ABD nin Irak, Libya ve Suriye ülkelerinin içişlerine karışmasından önce Saddam, Kaddafi ve Beşir Esed’in kendi ülkelerinde otoriter birer lider olarak mezhep çatışmasının oluşmasına geçit vermedikleri bilinmektedir. İslami lider hegomonyasına alışık senelerdir aynı şekilde idare edilen bu ülkelerin lider dokusunu petrol rantı sebebiyle bozmaya kalkmak, Ortadoğuyu kana buladığı gibi, AB ülkeleri içinde tehlike yaratmaktadır. Bu liderlerin kendi halkını asıp kesmesini önleyeceğiz, demokrasi getireceğiz söylemi ve sahte bir Arap Baharı dayatması sonucu özellikle Irak,Libya ve Suriye’de çok kan dökülmesine yol açmıştır ve açmaktadır.
Ortadoğu’da IŞİD, K.Afrika’da Boko Haram Selefi-Sunni İslami dinci terorist gurupların bir İslami Haçlı seferini başlatılması kadar tehlikeli olan, bu bölgelerden taşan insan göçünün Avrupa Birliğinin tehdit edeceğidir. Bu gelişmiş ülkelere istem dışı göç 2013 yılında bir önceki yıla göre % 48 artış kaydederek, 72,437 den 107,365 yükselmiştir. 1990 yılında AB ülkelerinde 14 yaş üstü ve 60 yaş nüfusunda 2010 yılına kadar bir değişme izlenmemiştir. 2010 yılında, AB ülkelerinde 14 yaş üstü gurupta yine kayda değer bir değişme olmazken, 60 yaş gurubunda yükselme olmuştur. AB ülkelerine göç eden nüfusa bakıldığında bu durum tersinedir ve 14 yaş üstü gurubundaki artış AB ülkelerinin aynı gurubuna göre % 16 oranında daha fazla bir artış göstermiştir. (Pew İstatistik 2013)
İhtiyar AB ülkelerini 1960 yılından bu tarafa aldıkları yabancı işgücünün doğurduğu sorunlar halledilmemişken, Ortadoks Sunni-Selefi İslam göçündeki fundamentalist (köklü) din ayrımcılığının Hiristiyan-Müslüman ayrımcılığını getireceğini ve bunun sonucununbir kaos yaratacağını tahmin etmek güç olmayacaktır. 2010 tılı verilerine göre, Fransa’da Müslüman sayısı % 4.7 den % 6.9 a çıkmış ve nüfus içerisindeki oranı %10,3 dür. Bu rakamlar sırasıyla; İngiltere’de 2.9 dan 5.6 milyona bir artış, nüfusa oranı % 8.2. Almanya’da 4.1den 5.5 a bir artış, nüfusa oranı da % 7.1 olmuştur. İsrail’de bile Yahudi nüfusa göre Arap Müslümanlarının doğum oranın daha fazla artış kaydettiği belirtilmektedir. Dini grupların ortalama yaşlarına bakıldığında Yahudiler ve AB Hiristiyanlığı yaşlanmaktadır. 23 yaş ortalaması ile Müslümanlar en genç nüfus olarak, 26 yaş ortalaması ile ilk sırada. Hindular ikinci sırada yer almaktadır. 2010 yılında 1.6 milyar olan Müslüman dünya nüfusunun, 2030 yılında 2.2 milyara ulaşacağı “Pew Forum on Religion and Public Life” ca açıklanmıştır.
Geçen yıl, Pakistan hükümeti ilkokullarda okutulması için yayınlamış olduğu kitapta, ortadoks Sunni İslam dışında diğer din ve mezheplere düşmanca bakmaları önerilmektedir. Nitekim Mart 2016 da Lahor’da Hiristiyan-Müslüman çatışmasında 72 kişi ölmüştür.
Bu Ortadoks (selefi- kendinden sonra geleni”halef’i” kabul etmeme anlayışıdır)Sunni hakim olma ve yayılma egosunu körükleyen silah ve maddi finansmanını sağlayan kaynakların, bu mezhepsel savaşı başlatmalarının diğer bir tehlikesi, nüfusu yaşlı AB ülkelerinin insani tarafından faydalanarak Sunni selefiliği göçe sürükleyip, genç Müslüman nüfusu AB yaşlı nüfus arasına yerleştirmek olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Yeşil Arap sermayesinin AB li şirketlerde hisse paylarını arttırmış olmaları ve işgücü ücreti yüksek AB işçi ücretleri karşısında Sunni mezhep göçününü vizesiz dolaşımı, kiralık ve ucuz işçi olarak kullanmaya kalkılmasının doğuracağı sakıncalar da yabana atılmamalıdır. Ülkemizin resmi kayıtlara göre göya 3 milyon olan Selefi-Sunni göç tehlikesi yanında, yaşlı nüfusa sahip ve ekonomik finasman açısından bölünme ve ayrışma içerisinde olan AB ülkeleri, umarım tehlikenin farkındadırlar.
Erdil Ünsal
Bir yanıt yazın