NECDET BULUZ
AK Parti Hükümetleri ile başlayan süreçte dikkat edilecek olursa sivil toplum örgütlerinin, sendikaların ve ekonomi kurum ve kuruluşlarının pek fazla seslerini duyamadık. En kritik durumlarda bile “yol gösterici” olan, siyasileri “uyarma” ihtiyacı duyanlar hep suskun kaldılar. Söylenmesi gerekenleri söylemediler. Konu ile ilgili yazdığımız birçok yazıda da bunları eleştirmişizdir.
14 yıldır iktidarda olanlar hiç mi yanlış yapmadı? Hukuk sisteminde, ekonomide, sağlık ve eğitimde hiç mi eleştirilecek yönleri olmadı? Geçmiş hükümetler döneminde yapılan yanlışların karşısına dikilenler, uyarmak ihtiyacı duyanlar her nedense AK Parti Hükümetleri dönemlerinde köşelerine çekilmeyi tercih ettiler.
Bunlardan birisi de Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) olmuştur.
Hiç kuşkusuz durup dururken ve sadece eleştiri yapmak için bu kuruluşların ortaya çıkmasını beklemedik. Zaten böyle bir durumu da onaylamayız.
Ancak, dünyanın hemen her tarafında demokrasilerde sivil toplum kuruluşları ve diğerleri bir yerde muhalefet partileri gibi çalışırlar, proje üretirler. Hazırladıkları raporları iktidarlara sunarlar, yol göstericilik görevini yerine getirirler. Ortada bir yanlışlık varsa buna karşı görüşlerini ortaya koyarlar.
Geçmişte Türkiye’de de bu durum böyleydi.
14 yıllık AK Parti Hükümetleri döneminde öylesine sıkıntılı durumlarla karşı karşıya kaldık ki, adı geçen kurum ve kuruluşlardan “tık” çıkmadı. Bunu yadırgadık.
Cumhurbaşkanına ve Hükümete ters düşmemek amacı ile böyle bir adımın atıldığını düşünüyoruz.
Ancak, “eleştiri” müessesesi, demokrasilerin olmazsa olmazları arasındadır. Siyasilerin iyi izlendiğini, yapılanların doğru olup olmadığının kontrolü açısından da önemsenmelidir. Bu işi yapacak olanlar da bu kuruluşlardır.
Geçen gün, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun siyasilere karşı “İçimize kapanıp kavga edersek IMF’nin, içimize kapanmayıp üretime odaklanırsak Harvard’ın tahmini tutar. Ne olur kavga etmeyelim, geleceğimize odaklanalım” şeklinde bir uyarsı ile karşılaştık.
Bilindiği gibi yoğun siyasi, dış politika ve terörün yaşandığı ülkemizde ekonominin de kötüye gidiş mesajları vermesine rağmen siyasilerin ağız kavgasına girişmesi ve asıl sorunları bir kenara bırakmış olması kamuoyunda da tepkiler almaya başlamıştı.
Hisarcıklıoğlu’nun, sonunda beklenen çıkışını “ne şiş yansın ne kebap” mantığı içinde yaptıysa da, sesini çıkarmasını olumlu bulduğumuzu belirtelim. TOBB Başkanı yaptığı açıklamasında bakınız neler diyor:
“Harvard, ‘Türkiye kendi liginde 2020’ye kadar dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ülkesi olacak’ diyor. IMF ise ‘13’üncü ülke olacak’ diyor. Biz içimize kapanıp kavga edersek IMF’nin tahmini tutar. İçimize kapanmayıp üretime odaklanırsak Harvard’ın tahmini tutacak. Harvard potansiyele bakıyor. Türkiye’nin ‘dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ülkesi olma’ potansiyeli vardır. Ne olur kavga etmeyelim. Harvard senin benim hatırıma potansiyelimizin olduğunu söylemiyor. Olumlu bakalım geleceğimize odaklanalım. Türkiye, mevcut potansiyelini kullanabilirse hızlı bir büyüme performansı gösterecek. Türkiye bundan daha iyi olmaya aday. Buna da katkı sağlayabilirsek ne mutlu bize.”
TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun ekonomi ile ilgili görüşleri hiç kuşkusuz önemlidir. Önümüzü görmemiz açısından neler yapmamız gerektiğini bilmek, önlemlerimizi bu doğrultuda alarak adım atmak gerekiyor. Bünyesinde çok değerli ekonomi kurmaylarını değerlendiren TOBB, geçmişte de hazırladığı raporlarla hükümetlere yön vermiş, ekonomi alanındaki çalışmalara katkı sağlamıştı.
Kişi başına düşen milli gelirde 2001’den sonra 2008’e kadar güzel bir ivme yakalandığını, ancak ondan sonra dalgalı bir seyir izlediklerini dile getiren Hisarcıklıoğlu, dünyanın en büyük 18’inci ekonomisi olmaya devam ettiklerini, bunu korumanın güzel olduğunu ancak daha da ileriye gidilmesi gerektiğini vurguladı. Hisarcıklıoğlu, rekabetçilikte, inovasyonda, iş yapma kolaylığında iyileşme bulunduğunu, ancak bu alanlardaki dünya sıralamalarında daha yukarılara çıkmaları gerektiğini ifade ederek, ihracatta ileri teknolojik ürünlerin payının sadece yüzde 5 olduğunu, OECD ortalaması olan yüzde 19’un altında kaldığını anlattı. Yüksek teknoloji ihracatında 2000-2014 döneminde Hindistan’ın 2 milyar dolardan 17 milyar dolara, Çin’in 42 milyar dolardan 580 milyar dolara, Polonya’nın 1 milyar dolardan 12 milyar dolara çıktığından bahseden Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin ise sadece 2 milyar dolardan 3 milyar dolara çıkabildiğinin, bu işe odaklanarak daha yüksek artış sağlanabileceğinin altını çizdi. Hisarcıklıoğlu, ISO-500 listesinde yüksek teknoloji üreten firma sayısının sadece 12 olduğuna dikkati çekti.
Eleştiri müessesesi çalışmalıdır. Bundan ürkmemek, korkmamak gerekiyor. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun siyasilere yönelik “Kavgayı bırakıp, geleceğe bakalım” uyarısının göz önüne alınmasını bekliyoruz.
Aynı şekilde diğer kurum ve kuruluşların da kendi alanlarındaki çalışmalarını yansıtması, varsa ortada bir yanlış, bunu da eleştirerek açık yüreklilikle ortaya koyması gerekir. İleriye yürümek, hedefe ulaşmak ancak doğruları bulmakla mümkündür. Yerinde yapılan, doğru olan, ancak yıkıcı olmayan, ülkemizin geleceğine yönelik, birlik ve bütünlüğümüzü ilgilendiren eleştiri ve uyarılardan da korkmamız ve endişe etmememiz gerekiyor.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın