Ankara 12.Sulh Hukuk Mahkemesi’nden çıkan kayyum kararının ardından MHP’ye paralel yapının operasyon yaptığı tartışmaları başladı.
CHP’de K.Kılıçdaroğlu’nu liderliğe taşıyan senaryonun, şimdi MHP’de sahnelenmeye çalışıldığı belirtiliyor…
Yargı Kurumunun ve adaletin çok tartışılır olduğu bu sırada,
Muhaliflere destek veren eski MHP Sivas İl Başkanı Ragıp Özkan’ın, dava öncesi 25 Mart’ta sosyal medyada paylaştığı “Hakimler kararnamesinde korktuğumuz olmadı. 12’nci Sulh Hukuk Mahkemesi hakimi görevine devam edecek. Kongre artık kaçınılmaz” ifadesi kulisleri hareketlendirdi.
*
MHP lideri D.Bahçeli, “Kolay kolay partiyi teslim etmeyiz” dedi.
Gözler Sulh Hukuk Mahkemesi’nden çıkan ve temyiz edilen kararın Yüksek Mahkeme’nin vereceği hükme yöneldi.
MHP Yargıtay’dan da olağanüstü kurultay kararı çıkarsa, önce Anayasa Mahkemesi’ne ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmayı ve olağan kongre sürecine kadar zaman kazanmayı düşünüyor.
*
Peki ama ne oldu,ne oluyor?
*
Söylenecek çok söz vardır ama hatırlayınız; meselâ 1995’de Encümen-i Daniş’in Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Tansu Çiller’e verdiği, “Anayasaya dayalı demokratik ve lâik düzenimizi kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata dayalı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan beyan,eylem ve davranışlara girildiği görülmektedir.Türkiye’yi temelinden yıkmak, ülkeyi ve milleti bölmek isteyen sorumsuz kurum ve kişilere karşı yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi tedbirlerin alınmasını öneririz” mektubundaki düşünceye itibar edilmemişti.
Öyleyse, bugün Türkiye devlet hayatında Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün,”Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müridler,meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır” düsturu mazide kalmıştır…
*
Çünkü ABD neoliberalizmi, Türkiye’den Gülen Hizmet Hareketi ve AKP iktidarı ve Arap ülkelerinde de Müslüman Kardeşler Örgütü ve benzerleriyle,
İslam’ın siyasal sistem dışına itilmiş olması halinin toplumsal istikrarı sağlamadığı, otoriter yönetimlerin varlıklarını sürdürmek için ülke dinamiklerini tükettiği ve hep Batı’ya dayanmak zorunda kaldıkları konusunda işbirliği yapmıştı.
İktidar olmak karşılığında da siyasi ve ekonomik usullerle o ülkelerle net bağımlılıklar kurulması ve ortaklaşa denetim sürecinde güvenlik,istikrar ve büyüme sağlanacağı vaadi ile aslında, İslam dünyasından maksimum kârın yapılması ve İsrail’in itikâdi,siyasi, askeri güvenliğinin sağlanması öngörülmüştü.
*
F.Gülen’in Hizmet Hareketi yıllarca insanların eğitim, sağlık gibi alanlarda kalitelerini oluşturmayla insan sermayesi yatırımı ve kişiler arası ilişkilerin,güvenin, duyarlılıkların sağlanması ve hedefe yönelişlerinden sağlanan sosyal sermaye yatırımından;
AKP hükümetinin katkısıyla küresel sermayeye entegre edilen islami sermaye birikimi oluşturmuş ve bir süreçte;
Türkiye Cumhuriyeti devletinin icra, yürütme, yargının tüm kurumları ve silahlı kuvvetleri üzerinden hem toplumun mimarı hem de sigortası olarak kabul edilmişti…
*
Güçlü ve istikrarlı yürütme arayışında parti sisteminin parçalanmışlığı sonucunda ortaya çıkan koalisyon deneyimlerinden alınan dersle,
Hizmet Hareketinin bütüne eşit mesafede olacağı: AKP’nin milletin vicdanı ve kimlikleri üzerinden politika yapma anlayışında pekişeceği: Atatürkçü ideoloji ile daha çok mücadele: Kürt Sorunun çözümünde özür dileyen ve affeden bir devlet anlayışı: dini ve kimlik ayrımcılığının sona erdirme iddiası: hayır,hasenat,sadaka, zekat sistemini sosyal devlette sistematikleştirerek istihdamı geliştirici hedefte ve yapıda Yeni Türkiye portresi oluşturuldu.
Sistem “İleri Demokrasi-Eksiksiz Temsiliyet” olarak sunuldu…
*
Buna karşın Atatürk ilke ve inkilaplarından yetişen ulusalcı, ülkelerarası ve sınıfsal eşitsizliklere karşı isyankâr tutumdan gelişen bağımsızlıkçı: devrimci:Atatürk Milliyetçisi karakterin siyasi temsilcisi CHP;
Yeni Türkiye düzeninin belirleyeni Hizmet Hareketinin işaretiyle seçilmiş Kılıçdaroğlu ile yeniCHP’ye başkalaştırıldı.
Atatürk Milliyetçiliği yok edilirken, AKP’nin yanında YCHP’nin sosyal demokratlar, sosyal liberaller ve sosyalistlerle “Değişim ve Demokrasi” sloganıyla yola devam etmesi sağlandı.
*
Bir süre sonra Batı ve Doğu dünyası; İslamcılığın demokrasi ile bir ilgisinin olmadığını: İslamcılıkla ülke ekonomilerinin rekabetçi baskılara dayanabilecek bir ekonomi varlığı içinde tutulmasının olanaklı olamayacağını: İslami Cihad’ın İslamcılığın bir sonucu olduğunu: Bu yüzden İsrail’in güvenliğinin beklemede kaldığını: Eğer Arap İslam ülkelerinde İslamcı terör örgütlerinin ortadan kaldırılmaması halinde Ortadoğu’dan dünyanın parçalanacağını kavradı.
Bugün ABD’nin tek kutuplu evrensel hukuku ile Rusya ve Çin’in çok kutuplu evrensel hukuk savaşımına rağmen uluslararası bir ittifakla İslamcılık, türevi İslami Cihad örgütleriyle mücadele yürütülüyor…
*
Türkiye’de de din ve siyaset üzerindeki tartışmanın diğer Müslüman ülkelerin aksine, Atatürkçü bir esas olan ve nihai amacı dini bireyselleştirmek ve kamusal hayatta görünürlüğünü sınırlamak anlamında anayasal lâikliği,
15 yıllık iktidarında kökten tahrip etmeyi ve yerine şeriata dayalı devlet düzenini zorla uygulamayı amaçlayan AKP-Gülen Hizmet Hareketi paralel yapısı yerine,
Merkez sağ partilerin sahip çıktığı devletin çeşitli dinlere karşı tarafsızlığı ve dinin kamusal alanda görünürlüğüne izin veren pasif lâiklik ikame ediliyor…
Yani Gülen Hizmet Hareketi tasfiye oluyor…
*
Ne ki, Hizmet Hareketinin sosyal sermaye yatırımlarının içinde en etkilisi olan ve yeni Türkiye’nin Encümen-i Daniş heyetinin de aralarında olduğu hukukçular, aydınlar, yazarlar, çeşitli branşlardan akademisyenler, yeniCHP ve MHP’liler;
Laiklik,demokrasi, anayasa,vatandaşlık, kimlikler, üniter devlet,eğitim,yeni bir jenerasyonun oluşturulması velhâsıl her konuda halâ yeni Türkiye’ye yol haritası belirliyor.
Siyaset yapmanın yegâne yolunun parti kurmak olmadığı, siyasetin toplumun ortak yaşam alanının inşasına yönelik bir faaliyet olduğundan siyasi partiler dışında sivil toplum kuruluşları, medya, meslek örgütleri ve bireylerin siyasal alanın diğer temel aktörleri olduğu,
Ancak hâlihazırda siyasal sistemin saydamlık ve hesap verilebilirliğe getirdiği sınırlar nedeniyle bu temel işlevi yerine getirmekte güçlük çekildiğine vurgu yapılıyor.
*
Ya? Siyasi rekabetin intikama dönüştüğü bir ortamda yürütmeden hesap sorulması, dengelenmesi ve denetlenmesi açısından yasamanın taşıdığı öneme,
TBMM’nin içindeki organlarda sürdürülen faaliyetlerin hesap sormayı kolaylaştıracak şekilde etkinleştirilmesi gerektiğine,
Bu yüzden demokrasinin güçlendirilmesi için yerel yönetimler de güçlendirilerek, denge ve denetleme mekanizmasını güçlendirecek şekilde siyasal sisteme entegre edilmesi ve kuvvetler ayrılığı düzenlemelerinin hayata geçirilmesi isteniyor.
Çoğulcu anlayışın benimsenmesinin toplumsal barışın garantisi olacağı belirtiliyor.
*
Teminen adı Alpaslan Türkeş’in Milli Doktrin-Dokuz Işık olarak ortaya koyduğu ülkücülükte patentleşen MHP’nin vizyonu;
Lider ve yönetici heyetlerinin yetersizlikleri ve dirençsizliklerinden hareketle,
Arap dünyasındaki demokrasi taleplerini desteklemenin ilkesel olarak doğru bir tercih olduğu,
Rağmen ideoloji ve kimlik esaslı değil insan hakları, çoğulcu demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerler esaslı,
Demokratikleşme, insan hakları ve eşit vatandaşlık olmak üzere temel iç meselelerin halledilmesi halinde Türkiye’nin Ortadoğu’ya anlamlı mesajlar verme ve bölgenin geleceğinde olumlu rol sahibi olacağı iddiasına çevrilmeye çalışılıyor.
Türk milliyetçiliği tıpkı Atatürk Milliyetçiliği gibi her türlü kurumsallıktan dışlanmaya yazıyor.
*
D.Bahçeli “Bizim paralele teslim edecek bir partimiz yok. Okyanus ötesindekiler ne yaşamışsa müstehaktır! Bunlar ABD’nin kuklası, İslamiyet’in yüz karalarıdır”diyor.
AKP ise “Canıma comcom!”
13.4.2016