Sekizinci Cumhurbaşkanımız Turgut Özal, ölümünün 23’ncü yılında 14-15 Nisan 2016 tarihlerinde adını taşıyan Turgut Özal Üniversitesi’nde ikincisi gerçekleştirilen Uluslararası Turgut Özal İşletme, İktisat ve Siyaset Bilimi Kongresi’nde (International Turgut Özal Congress on Business, Economics, and Political Science II) anılmıştır.
11 ülkeden 118 akademisyenin 22 eşzamanlı oturumda 127 bildiri sundukları Kongre’nin Açılış Programı’nda davetli konuşmacılar Columbia ve Harvard Üniversite’lerinden Prof. Dr. Jack Lewis Snyder ve Bilkent Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sübidey Togan tarafından yapılmıştır.
Rahmetli Özal, cumhurbaşkanlığı görevi sürerken Atatürk’ün ardından, görevi başında vefat eden ikinci cumhurbaşkanıdır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hem DPT Müsteşarlığı hem de Başbakanlık Müsteşarlığı yapmış tek başbakan ve cumhurbaşkanıdır.
Özal’ın düşüncelerinin odak noktası Türkiye, Türk insanı ve Türkiye’nin dünyaya açılmasıydı. Anavatan Partisi’ni kurduğunda uzlaşmayı ve birleştiriciliği ön plana alarak Türkiye’nin bir değişim sürecine girmesini ve dünyayla buluşmasını sağlamıştır.
Özal; sabır, hoşgörü ve düşünmenin bir arada olduğu ve bunları Türkiye’ye özveriyle veren, Türkiye için hayatının her bir saniyesini harcamış bir liderdi. İzlediği dışa açık politikalarla Türkiye’yi dünyaya açmıştır. Türkiye’yi ithal ikamesi modelinden ihracat önderliğinde büyüme modeline dönüştürmeyi başarmıştır. Döneminde pek çok Anadolu il ve ilçesinde organize sanayi bölgeleri kurulmuştur.
Türkiye’de yaşayan Kürtlerin hakları için çözüm sürecini başlatmış, Kuzey Irak lideri Mesut Barzani’ye uluslararası alanda rahat seyahat edebilmesi amacıyla kırmızı Türk Pasaportu vermiştir.
Her zaman sivil yönetimi savunmuş ve halk tipi sivil kıyafetlerden hoşlanmıştır. Ölümünde sivil cumhurbaşkanı, demokrat cumhurbaşkanı, dindar cumhurbaşkanı pankartlarıyla bu tutumu kamuoyu tarafından desteklenmiştir.
Özal, 14 Nisan 1987 tarihinde Ankara Anlaşması’ndan bağımsız olarak ve bu Anlaşma’da öngörülen dönemlerin tamamlanmasını beklemeden bir Avrupalı devlet olarak AET’ye “tam üyelik” başvurusunda bulunmuştur.
14 Nisan’da yapılan başvurunun ardından Almanya’nın takındığı olumsuz tutum, Özal’ın Almanya Başbakanı Helmut Kohl’e yazdığı bir mektup ile kırılabilmiştir. Özal, “Bu uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bizi caydırmak için çok şey yapacaklar. Ama asla yılmamalıyız” derken haklıydı.
Fakat; AB’nin Türkiye’ye karşı uygulamış olduğu BOBON kriterleri (Bo: Bizden Olanlar, Bon: Bizden Olmayanlar) sebebiyle Türkiye, bu uzun ve meşakkatli AB yolunda hedefe ulaşmada çok zorlanacaktır.
17 Nisan 1993 tarihinde 5 ülkeyi kapsayan 12 günlük Türkistan gezisinden sonra vefat etmiştir. Cenazesine, ben dahil Türkiye’nin dört bir yanından yüzbinlerce kişi katılmış, tören televizyonlardan canlı yayımlanmış, ülkede 3 günlük yas ilan edilmiştir.
Ahmet Özal’ın ifadesiyle Turgut Özal “kavgayı sevmeyen bir insandı.” Allah rahmet eylesin.
Bu vesileyle Mehmet Akif Ersoy’un “Tevekkül” şiirinden son dörtlüğü sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!
Biraz saygı gerektir… ne saygısızlık bu ?
Huda’yı kendine kul yaptı, kendi oldu huda,
Utanmadan da tevekkül diyor bu cür’ete …. ha!
***
14 Nisan 2016 tarihinde Avrupa Parlamentosu’nun Strasbourg’da yapılan Genel Kurulu’nda görüşülerek kabul edilen ve Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır’ın “Rapor yok hükmündedir” açıklamasını yaptığı Rapor ile ilgili görüşlerimi haftaya sizlerle paylaşacağım.
Bir yanıt yazın