BAKIN KATLIAMLARA GELINCE TURKLER YAPMIS DEMEKDE
ZAFERE VE ADELETE GELINCE OSMANLI DEMEKDE
MEHMEDIN ORDUSUNDA 70 MILLETDEN ADAM VARDI .. BUNLARI BIR ARAYA GETIREN SEBBE ISE SADECE BIZ TURKLERIN KUTSAL GORDUGU SEBEB DEGILDI..
OKUYUN TURKLERE NASIL CAMUR ATILDIGINI GORUN.. YANI ISGALCILERIN (FETIHCILERIN) YAPTIGI TUM ADALETSIZLIK TURKLERE YAMANMIS DURUMDA
VE AYRICA BAKIN OSMANLI ISMI NASIL YUCELTILIYOR ..
İstanbul’un Karanlık Fethi
İSTANBUL’UN FETHİ/İŞGALİ
“İstanbul feth/işgal edildikten sonra II. Mehmet bir ferman yayınlıyor ve bu fermanda Constantinople’de yaşayan herkesin canına malına ve namusuna dokunulmayacak, bütün gayrimüslimler Osmanlı’nın koruması altında olacaktır”yalanı Türkiye’de resmi tarihte geçmektedir. İlginç olan, II. Mehmet İstanbul’u aldıktan sonra Constantinople’nin en büyük kilisesi Ayasofya’yı camiye çevirmesi Türkiye’de doğalmış gibi anlatılmaktadır. Hem başka bir dinin mabedini kendi dinin mabedine çevireceksin hem de II Mehmet’in hoşgörülü olduğunu söylemeyi sürdüreceksin. Yine Sana ait olmayan bir şehri alacaksın ve buna fetih diyeceksin, işgal demeyeceksin ama başkası aynı şehri 13 Kasım 1918 de almaya kalktığında buna işgal diyeceksin. Esasında işgal ile fetih aynı manayı ifade etmektedir. Sana ait olmayan bir şehri zorla ele geçirmeye alan açısından fetih, şehri kaybeden açısından işgaldir.
İstanbul’un fethi/işgali ile ilgili Halil İnalçık’ın “Tarihçilerin Kutbu” ve Erdoğan Aydın’ın “Fatih ve Fetih: Mitler ve Gerçekler” kitaplarında ayrıntılı bir bilgi verilmektedir. Constantinople, Osmanlı tarafından alındıktan sonra ki aşama için Erdoğan Aydın ne yazmış bakalım.
“Türkler şehirdeki pek çok Hıristiyan’ı kılıçtan geçirdiler. Yollar sanki yağmur yağmış gibiydi ve dereler kadar kan akıyordu. Gerek Hıristiyanların gerek Türklerin ölü vücutları Çanakkale denizine atıldılar. Bunlar kanallardaki havuzlar gibi suyun üstünde yüzüyorlardı (s.68)
Fetih sonrası talan meselesinde Aydın diğer yazarlardan aktarmalar yapmış:
” … yataklarında uyuyan kadınlar karabasanlar yaşamışlardır. Elleri insan kanıyla boyanmış kılıçlı insanlar, rastlantı sonucunda bir araya gelmiş olan bu her ırk ve milletten oluşan kalabalık, vahşi hayvanlar gibi evlere girmişler, kadınları acımasızca sürükleyerek caddelere çıkarmışlar ve orada kendilerine her türlü kötülüğü yapmışlardır … Ve kiliselerin kirletilmesi, yağmalanması … böyle bir şey nasıl anlatılabilir ki? İkonaları ve kutsal emanetleri ve diğer eşyaları saygısızca yere fırlattılar … bazılarını ateşlere atarken, diğerlerini parçalayıp sokaklara saçtılar. Eski zamanın kutsal ölülerinin mezarları açıldı ve kemikleri parça parça edilip sokaklara atıldı. Kutsal kupaların kimi içmek için kullanıldı, kimi eritilip satıldı … “ (1)
” … güneş doğalı çok olmamıştı ki, şehir Türkler tarafından ele geçiriliyor ve yağma başlıyor; mukavemet gösterenler öldürülüyor, ihtiyarlar ve cüzamlılarla hasta kimseler parça parça ediliyordu. Teslim olanları esir alıyorlardı.” (2)
“Küçükler ve çok yaşlılar para etmedikleri için orada öldürüldü. Erkekler iplerle bağlandılar, kadınlar ikişer üçer kişilik gruplar hâlinde birbirlerine saçlarından bağlandılar. Bizanslı görgü tanıkları, küçük kız ve oğlanların sunak masaları üstünde ırzlarına geçildiğini ve büyük kilisenin onların çığlıklarıyla çınladığını anlatırlar.”(3)
Bunları hemen hemen aynı açıklıkla Osmanlı tarihçileri de yazmışlar:
” … Şehrin içine girdiler. Yağma ve talan ettiler. Oğlanlarını, kızlarını ve mallarını alıp esir ettiler. Sultan Mehmet dahi evleri için yağma buyurdu. O sırada tutabilen tuttu. Müslümanlar şöyle mala gark oldular ki, İstanbul’un yapıldığı 2400 yıldan beri toplanan mal hep gazilere nasip oldu. Üç gün yağma ettiler. Üç günden sonra yağmayı yasakladılar.” (4)
“Hisar fetholundu. İyi yağmalar ve doyumluklar oldu. Altın, gümüş ve mücevherler ve her türlü kumaşlar gelip pazara döküldü. Satmaya başladılar. Halkını esir ettiler. Tekfurunu öldürdüler. Güzel kızlarını gaziler bağırlarına bastılar.” (5)
Bu Konuda Emine Çankara’ın kitabında da İstanbul’un alındıktan sonra nasıl yağmaladığı anlatılmaktadır:
” O zaman Fatih’in yanında, meşhur Beylerbeyi Hamza Bey’in oğlu, Mahmut Paşa’nın katibi Tursun Bey. Tursun Bey Tarih-i Ebu’l-Feth’de gerçeği anlatıyor. İmparatorlar o zaman kırmızı çizme giyerlerdi. Ölüsünü çizmelerinden teşhis ediyor, getiriyorlar. Fatih fetihte saltanat rakibi Emir Süleyman oğlu Orhan’ı da yakalattı ve idam ettirdi. (…) Orhan, Bayezid’in oğlu Süleyman Çelebi’nin oğlu. İstanbul’a sığınmış, sultanlık iddia ediyordu. Fatih’e karşı surlarda savaştı. Fatih’in ilk işlerinden biri imparatorun ölüsünü buldurmak ve Orhan’ı buldurup idam ettirmek.. Çelebi Mehmed’in soyundan gelenler saltanatın hakiki sahibidir, Fatih bu soydan gelir. Halbuki Orhan, Çelebi Mehmed’in kardeşi Süleyman Çelebi’nin oğludur.”(6)
- Mehmet’in İstanbul’u aldıktan sonra yağma yapmaması hem İslam hukukuna hem de tarihe aykırıdır. Şehir alındıktan sonra 3 gün yağmalanmıştır. O devirde savaşların nedenlerinden birisi de yağmaydı. Askerlerin savaşa gitme nedeni ganimet elde etmekti. Bu ganimetin içinde para, mal mülk olduğu kadar erkek ve kadın köle (cariye) elde etmek de vardır. Çünkü askerler bekârdır ve cariyeleri cinsel ihtiyaçları için kullanacaklardır ki biz buna günümüzde tecavüz diyoruz, köleleri ise esirciyan pazarlarında satarlardı. II. Mehmet (Fatih) kundaktaki on bir aylık kardeşi Ahmet’i boğdurmuştur, Hurifileri canlı canlı yaktırmıştır.
KAYNAKÇA:
1- Kritovulos, “İstanbul’un Fethi”, İstanbul, 1967, s. 72
2- Zorzi Dolfin, İstanbul’un Muhasarası ve Zaptı – Maalesef metinde bu kitabın künyesi yok
3- Sndrew Wheatcroft, “Osmanlılar”, İstanbul: Altın Yayınları, 1996, s. 37
4- Oruç Beğ Tarihi, İstanbul: Tercüman Yayınları, s. 109
5- Aşık Paşaoğlu Tarihi, İstanbul: M.E.B. Yayınları, 1992, s. 119
6- Emine Çaykara, Tarihçilerin Kutbu, “Halil İnalcık Kitabı”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Nehir Söyleşi 16, 2005, Sayfa 460-461.
^Yazı tarafıma ait değildir. Kimin derlediğini bilemediğimden izin almadan paylaşmak zorunda kaldım.^
27th November 2013, Mehmet Mirioğlu tarafından yayınlandı
Yazıları posta kutunda oku