karşı halihazırda yoğun operasyonlar yürütüyor.
Bugüne kadar birçok köy yok edilmiş, diğer birçok köyde yaşayan insanlar bulundukları yerleri terk etmeye zorlanmıştır.
Erdoğan’ın stratejisi doğrultusunda Türkiye’deki Kürtler kıskaca alınıyor ve Suriye sınırındaki halklarla takas ediliyorlar.
Bu kampanya ile Suriye sınırındaki birçok Türk köyünde yaşayan Kürtler yer değiştiriyor,
Yerleşimler ise cihatçılardan yana olduğunu düşünülen Suriyeli Sünni sığınmacılara armağan ediliyor.
 
*
Tam bu sırada,beklenmedik bir gelişme yaşanıyor.
Almanya: “Lebensraum” ülküsü doğrultusunda “Drang nach Osten”( Doğuya Genişleme) tutkusunu da gerçekleştirmeye yönelmiştir.
O yüzden Ortadoğu’da ve II.Dünya Savaşı sonrasında Hazar’da bulunan hidrokarbon kaynaklarını,
Bugün Almanya enerji ekonomisi için “Doğu’ya Genişleme” politikasının temel unsuru sayıyor.
 
*
Almanya Federal Meclisi’nin Ermeni Soykırım Yasasını kabul edişi ya da Mülteci Anlaşması’nda Türkiye’den “terörün yeniden tanımlanması” talebi, Almanya’nın enerji ekonomisinin omurgasını oluşturuyor… 
Ve Almanya; enerji ekonomileri bağlamında Ortadoğu ve Hazar Havzası politikalarını Türkiye üzerinden şekillendiriyor… 
PKK Kürtleri artık Almanya’nın eline bakıyor.
 
*  
Üstelik Almanya; ülkenin savunması ve ordunun uluslararası görevlerini düzenleyen “Beyaz Kitap”ta, Rusya’yı “ortak” değil “düşman” olarak göstermeye hazırlanıyor…
 
*
Suriye’de İç Savaşa Siyasal Çözüm getirlmesi için III.Cenevre Görüşmeleri beklerken,
Rusya Dışişleri Bakanı S. Lavrov, ABD’li mevkidaşı J.Kerry ile son bir haftada yaptıkları üç telefon görüşmesinde de;
Türkiye destekli Suriyeli muhaliflerin gerçekleştirdiği eylemlerin kabul edilemez olduğuna dikkat çekiyor.
 
10.6.2016
22 Şubat 2016'da, ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları J.Kerry ve S.Lavrov;
Pentagon tarafından El Kaide ve IŞİD'e sağlanan silahların, bugün artık terk edilen eski bir program uyarınca verildiğine yönelik güvence karşılığında,karşılıklı olarak saldırılara son verilmesi konusunda anlaştılar.
Rusya bombardıman uçaklarını geri çekti.
Suriye İç Savaşına Siyasi Çözüm için Suudi yanlısı grupların katılmayacağı, Kürtlerin dahil olacağı III. Cenevre görüşmelerinin yeniden başlaması sürecine girildi...
 
*
Ne ki, NATO üyesi Türkiye, IŞİD'i desteklemeye devam ediyordu.
Rusya; geçmişte Türkiye İslamcılarının Kafkasya'daki cihatçılara verdiği,
Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizzat IŞİD'e verdiği destekten,
Son olarak Suriye'de bir Rus savaş uçağının düşürülmesinden rahatsızdı.
Türkiye-Suriye sınırı kapatılmadan Suriye krizinin çözülmeyeceği gerekçesiyle de öfkeli...
Nitekim Türk-Rus siyasi gündemini Türkiye'nin Rus jetini düşürmesiyle yaşanan gerilim ve Rusya'nın Türkiye'den özür beklentisi oluşturuyordu...
 
*
Rus jetinin düşürülmesi;
Türkiye'nin Suriye politikasını kökünden baltalamış,
Suriye'deki isyancılara havadan destek sağlanmasının önünü tıkamış,
Rusya'nın bölgede Türkiye uçaklarına uçuşa yasak bölge tesis etmesine yol açmış,
Ama Rusya'nın Orta Doğu'da küresel bir oyuncu olma hedeflerini de sekteye uğratmıştı...
 
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özür dilemesi halinde dış politikasında hatasını kabul etmekle, iç politikada başkanlık sistemine geçişte zorlanmakla karşı karşıya kalacağının düşüncesindeydi.
Özür dilemeye yanaşmadı. 
 
*
Rusya, Türkiye'nin İŞİD ile ilişkilerini belirleyen istihbarat raporlarını araştırılması için ardarda  BM Güvenlik Konseyine teslim ediyordu. 
29 Ocak'ta Irak'ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti,
10 Şubat'ta, Suriye'ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin  kolaylaştırılması ve Suriye'de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki, 
8 Mart'ta, IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı, 
18 Mart'ta, Türkiye'den Suriye'deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporları, Güvenlik Konseyi'nde bekliyordu.
 
*
Giderek Amerika'da da bir NATO üyesi olan Türkiye üzerinden büyük hayallere kapılan, diktatörlük taslayan ve Batının ideallerini ayaklar altına alan Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan rahatsızlık artıyordu.
Çünkü ABD, hem NATO'yu demokrasi savunucusu olarak sunmaya devam etmek,
hem de Washington'a meydan okuyan hiçbir liderin cezasız kalmayacağını göstermeliydi.
 
*
Bu noktada 9 Mayıs'ta, J.Kerry ve S Lavrov, ortak bir açıklamayla,
"Bütün devletler; IŞİD'e, El Nusra Cephesi'ne ya da BM Güvenlik Konseyince terörist olarak nitelenen diğer gruplara her türlü lojistik ve parasal desteği engelleyerek Güvenlik Konseyinin 2253 sayılı kararını uygulamaya ve bu grupların Suriye sınırını aşma girişimlerini engellemeye" çağırıldı...
 
*
Her ne kadar, ABD ve Rusya arasında, Rusya'nın terör örgüt listesinde olmasına rağmen ABD'nin terör listesinde yer almayan İslam Ordusu (Ceyşül İslam) ve Şam'ın Hürleri İslami Hareketi (Ahraruş Şam) konusunda sorunlar yaşanıyorsa da,
Esas sıkıntı,  Rusya'nın 8 Haziran'da, Türkiye'nin Suriye topraklarında tahkimat yaptığına ilişkin istihbarat raporlarını BM'ye taşımasıyla bir kez daha Türkiye'den kendini gösterdi...
 
*
Obama ve Putin, uzun vadede Ankara'nın oyununu bozabilecek bir askeri gücü oluşturabilecekleri düşüncesiyle, IŞİD'e karşı Suriyeli Kürtleri desteklemek konusunda anlaşmıştı.
Bunun sonucunda Erdoğan, Pentagon'un YPG'ye verdiği desteği ve IŞİD karşıtı koalisyonun komutanı Brett McGurk'un Suriye ziyaretlerini şiddetle kınamıştı.
MİT ise  IŞİD'e verdiği desteği giderek arttırıyordu...
Çünkü Erdoğan, ABD ve Rusların kendisine kurduğu tuzağı kendi yararına dönüştürmenin gayretine girişmişti.
Erdoğan YPG'nin gelişimini tehlikeli görmüyor ve onu kendi stratejisinin bir parçası haline getirmekte gecikmiyordu...
 
*
Ya? Erdoğan, Suriye'de bir Kürdistan kurup buraya Türkiye'deki Kürtleri sürmek stratejisini kurdu.
Bunda ABD ve Rusya'nın silahlandırdığı PYD Eşbaşkanı Salih Müslim'i kullanacaktı.
Çünkü Suriye'de YPG'nin iki eşbaşkanından biri bir kadın olan Asya Abdullah, diğeri Salih Müslim'di;
Asya Abdullah, PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan'ın ilkelerine sadıktı ve Türk toprakları üzerinde bir Kürdistan devleti kurmayı amaçlıyordu.
Salih Müslim ise 31 Ekim 2014'te Elize Sarayında, Cumhurbaşkanları Hollande ve Erdoğan ile  gizli toplantıda pazarlıklar yapmış bir işbirlikçiydi...
 
*
Fransa, Türkiye'de terörü sınırlandırmak üzere  hazırladığı bir program doğrultusunda,
Önce Elize Sarayında F.Hollande- Erdoğan-Müslim görüşmesini organize etmiş,
Ardından dönemin Dışişleri Bakanları Alain Juppe ve Ahmut Davutoğlu arasında imzalanan gizli mutabakat gereğince,
Paris ve Ankara, Türkiye'deki PKK'nın Kürtlerini sürmek üzere Suriye'de yeni bir Devlet kurmak konusunda anlaşmıştı.
Doğrusu Fransa, bu bölgeyi kendi geleceği için öngörüyordu...
 
*
Bugün Erdoğan'ın talimatı doğrultusunda Türk Ordusu ve polisi, PKK'lı Kürtlere karşı halihazırda yoğun operasyonlar yürütüyor.
Bugüne kadar birçok köy yok edilmiş, diğer birçok köyde yaşayan insanlar bulundukları yerleri terk etmeye zorlanmıştır.
Erdoğan'ın stratejisi doğrultusunda Türkiye'deki Kürtler kıskaca alınıyor ve Suriye sınırındaki halklarla takas ediliyorlar.
Bu kampanya ile Suriye sınırındaki birçok Türk köyünde yaşayan Kürtler yer değiştiriyor,
Yerleşimler ise cihatçılardan yana olduğunu düşünülen Suriyeli Sünni sığınmacılara armağan ediliyor.
 
*
Tam bu sırada,beklenmedik bir gelişme yaşanıyor.
Almanya: "Lebensraum" ülküsü doğrultusunda "Drang nach Osten"( Doğuya Genişleme) tutkusunu da gerçekleştirmeye yönelmiştir.
O yüzden Ortadoğu'da ve II.Dünya Savaşı sonrasında Hazar'da bulunan hidrokarbon kaynaklarını,
Bugün Almanya enerji ekonomisi için "Doğu'ya Genişleme" politikasının temel unsuru sayıyor.
 
*
Almanya Federal Meclisi'nin Ermeni Soykırım Yasasını kabul edişi ya da Mülteci Anlaşması'nda Türkiye'den "terörün yeniden tanımlanması" talebi, Almanya'nın enerji ekonomisinin omurgasını oluşturuyor... 
Ve Almanya; enerji ekonomileri bağlamında Ortadoğu ve Hazar Havzası politikalarını Türkiye üzerinden şekillendiriyor... 
PKK Kürtleri artık Almanya'nın eline bakıyor.
 
*  
Üstelik Almanya; ülkenin savunması ve ordunun uluslararası görevlerini düzenleyen "Beyaz Kitap"ta, Rusya'yı "ortak" değil "düşman" olarak göstermeye hazırlanıyor...
 
*
Suriye'de İç Savaşa Siyasal Çözüm getirlmesi için III.Cenevre Görüşmeleri beklerken,
Rusya Dışişleri Bakanı S. Lavrov, ABD'li mevkidaşı J.Kerry ile son bir haftada yaptıkları üç telefon görüşmesinde de;
Türkiye destekli Suriyeli muhaliflerin gerçekleştirdiği eylemlerin kabul edilemez olduğuna dikkat çekiyor.
 
10.6.2016 - ahmet kilicaslan aytar

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir