Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vize muafiyeti için terörle mücadele yasasında değişiklik şartı koşan AB’ye Brüksel’deki PKK çadırlarını işaret ederek “Siz önce AB Konseyi önünde çadır kuranlara karşı zihniyetinizi niye değiştirmiyorsunuz? Onlara çadır kurduracaksınız, demokrasi için olduğunu söyleyeceksin; bize de vizeyi kaldıracağım şartı şu. Biz yolumuza gidiyoruz, siz de yolunuza gidin. Kiminle anlaşabiliyorsan onla anlaş” resti üzerine vize serbestisi süreci tehlikeye girmiştir.
Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ın 14 Nisan 1987 tarihindeki üyelik başvurusu sırasında söylediği “Bu uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bizi caydırmak için çok şey yapacaklar. Ama yılmamalıyız” sözünü hatırlayarak AB üyeliğinin kolay kolay gerçekleşmeyeceğini, fakat “pireye kızıp yorgan yakmamak” gerçeğinin de göz ardı edilmemesini düşünmekteyim
Lucius Annaeus Seneca “Hangi kapıya yöneldiğini bilmeyen hiçbir zaman uygun esen rüzgarı bulamaz” (ignoranti quem portum petat nullus suus ventus est) derken haklıdır. Çünkü, yöneldiğiniz kapıyı bilmezseniz, hiçbir zaman uygun esen rüzgarı yakalayamazsınız. Ama bazen kapıyı bulmanız yeterli olmayabilir. Çünkü rüzgar eğer tersten eserse, sizi uygun olan kapıya değil, istemediğiniz bir kapıya yönlendirebilir.
Avrupa’da PKK’lıların çadır kurması ilk defa olmamaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (Strasbourg) Doğu Perinçek davasının görüşüldüğü 28 Ocak 2015 tarihinde PKK’lılar AİHM önünde “çadır kurup” Ermenilere destek olmuşlardır. Aynı gece Strasbourg meydanında Türkiye aleyhine gösteri yapmışlardır. Davayı, Türk üniversitelerinden izleyen tek akademisyen olarak bu gelişmelere tanık oldum.
Aşağıdaki fotoğraftan da görülebileceği gibi 28 Ocak 2015’de AİHM önünde çadır kuran PKK’lılara yetkililer neden tepki görmemişlerdir?
Ankara Ticaret Odası’nda 5 Mayıs’ta “Avrupa Birliği Günü” konulu Panel’e katılan Avrupa Birliği Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Cangir 2 Temmuz 2016 tarihinde vizelerin kalkacağını açıklamıştır. Ben de bu tarihte vizelerin kalkamayacağını, bana yöneltilen bir soru üzerine açıkladım ve de “2 Temmuz’a 2 aydan az bir zaman kaldı. Bakalım kim haklı çıkacak” dedim ve de haklı çıktım.
AB Bakanı Volkan Bozkır “AB üyeliği bizim stratejik hedefimiz ve medeniyet projesidir” derken ve de Başbakan Davutoğlu da “AB bizim için stratejik bir hedeftir. İnşallah öyle veya böyle bir gün mutlaka Türkiye AB’nin üyesi olacaktır” (Hürriyet, 28.01.2015) görüşündeyken, Cumhurbaşkanının farklı yöndeki açıklaması akılları karıştırmıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 9 Mayıs Avrupa Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, “Avrupa Birliği üyeliğinin Türkiye için stratejik hedef” olduğunu söyleyerek önceki açıklamasını düzeltmiş ve “verilen sözlerin tutulmasını ümit ediyorum” demiştir.
Büyük bir ihtimalle Cumhurbaşkanı bu açıklamasında Atatürk’ün 29 Ekim 1923 tarihinde Fransız yazar Maurice Pernot’ya verdiği demecini esas almıştır: “Bütün çalışmamız Türkiye’de asri binaenaleyh batılı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmek arzu edipte Batıya yönelmemiş millet hangisidir?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB çıkışları haklı olabilir ama, Avrupa Birliği Türkiye’ye Bobon kriterleri (BO: Bizden Olanlar, BON: Bizden OlmayaNlar) uygulasa, Türkiye bazı Avrupalılar tarafından BON kapsamında algılansa da, Dokuzuncu Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in Aydın Doğan’a 7 Şubat 2015 tarihinde yazmış olduğu mektuptaki “Türkiye, ne olursa olsun, Avrupa Birliği çıpasına sarılmalıdır. Bundan vazgeçmek olmaz” görüşünü de dikkate almak gerekir. (Hürriyet, 19.06.2015)
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda vize serbestisi konusu görüşülmüş ve Türkiye’nin 72 şartın tamamını yerine getirmesi gerektiği konusunda karar alınmıştır. Parlamento’daki görüşmelerde Fransız aşırı sağının lideri Marine Le Pen’in “Vizesiz seyahat kararı çıkarsa sadece Türkler değil, Orta Asya’daki tüm Türk devletlerinin vatandaşları Avrupa’ya gelecekler” açıklaması dikkat çekicidir.
Avrupa Parlamentosu’ndaki olumsuz gelişmeler üzerine Bakan Bozkır serbest dolaşım için umudunu kaybetmeye başladığını söylemiş ve adım atılması gereken beş kriterden biri olan terörle mücadele yasalarında değişiklik yapmanın imkansız olduğunu açıklamıştır.
AB Türkiye’den; terör suçlarının kapsamının daraltılmasını, temel insan hakları, özgürlükler, güvenlik ve adil yargılanma hakkı ile ifade ve toplanma -gösteri- özgürlüğünü garanti altına alan adımlar atmasını istemektedir. Fakat Türkiye’nin komşuları İsviçre, Almaya, Fransa, İngiltere, İtalya değildir. Türkiye aktif olarak terörle mücadele eden bir ülkedir. Kendileri de terörle sorun yaşayan AB ülkelerinin Türkiye’nin bu alandaki hassasiyetini dikkate alması gerekir.
İKV’nin 23-24 Nisan 2016 tarihlerinde Realta araştırma şirketine yaptırdığı anketin sonuçlarına göre kamuoyunda AB üyeliğine destek bir önceki yıla göre 13 puan artarak yüzde 75 oranına çıkmıştır. AB üyeliği için yüzde 75 oranındaki kamuoyu desteğini hükümetin dikkate alması gerekir. Vize serbestliğinin sağlanması, bu desteğin devamı ve üyelik sürecinde ilerlenme sağlanması açısından önemlidir.
Özetle söylemek gerekirse, “vize muafiyeti” ve de doğrudan bağlantılı olmasa da “Türkiye’nin AB üyeliği” şimdilik bir başka bahara kalmıştır. Fakat bu bahar 2023 yılının sonbaharı olmamalıdır.
Bir yanıt yazın