Vaktiyle BOB kapsamında gittiği İspanya’da “Başörtüsü sorununun çözümünü ulemaya bırakalım” diyerek aslında bilinçaltını çok önceden açık eden Sayın Cumhurbaşkanı, zaman içinde gizli ajandasında yazılı ne varsa bir bir hayata geçirmeye başlamış bulunmaktadır. 4+4+4 formülüyle, hemen bütün okulları İmam-Hatip lisesine çeviren Cumhurbaşkanı, hız keseceğe de pek benzemiyor. 2013 yılında söylediği “İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasanın sizin için neden reddedilmesi gerekiyor” şeklindeki ifadeleriyle zaten ne yapmak istediğini açıkça ortaya koymuştu Sayın Erdoğan. Amaçlarının “Dindar ve kindar nesiller yetiştirmek” olduğunu da söylemişti açıkça. Sadece söylemekle yetinmiyor, artık fiilen icranın içinde de yer alıyor Tayyip Bey.
Cumhurbaşkanının başarıyla uyguladığı bir politika var. Önce kendisine göre bir fiili (defacto) durum yaratıyor, toplumdan gelen tepkiye göre ve elbette meclisteki çoğunluğuna dayanarak hemen o fiili duruma hukuki kılıf uyduruyor. 7 Haziran seçimlerinden sonra koalisyona bir türlü yanaşmayıp, 1 Kasım’da tekrar seçime giderek meclis çoğunluğunu yine elde etmesi de bunun içindir zaten. Tak diye emredecek, meclis de şak diye yasalaştıracak emretmiş olduğu şeyleri!
Seçimlerde, AKP lehine meydanlarda propaganda yapmasının anayasaya aykırı olduğunu söyleyen çevrelerin tenkitlerinden az çok rahatsız olmalıdır ki; şimdi de bu fiili durumun hukuki altyapısının oluşturulmasını istiyor meclisten. Başkanlık ve yarıbaşkanlık sevdası, bir başka bahara kalmak kaydıyla, şimdilik partili cumhurbaşkanlığı istiyor. Tıpkı Milli Şef İnönü ve Celal Bayar gibi olmak istiyor. Yani geçmişe dönmek!
Bence bu talep yine de oldukça makul! Bereket versin hilafetin geri getirilmesini istemiyor Sayın Erdoğan. Zira hilafet konusunda da bir fiili durum yaratmış bulunuyor şu anda. 1990’lı yıllarda “Minareler süngümüz/Kubbeler miğfer/Camiler kışlamış/Müminler asker” dediği için mahkumiyet alan Erdoğan, şimdilerde camilerde gürül gürül Kur’an okuyor, ilahi söylüyor, mevlithanlarla birlikte oluyor. Önemli siyasi mesajlarını bile cami kapılarında veriyor artık. Tıpkı Emevi Halifeleri gibi. Zaten bugünkü Cuma ve Bayram namazlarının eda şekli ve hutbelerinin veriliş tarzı da Emevilerden kalmadır. Erdoğan’ın tek farkı, Emevi Halifeleri (gerçekte sultanları) siyasi mejalarını vermek için cami minberlerini kullanırlarken, Erdoğan bu işi cami çıkışlarında yapıyor. Üstüne üstlük Cumhurbaşkanı, artık dini fetvalar da vermeye başlamış bulunmaktadır.
Vermiş olduğu en son fetva, “çalıştığı için çocuk yapmayan ve evini ihmal eden kadının yarım ve eksik olduğu, kadınların üç çocuk doğurmasının ise Allah’ın emri olduğu” şeklindeki fetvasıdır. Erdoğan bu sözleriyle çocuk yapmayan veya çok istemesine rağmen çocuk yapamayan kaç bin kadının gönlünü kırdı bilmiyorum ama bir bayan akademisyen kardeşim, bu üzüntüsünü oldukça çarpıcı bir şekilde şöyle dile getirmiş sosyal medyada:
“Bu çocuk meselesi beni çok düşündürdü… Soru dönüp dolaşıp, neden evlenemediğimde düğümlendi. Geçmiş yıllara döndüm.. Neden evde kaldım, diye düşündüm. Şöyle oldu: Beni seveni ben sevemedim, benim sevdiğim beni sevmedi. Eh evlenmiş olmak için evlenmeyi de ben tercih etmedim. Bir çocuk evlat edinmek istedim, o dönemdeki koşullarım buna uygun değildi. Şu yaşımda ise, bir çocuğun sorumluluğunu alabilecek güçte hissetmiyorum kendimi…”
Peki, sizin bu üç çocuk sevdanız yüzünden, üstelik de Kur’an’da olmayan bir emri “Allah’ım emri” diye lanse ederek, bunca gönlü yıkmanız, bunca kalbi kırmanız değer mi hiç Sayın Cumhurbaşkanı? Hani şu sizin, Şeyh Erdebali’nin “İnsanı yaşat ki; devlet yaşasın” sözünü kuvvetlendirmek için dilinize pelesenk ettiğiniz “Yaratanı severiz, yaratandan ötürü” sözünün sahibi Miskin Yunus var ya. Bakın sizin gibiler için neler diyor bir şiirinde:
“Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil”
…
Cumhurbaşkanının üç çocuk konusunun Rabbinin isteği olduğunu söylemesi üzerine, Erdoğan’ın Rabbi ile bizim Rabbimizin aynı olduğunu düşünerek, yarım aklımla da olsa Kur’an üzerinde küçük bir inceleme yaptım. Ancak yapmış olduğum incelemede Kur’an’da böyle bir emrin bulunmadığını gördüm. Özetle; eğer Erdoğan’ın Rabbi Allah, kitabı da Kur’an ise (ki; elbette öyledir), bilinsin ki; Kur’an’da doğurmayan veya evlenmeyen kadının yarım olacağı ve her kadının üç çocuk yapacağı konusunda herhangi bir emir bulunmuyor. Şu halde Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu üç çocuk konusunu nereden çıkarıyor ve bunun Allah’ın isteği olduğu kanaatine nasıl varıyor?
Bazı hadis kaynaklarında “Ma’kıl İbnu Yesar anlatıyor” denilerek şöyle bir hadise yer verilmektedir: “Resulullah’a bir adam gelerek: -Ben (evlenmek üzere) asaletli ve güzel bir kadın buldum. Ancak kısırdır, çocuk doğurmuyor. Onunla evleneyim mi?- diye sordu. Efendimiz; -Hayır evlenme!- buyurdular. Sonra adam ikinci sefer geldi, yine aynı cevabı aldı. Adam üçüncü sefer de gelince: -(Ey insanlar!) vedud (çok seven) ve velud (çok doğuran) olanla evlenin. Zira ben (kıyamet günü) diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla övüneceğim- buyurdular.”(1).
Bu hadis sahih midir? Yani gerçekten Hz. Peygamber’e ait midir, bilmiyoruz. Çünkü ben bir hadis uzmanı değilim. Gelin görün ki; benim aklım ve mantığım bu hadisin uydurma olduğunu söylemektedir. Zira, çocuk doğurma imkânı bulunmayan kadınları aşağılamak, ötelemek ve toplumdan tecrid etmek peygambere ve peygamberlik kurumuna yakışan bir tavır değildir. Öte yandan bu hadis, Hz. Peygamber’in yaşamı ile de taban tabana zıt bir hadistir. Çünkü Hz. Peygamber’in evlendiği kadınlar arasında da doğurmayan, hatta doğurma yaşını geçmiş yaşlı kadınlar vardır. Mesela küçük yaşta evlendiği Hz. Aişe’nin çocuğu olmamıştır. Gelin görün ki; Hz. Peygamber, ilk eşi Hz. Hatice’den sonra eşleri arasında en çok onu sevmiştir. Ümmü Seleme ise Hz. Peygamberle evlendiğinde çocuk yapma yaşını çoktan geçmişti. Hz. Sevde de öyle. Ancak Hz. Peygamber onlarla evlenmekte hiç bir beis görmedi. Hz. Peygamber’in farklı zamanlarda evlendiği 12 kadından sadece Hz. Hatice ve Hz. Mariya’dan çocukları olmuştur. Hz. Fatma dışındaki çocuklarının hepsi babalarından önce ölmüşlerdir. Özetle; Hz. Peygamber’in 12 eşinden sadece ikisinden çocuğu olmuştur. Buradan hareketle diyebiliriz ki; yukarıdaki hadis külliyen uydurmadır, yalandır. Hz. Peygamber’e düpedüz iftiradır.
Önce yukarıdaki hadisi doğru kabul edip arkasından da Necm Suresinde geçen “O kendi nefsinden konuşmaz. Onun konuştukları kendisine Allah tarafından vahyedilmiştir”(2) ayetlerini dikkate alırsak, sonuç tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi olur işte! Yani saçmalamış ya da sallamış oluruz!
Erdoğan’ın üç çocuk konusunu Allah’ın emri olarak dile getirmesi üzerine Kur’an üzerinde araştırma yaparken, üç çocuk konusunun Kur’an’da bulunmadığını, ancak Kur’an’ın Erdoğan’a ve sair Müslümanlara şu şekilde emirler verildiğini görmüş bulunuyoruz:
1-Benim adımı kullanarak yalan söyleme, kendi düşüncelerini insanlara benim emrimmiş gibi aktarma(3).
2-Gururu, kibri ve böbürlenmeyi bırak. Ne (güç ve servet) toplamış olman, ne büyüklük taslaman sana bir yarar sağlamaz(4).
3-Senin gibi düşünmeyenlere veya maiyetinden olmayanlara karşı yüzünü ekşitip, buruşturma, onlardan yüz çevirme. Jest ve mimiklerinle onları kendinden uzaklaştırma(5).
4-Kadınlar hakkında söz söylerken dikkatli ol. Belki de onlar senden daha iyi biliyorlardır(6).
5-İdaren altındakilere karşı yumuşak davran, onlara karşı kaba va katı olma(7).
6-İnsanları çekiştirmeyi, aşağılamayı, onları alaya almayı, itham etmeyi bırak. İnsanları alçak ve şerefsiz şeklinde nitelendirme! Belki de onlar, senden daha üstündürler(8).
7-Zandan kaçın (zan ile hareket ederek insanların hayatını zindana çevirme. Her önüne geleni darbeci veya paralelci ilan ederek hayatlarını söndürmekten vazgeç)(9).
8-İnsanların kusurunu araştırıp durma, casusluğu terket(10).
9-Bir fasık sana birisi veya bir topluluk hakkında haber getirirse, o haber doğrultusunda yapacağın işler ve alacağın kararlar sebebiyle pişman olmamak için (kandırıldık, aldatıldık durumuna düşmemek için) o haberin doğruluğunu iyi araştır(11).
10-Danışman ve müşavirlerini işinin ehli olan doğru adamlardan seç, yapacağın işlerde onlara danış. Karar verdikten sonra da o kararda ısrar et, gelgitler yaşama(12).
_____________
1-Ebu Davud, Nikah 4, (2050); Nesaî, Nikah 11, (6, 65-66)
2- Kur’an-ı Kerim, 53/3-4
3-Kur’an-ı Kerim, 10/69
4- Kur’an-ı Kerim, 7/48
5-Kur’an-ı Kerim, 80/1-2
6-Kur’an-ı Kerim, 58/1-2
7-Kur’an-ı Kerim, 3/159
8-Kur’an-ı Kerim, 49/11
9-Kur’an-ı Kerim, 49/12.
10-Kur’an-ı Kerim, 49/12
11-Kur’an-ı Kerim, 49/6
12-Kur’an-ı Kerim, 3/159
Bir yanıt yazın