Dimetoka, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Anlaşması ile Yunanistan’a bırakılan, Türkiye sınırına 12 kilometre mesafede, Sofulu’nun 20, Dedeağaç’ın 90 kilometre kuzeyinde, Evros (Meriç) ilinin (Nomos) sınırları içinden geçen Kızıl Çay’ın içerisinden geçtiği bir ilçe. 1361 yılından 1923 yılına kadar toplam 562 yıl Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan bu ilçe, o gün bu gündür Yunanistan sınırları içinde.
Nüfusu 9 bin civarında olup sakinlerinin büyük bir kısmı Türk ve Müslüman. Lozan Anlaşmasına göre ilçede yaşayanların statüleri azınlık, daha doğrusu Müslüman azınlık. Yunanistan hükümeti herhangi bir şekilde ve yerde Türk kelimesinin kullanılmasını asla kabul etmediği için tanımlamaları Müslüman olarak geçiyor.
Bu güzel Osmanlı ilçesinde bir da camimiz var. Adı Çelebi Sultan Mehmed I Camii veya da Bayezid Mehmed I Camii. Osmanlı padişahı I. Murad, Edirne’de Eski Saray inşa edilirken 5 yıl burada kalmış, oğlu Yıldırım Bayezid burada doğmuş. Önemli bir Osmanlı mimari eseri olan Çelebi Sultan Mehmet Camisi, -ki bazı yerliler Dimetoka Beyazıt Camisi de denmektedir- bu dönemde inşa edilmiştir. Şu an Bakımsız ve son derece kötü durumdadır, Çelebi Sultan Mehmet, nam-ı diğer Dimetoka Beyazıt Camisi.
24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Anlaşmasına göre azınlık statüsüne dahil edilen Dimetokalı Türklerin neredeyse hiçbir hakları yoktur. Dolaşımları, iş bulma imkanları, iş kurma olanakları, ev, bina, işyeri, atölye ve benzeri bina yapmaları yasaktır. 1 Ocak 1981 tarihinde Yunanistan’ın AB’ye girmesi ile her tür insani hakka sahip olacaklarını zanneden Dimetokalılar süreç içinde hiçbir hakka sahip olamayacaklarının farkına vardılar. Ayırımcılık ve zulüm o denli büyük boyuttaydı ki, otomobil ehliyeti olana traktör ehliyeti verilmemekteydi sırf toprakla uğraşamasın diye, traktör ehliyeti olana da otomobil ehliyeti verilmemekteydi, çiftçilikten başka bir iş yapamasın diye.
Konun özü aslında Çelebi Sultan Mehmet Camisi nam-ı diğer Dimetoka Beyazıt Camisi.
Dimetoka’daki bu camimiz gerçekten de dökülüyor vaziyette. Yunanistan hükümeti, Lozan Anlaşmasına göre azınlık statüsüne indirgemiş Müslümanların bu camiyi tamir etmesine, bakım yapmasına izni yok. Caminin 2 şerefeli bir minaresi var ama minarenin külahı da bulunmamakta. Yunanistan hükümeti külahın yapılmasına da izin vermiyor. Doğal olarak da Külah olmayınca “Alemi” ve Alem’in en uç kısmında, göğe bakan bir şekilde yerleştirilen Müslümanlığın simgesi olan “Hilal”i de bulunmamakta bu camimizin.
Tüm bunlara ilaveten bu camimizden “Ezan” okunmasına da izni yok, anlı şanlı ve insan haklarına son derece saygılı olduğunu iddia eden, kendi gözündeki merteği göremeyen ama Türkiye’nin gözündeki çapağı görebilmek için fago (büyüteç) kullanan Avrupa Birliğinin ve onun ayrıcalıklı üyesi Yunanistan hükümetinin.
İşte azınlık olmak böyle bir şey.
Rum Yönetimi başkanı Anastasiadis, Yunanistan, Avrupa Birliği ve de BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide de, bizler Kıbrıslı Türklere “Ayrıcalıklı Azınlık” statüsünü uygun görmekteler. Eide de artık açıklamalarında “Çoğunluk olmayan Toplumlara Avrupa Birliği’nin tanıdığı ayrıcalıklardan” bahsetmeye başladı son bir aydır. Bizleri azınlık statüsüne düşürmek için perde arkasında çok çalışıyorlar anlaşılan…
Hiçbir zaman ve hiçbir koşulda “Azınlık” veya da nam-ı diğerle kandırmaca isimli “Ayrıcalıklı Azınlık” olmayı kabul etmeyecektir Kıbrıs Türk halkı.
Biz şehitlerimizi, evlerimizi, köylerimizi, tarlalarımızı, zahiremizi, hayvanlarımızı ve de en önemlisi geleceğimizi “Azınlık” veya da “Ayrıcalıklı azınlık” olmak için vermedik…
Ata ATUN
e-mail: ata.atun@atun.com veya ata.atun@gmail.com
Facebook: Ata Atun
22 Nisan 2016
Bir yanıt yazın