“TÜRKİYE’Yİ SEVMEYEN İNSANLAR”
HÜSEYİN MÜMTAZ
KKTC’deki CTP’nin Genel Başkanı Talât; hem de Türkiye’deki Adnan Menderes Üniversitesi’nde düzenlenen “Kıbrıs Sorunu” konulu konferansta yaptığı konuşmada Kıbrıs’ta her görüşten insan ve münferit küçük gruplar olduğunu belirterek “Kıbrıs’ta demokrasi var kimse kusura bakmasın KKTC’de Türkiye’yi sevmeyen insanlar da eylem yapacaksa yapar. Burada bir sorun yok” diyerek olaya “yeni bir bakış açısı” getirmiş…
Doğru, Kıbrıs’ta hem de öyle bir demokrasi var ki; Alsancak-Girne dolmuşlarında bütün şoförler sigara içiyor, Gazimagosa’da mahalle aralarında hep siyah giymiş karanlık adamlar silahlarını göstere göstere dolaşıyor, Girne’de eğlence yerleri haftada üç gece sabahın 2’sine kadar bangır bangır beş mahalle öteye karaoke yapıyor, Lefkoşa’da gizli/açık betofisler dünyanın her yerine, özellikle de Türkiye’nin güneydoğusuna “servis” yapıyor, elektrik sendikası her ilçede istediği sokağın istediği direğine elektrik veriyor istemediğine vermiyor, öğretmen sendikasından habersiz/izinsiz hiçbir atama yapılamıyor-okul açılamıyor, KKTC’nin her sokağı, her caddesi usulsüz araba park etme mahalli de konumuz o değil…
İnsanlar Akdeniz’in bu en güzel coğrafyasını nasıl bu kadar hoyrat, bu kadar acımasız kullanabiliyorlar; havanın/suyun ve iklimin, altıntopların renginin, turunç/yasemin kokularının, Beşparmaklarla bulutların dansının nasıl farkına varmadan akşamı edip uyuyorlar akıl alır gibi değil…
Zaten konumuz o da değil.
Talat’ın; “KKTC’de Türkiye’yi sevmeyen insanlar da eylem yapacaksa yapar. Burada bir sorun yok” demesinden onbeş gün önce Yeniiskele’de “protokolün de” katılımıyla “Newroz” kutlanmış paçavra poster ve renklerle halay çekilmişti.
Bir ay önce Üniversite’de hâkimiyet kurmak isteyen “karşıt gruplu iki öğrenci grubu” çatışmıştı.
Beş sene önce filan üniversitenin hukuk fakültesine “kitle halinde” kayıt yaptıran “doğulu” öğrenciler “kitle” halinde eğitime başlamış, yıllık harçları İsviçre’de bir bankadan “kitle” halinde trink ödenmişti.
Kayıtlar ve öğretim halen de “kitle” halinde ve kesintisiz devam etmektedir…
“Nerelisin?” sorusuna istisnasız hepsi “Doğuluyum” cevabını vermektedirler.
“Ne demek lan” demiş Lefke’li bir ortaokul öğretmeni; “Ben de doğuluyum, Orta Asya’dan geldim, neyi saklıyorsun?”
Geçen gün o “öğrencilerle” Rum tarafına geçen bir başkası anlatıyordu yan masada, “Kahve içiyoruz, Erbil plakalı birkaç araba geldi, içinden çıkanlarla bizimkiler sarılıp öpüştüler, herifler PKK’lı. Onlar gittikten sonra sordum, -köylülerimiz abi, canımız ciğerimiz- cevabını verdiler”.
Erbil plakalı son model arabalar kuzeyde de cirit atıyor..
Acaba “bizimkiler” de mi PKK’lı?
Türkiye’li var, “Türkiye’li” var; KKTC’de gösteri yapan “Türkiyelileri sevmeyenler” acaba hangisini sevmiyorlar?
Türkiyeli’leri yahut “Türkiye’li”leri sevmediği iddia edilen Kıbrıs Türkleri acaba hangisini sevmiyorlar?
Kürtlerin hepsi elbette PKK’lı değil ama artık “PKK’lı değilim” demek zorunda…
Neden mi?
Bir Albay Nusaybin’den yazıyor;
“Bu operasyon nedeniyle her gün şehit haberleri alıyorsunuz. Biliyorum, çoğunuzun umurunda değil, ben gene de bilin istedim. Burada Çanakkale’de yaşanan muharebelerin ben benzeri yaşanıyor. Hatta daha da acıklısı… Aynı evin bir odasında askerler, diğer odasında teröristler. Asker ‘teslim ol lan şerefsiz’ derken, terörist de, ‘sen teslim ol TC’nin pi..’ diye cevap veriyor. Gazi Mustafa Kemal Çanakkale’nin nasıl kazanıldığını anlatırken, ‘mevziler arası 5 metre…’ diye anlatmaya başlar ya, aynen yaşanıyor şu anda”.
Okudunuz mu?
Farkında mısınız?
Geçen hafta, 6 Nisan Çarşamba günü; Lefkoşa’da, Saint Sophia Cathedrali (tabelâsında öyle yazıyor ama bildiğiniz Selimiye) ile eski Ortodoks Metropolitliği (şimdi onun da tabelâsında “Türk-İslâm Eserleri Müzesi” yazıyor) arasındaki yüksek ağaçların serin gölgesinde, Kıbrıs’ın enfes ortaçağ havasını içimize çekerken “bir fincan orta kahve” içiyoruz dostumla.
Hümanist bir üniversite hocası… PKK’lı öğrencilerin tetiklediği olaylardan söz ediyor.
“Şu an” diyorum; “Türkiye’de bin yılın hesaplaşması yaşanıyor. Çok canlar yanacak, nice yıkılamaz zannedilen kaleler yıkılacak, kavganın bir de buraya taşınmaması lâzım, burada taraf olma!”
Aynen öyle diyorum, “bin yıl” diyorum…
Benden beş gün sonra Cumhuriyet’te Ayşe Yıldırım; “Demirtaş bin yıllık Kürt kartını açtı” diye yazdı.
“Bin yıllık kardeşliği böldürmeyiz diyorlar. Bunu söyleyene bak ey kardeşim… Alparslan 1071’de Malazgirt’e geldiğinde Ardahan’dan Süleymaniye’ye, Van’dan Botan’a Kürtler yaşıyordu. Alparslan Anadolu’ya girmek istediğinde o topraklarda Ermeniler yaşıyordu. Kürtler kendilerini yönetiyorlardı… Bin yıllık ortak tarihimiz var diyorlar. Bunun 900 yılında biz Kürt’tük kardeşim. Son yüz yılda bizi Türkleştirmeye çalıştınız…” demiş Demirtaş.
Kimse bu Demirtaş’a eskiden Anadolu’da Truvalılar, Hititler, Akadlar, Asurlular, Likya’lılar, İyonyalılar, Frigyalılar, Karya ve Urartuluların “da” yaşadığını söylemedi mi?
Şimdi Anadolu’da kimse ben Truvalı, Akadlı, Asurlu, Likyalı, İyonyalı, Frigyalı, Karyalı, Urartulu’yum diyor mu?
Üstelik bunların hepsi birer devlet de kurmuş, sen 1000 (veya daha fazla) yıllık tarihinde hiçbir zaman iki aylığına da olsa (altı aylık Sovyet kuklası Mehabad dışında) egemen, bağımsız bir devlet kurma yeteneğini, iradesini gösterebildin mi?
Beceremiyorsan seveceksin kardeşim, kabul edeceksin. Tâbi, tebaa olacaksın.
Şimdi “1000 yıllık” hesaplaşmanın yaşandığı böyle bir süreci KKTC’ye taşımanın âlemi var mıdır?
Dikkat edin, KKTC’ye diyorum, Kıbrıs’a demiyorum.. Çünkü güneyde PKK örgütlüdür, yerleşmiştir, ileride “lüzumu halinde” kullanılmak üzere koruma altındadır. Kuzeye de yerleşme/üslenme çabasındadır.
İşte tam da böyle bir ortamda Dâvutoğlu önce Erbil çıkışlı Diyarbakır-Ercan; sonra da Urfa-Ercan uçuşlarının başlayacağını söyleyiverdi..
Neden mesela Diyarbakır ve Urfa’dan direkt Mogadişu değil de ille Ercan?
KKTC’de kimseye sordu mu istiyor musun böyle bir “irtibat” diye?
Çok zengin Diyarbakır, Erbil ve Urfalılar KKTC turizmine/bütçesine olağanüstü katkıda mı bulunacaklardı tatile, denize güneşlenmeye gelip?
Lefkoşa Belediye Başkanı Harmancı ile hiçbir tanışıklığım, görüşmüşlüğüm yoktur, siyasi düşüncesine de katılmam.
Ama dün, sadece o, bir tek o konuyla ilgili olarak dedi ki;
“Bir tane bizim yetkili çıkıp söyleseydi ya ‘şuradan ülkeye uçak seferleri başlayacak’, sürekli Türkiye yetkililerinden bunu duymak buradaki ilgili yetkilileri hiç rahatsız etmiyor mu? Kendi planlamaları bu işin neresinde?”
Muhtemel bir federasyon/konfederasyonda Maronitler Kormacit’de, Rumlar da Karpaz’da güneye bağlı özerk bölge istiyorlar ya… Sakın karşılığında Yeniiskele taraflarında da “4 parçalı Kürdistan”ın Kıbrıs şubesine niyetleniliyor olunmasın?
Talât “Türkiye’yi sevmeyen insanlar”dan mı bahsetmişti?
Neden öyle demişti, niçin öyle demişti, nasıl demişti? 13 Nisan 2016
57’İNCİ ALAY HER YERDE/HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN EFRÂDIYIZ
Bir yanıt yazın