Rusların Türkistan Soykırımının 100. Yıl Dönümü
Son birkaç yıldır, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı’nın çeşitli cepheleri özellikle Çanakkale, Sarıkamış hadisesi gibi son asrı şekillendiren olayların 100. sene-i devriyesi münasebetiyle toplantılar yapılıyor, bilimsel çalışmalar düzenleniyor. I.Dünya Savaşı’nda Rus işgali altındaki Türkistan’da yaşanan isyan ve katliâm da bunlar arasında yer almalıdır. Türkistander Derneği ile Kastamonu Üniversitesi’nin düzenlediği “1916 Kıyamı ve Büyük Türkistan Katliamı’nın 100. Yıl Dönümü” başlıklı “II. Uluslararası Türkistan Kurultayı” bu konuda önemli bir boşluğu doldurdu.
I.Dünya Savaşı’nın başında Çarlık yönetimi Türkistan’daki Rusların bir bölümünü askere aldığı halde Türkleri askere almıyor, bunun yerine onlardan ilave vergiler almaya karar verdiğini bölge halkına duyuruyor. Askere alınan Rusların geride kalan ailelerine maaş bağlandığı gibi kendilerine yolluk ödenek ve eşya veriliyor. Savaşın uzaması, cephelerden olumsuz haberlerin gelmesi ile Çarlık yönetimi cephe gerisi hizmetleri için (yol, köprü, tamirat, elbise, hayvan bakımı, yiyecek ….) Türkistan’dan 20-45 yaş arasında 250.000 kişinin askere alınmasına karar veriyor.
Kararın tebliği tam da Ramazan ayıdır. Usulüne göre bu emri yerine getirecek olanlar, Ramazan sonunda göreve gidelim dediklerinde kabul edilmiyor. Mevsim aynı zamanda pamuk hasat mevsimidir ki bölge halkının tek geçim kaynağı haline gelmiş, aynı zamanda devlete ağır vergi borcu karşılığı olarak ürün hasadı ve vergi borcunun ödenmesi gerekmektedir. Öte yandan Türklerden askere gidecek olanların ailelerin herhangi bir maaş bağlanmadığı gibi bizzat gideceklere Ruslara verilmiş olan yolluk para veya giyecek verilmiyor.
250.000 kişinin nasıl seçileceği konusunda Rus yönetimi özellikle Türklerden işbirlikçi-rüşvetçi, yerel ağa veya önde gelenleri yetkilendirmiştir. Bunlar da işi tamamen rüşvet fırsatı haline getirip 25 yaşındaki bir genç istenen rüşveti verince 50 yaşında yazılıyor, askerlikten muaf oluyor. 70 yaşındaki dede istenen parayı vermeyince 40 yaşında olarak gösterilip kaçak muamelesi yapılıyor. Rus yöneticilerin özellikle Türkler için çatışmayı sürekli kılmak ve yolsuzluk yapanları güçlendirerek ahlaki çöküş ile toplumu daha kolay yönetme hesapları sözkonusudur. Aslında bütün sömürgeciler, sömürülen halkın inanç, akait ve ideolojik temellerini yıkmak, içki, kumar, hırsızlık, ahlaksızlığı yaymak konsundaki programları bilinmektedir.
Bütün bu şartlar altında Türkler yönetime karşı isyan ediyor. Bunun üzerine Rus yönetimi Türkistan’dan cephelere asker göndermeyi planlarken, bu bölgenin kaybedilme tehlikesine karşı cephelerden getirtilen askerle ayaklanmayı kanlı bir şekilde bastırıyor. Niceleri Rus katliamından kaçmak için evlerini, köylerini yakarak hayvanlarıyla dağlara çıkıyor. Bunlardan bir kısmı Doğu Türkistan’a göç ediyor. Önemli bir kısmı ise kışın bastırmasıyla donarak yok oluyor. Buna karşın yine de 100.000 civarında Türk cephelere gönderiliyor. Ancak Rusya içerden kaynamaya başlıyor. 1917 Şubat ayında Çar tahttan feragat ediyor. Daha sonra yüzbinlercesinin kurşuna dizilme emrini verdiği gibi kendisi de kurşuna dizilerek hayatı sona eriyor. (Bu ayrıntı, özellikle Türkistanlı annelerin şiirler halindeki beddualarının tuttuğu şeklinde anlatılıyor.)
1917 Şubat-Ekim arasında Rusların kendi içindeki kavgalarından Bolşevikler galip çıkıyor. Ondan sonra da devam eden Beyazlar-Kızıllar mücadelesi ile Rusya bir bakıma I.Dünya Savaşı’nın mağlubu olarak yeni bir döneme giriyor. Rusya’nın yer aldığı cephe, bu savaşı kazanmıştı. Buna karşın Çarlığın yıkılması ile cephe derinden sarsılıyor. Bütün bu gelişmelerin temelinde ise Türkistan’daki 1916 Kozgalanı (Milli Mücadelesi veya İsyanı) yer alıyor.
1916 yılında bugünkü Tacikistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Kazakistan şehirlerinde yaşanan ve bölgeyi adeta kan gölüne çeviren devlet terörü, buraya kadar daha çok istatistiki bilgiler halinde verildi. Ancak toplantıda sunulan tebliğlerle her kasabada, köyde, mahallede anneler, babalar, eşler, çocuklar, yaşlılar ile nasıl bir insanlık dramının yaşandığı az da olsa ortaya kondu. Konuyla ilgili şiirler, hikâyeler ve bilimsel araştırmalar, çalışmalar var. Ancak Türkistan cumhuriyetleri dahi bu yaşananların enine boyuna tartışılması, anlatılması, bilinmesi konusunda yeteri kadar hazır değil. Bizlerin Rumeli ve Kafkas dramlarını henüz yeteri kadar bilmediğimiz gibi.
Açılış konuşmasında eski bakanlardan Hasan Celal Güzel, 93 harbinde ve sonrasında Balkanlarda katliama uğrayan Müslümanların sayısının 5 milyonu geçtiğini söyledi. Kafkasya’dan sürgün edilip yolda katliama maruz kalanların sayısı da milyonu geçmektedir. 1916 olaylarında Rusların doğrudan kurşuna dizdiği veya idam ettiği Türkistan Türklerinin sayısı 700.000 küsur olup bu katliamdan kaçıp dağlarda açlıktan ve soğuktan ölenlerin sayısı çok daha fazladır. Daha dün soydaşlarımızın maruz kaldığı bu soykırım kapsamındaki katliam niçin hatırlanmaz, anlatılmaz, sorumluları sorumluluğun gereğini yerine getirmez? McCharthy, Ermenilerin katlettiği Türklerin sayısının 2 milyonu geçtiği halde niçin Türklerin bu konuda araştırma yapmadıklarına, buna karşın uydurma soykırım yalanlarını dinlediklerine şaşıyorum, demişti.
Toplantıda, Kırgızistan devlet başkanının 1916’da yaşananların gerçek bir soykırım olarak kabul edilmesi gerektiği yönündeki beyanı nakledildi. Buradaki soydaşlarımızın yakın tarihlerini kendi pencerelerinden doğru bir şekilde inceleyip geniş kitleleri haberdar edeceği günler elbette gelecektir.
alaeddinyalcinkaya@gmail.com
Bir yanıt yazın