İslamcı IŞİD terör örgütü Kilis’e yönelik roket saldırılarıyla can alıyor, halkta korku ve panik oluşturuyor.
Örgütün imamları, Suriye’de kontrollerinde olan Bab, Mınbıc, Cerablus camilerinde okudukları Cuma hutbelerinde Gaziantep, Nizip, Karkamış ve Kilis’in, IŞİD’in en büyük hedefleri arasında olduğu duyuruyor.
Alttan alta bu merkezlerdeki halkın çok yakında mülteci konumuna düşeceği ve IŞİD’in Türkiye’de yeni bir boyuta evrileceği öne sürülüyor…
Türkiye, Kilis’e yapılan roket saldırılarına İŞİD’in mevzilerine yönelik İncirlik’ten belirli aralıklarla havalanan İHA’lar, sınırda konuşlandırılmış Fırtına obüsleri ve çok namlulu roketatarlarla sözde yanıt veriyor, çünkü İŞİD pikabı çoktan yer değiştirmiş oluyor!
*
Bu sırada Moskova’da Dışişleri Bakanı S.Lavrov, BM Suriye Özel Temsilcisi S.de Mistura ile bir aradadır.
Düzenlenen basın toplantısında “Türkiye’nin Suriye topraklarını bombalaması Rusya’yı endişelendiriyor.
Güvenli bölgenin oluşturulması için çağrılar yapılıyor.
Kara harekâtı hazırlıkları çağrısı haberleri geliyor.
Biz, teröristlerin silah ve insan kaynağı ile beslendiği kanalların kapatılmasın öneminin altını çizdik.
Bu bağlamda Rusya, aktif bir şekilde transit olarak kullanılan Türkiye-Suriye sınırının kapatılmasını acil görev olarak görüyor” diyor.
Aslında gelişmelerin sadece Suriye yönünü gösteriyor…
*
Ama arka planda,Türkiye’de İslamcı AKP hükümeti, Kürtlerin tasfiyesini gerçekleştirmeden iktidarının tamamlanamayacağı bir noktadadır.
Ne ki, Suriye ve Irak’ta devam eden iç savaş PKK’nın besleneceği koşulları sağlıyor.
Devlet ile sürdürdüğü savaşın zayıf tarafı olan PKK mücadelesinde asimetrik yaklaşım sergiliyor.
Üstün olan devletin zayıf taraflarından yararlanarak onun devasa gücünü alt etmek için beklenmeyen, önlenemeyen ya da tercih edilmeyen yöntemler, silahlar ve teknolojiler kullanıyor.
Nitekim PKK geniş bir coğrafyanın dağında, kırında, şehirinde eylem yapma kapasitesiyle bu mücadelenin uzun ve yıpratıcı olacağını gösteriyor.
PKK’nın kaos yaratarak halk üzerinde kontrol sağlamak ve devlet otoritesinin yerini alarak toprak koparma hedefi, Türkiye için ciddi bir güvenlik açığı oluşturuyor.
Üstelik devletin terörle mücadeleye tahsis edebileceği kaynakları da sınırsız değildir…
*
Halbuki hegemonya sadece devletin kaba kuvvetiyle değil,bu gücün kabullenilmesini öngören ahlakî ve entelektüel argümanlarla beraber vücud buluyor.
Bu devlet gücünün hayatiyetini sürdürebilmesi için sadece top,tank ve tüfeğe değil meşru gerekçelere de ihtiyacı bulunduğu anlamına geliyor.
Yani kaba kuvvetin yanı sıra devletin ince gücünü de harekete geçirmesi gerekiyor.
Ancak hegemonik güç dünya kamuoyunun tepkisini çekiyor, o yüzden devletin ince gücünün başarı şansının olup-olmadığı tartışılıyor…
*
Nitekim AKP hükümeti de yeni bir “Terörle Mücadele Eylem Planı”nı doğrultusunda terörle mücadele sürdürüyor.
Ancak ilgili plan doğrultusunda;
“Psikolojik Unsur” başlığında Millet ile Devlet arasındaki farkların kalkması için birleştirici anlayışın geliştirilmesi,
“Komşu Ülkelerle Ortak Ruh” başlığında Ortadoğu’da kardeşlik süreci için birleştirici ruhun geliştirilmesi,
“Yasal ve İdari Düzenlemeler” başlığında yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi,
“Ekonomik Destek” başlığında bölge ekonomisinin tahkim edilmesi,
“Kapsamlı Demokratik Reform Süreci” başlığında bütün bu reformların yeni Anayasa doğrultusunda çıkarılması ve daha bir dizi fikrî tezler öngörüsü;
Tüm inceliklerine rağmen, terörle doğrudan mücadele eden polisin ve askerin edilgen ve pasif konumunu değiştirmiyor.
Yollarda denetimlerin artırılması, karakolların kalekollara dönüştürülmesi vb. hamleler sadece savunmacı karakteri besliyor…
*
Bu yüzden Türkiye, PKK terör örgütüyle mücadelesinde bir türlü hedeflerine ulaşamıyor.
Mücadelenin başarıya ulaşması çabasıyla hava gücü kullanımında ve sahada askerle, polisle kendini bir tansiyon merdiveninde tırmanır buluyor.
Geniş ve görünür bir şekilde işe bir kere giriştikten sonra devlet itibarı zedeleniyor.
Karar vericiler fazlaca muhteris emellere ulaşma umuduyla kaynakları yığmak zorunda kalıyor.
*
Bir süredir Gaziantep sınırında Kilis ve Kargamış’a atılan roketler ve türlü saldırılarla birçok insan hayatını kaybederken ya da evinden, aşından, işinden olurken;
Bu mağduriyetlerin neden yaşandığını, kimin çıkarının beslendiği benzeri sorular havada uçuşuyor.
Güney sınırlarının çok rahat kullanıldığı bu süreçte,
Yoksa AKP; Suriye’de güvenli bölgenin oluşturulması için İŞİD mevzilerini bombalıyor görünürken, karşılığını Kilis’te, Gaziantep, Nizip, Karkamış’ta mı ödüyor?
*
Yoksa iş bu kadar basit değildir de;
Yoksa AKP; İŞİD terör örgütünün Kilis’te atılan roketlerle güney sınırının insansızlaştırılması ve terörle mücadele politikalarının daha rahat ve itirazsız uygulanmasına yönelik bir adım mı atıyor?
Yoksa, halkın bölgeyi terk ederek bölgenin boşaltılmasını, insansızlaştırmayla askeri bir bölgenin oluşturulmasına mı çalışılıyor?
Yoksa, bu bölge giderek İŞİD terör örgütüne mi tahsis edilecektir?
Yoksa, devlet İŞİD terör örgütünü PKK terör örgütü ile olan mücadelesine vekil mi ediyor?
Nasılsa Türkiye, ABD ile birlikte kirli planlar ve komplolar düzenler ve türlü destekle Suriye’yi ele geçirmek üzere dünyanın dört yanından bölgeye getirdikleri paralı askerlerden oluşan İŞİD ve El Nusra gibi radikal örgütler halinde organize edilmiş bir ordu ile çok kanlı bir vekâlet savaşı yürütmemiş midir?
*
Böyleyse AKP hükümetinin PKK terör örgütü ile mücadelesindeki politikalarını tahkim etmek için İŞİD terör örgütü eliyle sınır bölgelerini vurması ve bu bölgeleri insansızlaştırmaya çalışması;
Sonra, iş açığa çıktığında “paralel yapı”örneğinde olduğu gibi “PKK ve İŞİD iki terör örgütü birbirini vuruyor” biçiminde işi gargaraya götürmek ve o saate kadar buna göz yummak potansiyeli,
Sayısız mahzurlarıyla birlikte kabul edilemez ve açık bir vatan hainliğidir…
5.5.2016