Hacer Verdiyeva
Sunulan araştırmada Azerbaycan tarihinin ve Güney Kafkasyanın 20. yüzyıla ait öğrenilmeyen sayfaları tarihi belgeler, fiili malzemeler temelinde öğrenilmiş ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında Kafkas Müslüman göçmen sorunu incelenmiştir.
Lobicilik – hükümetler tarafından verilen kararları etkileme çalışmasıdır
- kol – fiilî müdahale ile ele geçirilemeyen bir kitleyi ya da devleti propaganda, casusluk, sabotaj ya da teröryoluyla manevî etkiye maruz bırakmak suretiyle müdahaleye uygun hale getirmek ya da fiilî savaş esnasında savaşı daha kolay kazanmak için yapılan her türlü manevî yıkıcı çalışmadır
Ayrılıkçı – devletin ülke bütünlüğünü bozmaya çalışan küvvetler
Holokost – Yahudilere karşı Nazi Almanyası’nın devlet düzeyinde gerçekleştirdiği soykırım politikası
Soykırım – Soykırım, ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum ya da başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, yok edicilerin çıkarları doğrultusunda önemli sayıda ve düzenli biçimde yok edilmeleridir.
Zinvor – Ermeni militanı
Historical realities: the problem of the Caucasian
Muslim refugees in the Caucasus during World War I
In the given research on the basis of historical and factual materials were investigated unstudied pages of the 20th century of Azerbaijani history and South Caucasus and the problem of the Caucasian Muslim refugees during World War I.
Lobby– lobby is the act of attempting to influence decisions made by officials in the government
Fifth column–A fifth column is a group of people who clandestinely undermine a larger group such as a nation from within.
Separatist–The forces which attempt to infringe the territorial integrity of the state
Holocaust– the genocide of the Jews perpetrated by Nazi Germany at the state level
Genocide – the deliberate and systematic destruction, in whole or in part, of an ethnic, racial, religious, or national group
Zinvor – Armenian militant
Azerbaycan Cumhuriyyeti Cumhurbaşkanı Çalışma Dairesi Politik Belgeler Arşivi, tarih doktoru, danışman – baş bilim görevlisi, [email protected]
Birinci Dünya Savaşı insanoğluna bir takım sorunlar getirdi. Göçmen sorunu tarihin en acılı olayı olarak söz konusu sorunlardan birisiydi. Söz konusu problem inceleme konusu olarak ülkemizin tarih biliminde yeteri kadar öğrenilmemiş alanlardan biri olarak bulunmaktadır. Şu bir gerçek ki kimi araştırmaçılarca söz konusu soruna değinilmiş olsa da (Azerbeycan’da araştırmalar döneminde çalışmalar yapmış hayırseverlik girişimlerine değinmiş olsalar da*), (Cavadov, 1999; Гумбатова, 2005) Türk Müslüman halkının Birinci Dünya savaşında çektiği meşakkatler dikkate alınmamış, bir araştırma konusu haline getirilmemiş, yalnız yarım yamalak (epizot halinde) bilgiler, durumlar açıklanmıştı (Gürün,1993: Наджафов, 1993; Вердиева, 2009: 306-314; Вердиева, 2010: 28-33). Uzun süre zarfında gündeme getirilen problemin kronolojik çerçevede göçmenler sorunu ele alınırken Ermeni ve Musevi göçmenleri söz konusu oluyor, böylece, o dönemde baş gösteren sosyal-politik savaşda tarihi kaynaklar değil, olayların küçük bir kısmı araştırılıyordu. Ermenileri “masum” (mazlum) türkleri ise “barbar” olarak nitelendirme Sovyet tarih biliminin ana fikri olduğundan işbu araştırma konusu incelemeler alanına dahil edilmemişti. Hâlbuki, artık 100 yıla yaklaşık zamanda Ermeni ayrılıkçıları “soykırım” hülyaları peşinde koşarak tarihi gerçek anlamda sahteleştirdiş ve böylece Türk Müslüman halkına yaptıkları vahşetleri gölgede bırakmışlar. Tarihsel gerçeklikse hakikatları günümüze kadar koruyabilmiştir.
Birinci Dünya savaşı başladıktan sonra Boğazlar için mücadele devletlerarası sürtüşmeleri tepe noktaya ulaştırmış, Dörtlü İttifak üyesi Osmanlı İmparatorluğu savaş girdabına düşmüş ve Rusya’ya karşı savaşı Kafkasya cephesinde sürdürmüştü. Sarıkamış uğruna yapılan çatışmalarda ağır yenilgiye uğrayan Osmanlı İmparatorluğu “5. Kol” sorunuyla, yani ermeni ayrılıkçılarının ayaklanma ve isyanlarıyla karşı karşıya gelmek zorunda kaldı. Söz konusu savaşlar sırasında her iki devletin, yani hem Rusya’nın, hem de Osmanlı İmparatorluğunun Türk Müslüman halkı ağır meşakketler ve müthiş feci durumları içerisinde yaşamak zorunda kalıyor, sonuçta da bölgede ciddi şekilde demografik değişmeler baş gösteriyordu. Batı araştırmacıları tarihin gerçeklerine dayanarak, delillere istinaden ispat etmişler ki, 1915-16 yıllarında Ermeni ayrılıkçılarının gerçekleştirdikleri cinayetler sonucu 750.000-1.600.000 Türk Müslüman yalnız Doğu Anadolu fiziksel olarak imha edilmiş, 850.000 Türk Müslüman ise Rusya işgal bölgesinde Ermeni zorbalığından kurtarmak amacıyla göçmen hayatı yaşamak zorunda kalmıştır (Малевил,1990; Маккарти ve Маккарти,1996:). Bir yandan da 1915 yılının ilkbaharında Aleşkert operasyonunu gerçekleştirirken Rusya İmparatorluğu’nun hakim çevreler 1915 yılının 20 Nisan fermanıyla Kafkazlar’daki şavaş bölgesinde yaşayan Müslümanlara karşı deportasyon uygulamıştı.
Kendi topraklarından kovulmuş kaçkın-müslümanlar cephe hattı üzerinden geçerken 10 minlerle kayıp verdiler. Buna rağmen Kafkasya Müslümanları Rusya İmparatorluğu’nda Ermeni ayrılıkçılarının Doğu Anadolu’da yaptıkları vahşetlerin benzerini tekrarlamamıştı. Birinci Dünya savaşı başladıktan sonra yüzyıllardır sürenarzularını –“Büyük Ermenistan” hülyasını gerçekleştirmek için militan gruplarorganize etmek amacını esas alarak Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya savaşına katıldıktan (20 Ekim 1914) sonra “Ermeni sendromu”nun taşıyıcısı olan Ermeni milliyetçilerinin liderleri “Ulusal Büronu” tesis etmiş ve bu kurum Ermeni militanlarının oluşturulmasını kontrol altında bulunduruyordular. Taşnak liderlerinden birisi D.X.Zavriyev’e göre söz konusu grupların sayısı 15.000 militana ulaşmalıydı. (Мустафа-заде, A., 2011: 18,27). Bunun sonucunda 1914 yılının Ekim ayında Ermeni çeteleri organize ediliyor. Bu zaman Ermeni çetelerinin silahlandırılmasında yalnız Ermeni milliyetçi partileri değil, aynı zamanda Ermeni Grigoryan, katolik ve protestan kiliseleri, “Ermeni Kızılhaçı”, “Ermeni Mavihaçı” teşkilatları da özel faaliyyette bulunmuşturlar.
“Bu dönemde gizlice Kıbrıs və Beyrut’tan getirilen silahlar dışında Mersin ve İskenderun kanalıyla getirilen silahların sayısı 12.840’dır”. (Keser,Öğ.Bnb.Ulvi,2003:307) 1914 yılının Ekim ayından itibaren Osmanlı devletine karşı açık şekilde silahlı mücadeleyi başlatan Ermeni zinvorları 1915 yılı başlarından itibaren, Doğu Anadolu’da isyan ediyor ve Türk Müslüman halkına karşı dehşetli suç işlemeye başlıyorlar.
1915 yılı Mayıs ayında Van şehrini ele geçirmiş Ermeni bölüştürücüleri, orasını “Taşnaksütyun” partisi liderlerinden Aram ve Varelun’un başbakanlığında sözde “Van Cumhuriyeti” ilan etmiş, Aram Manukyan da adı geçen kurumun Rus valisi olmuştur ve onun başkanlığında Vanda Türk Müslüman halkının büyük bir kısmı imha edilmişdir. Çok az kısmı Kafkasya savaş bölgesine girerek kurtarabilmişlerdi. Sonuçta da J. de Malevil’e göre, şehir Rus Ordusu’na teslim edilmiş “orada bir Müslüman bile kalmamıştı” (Малевил,1990: 45,85). Yapılan bu vahşetleri sigortalayarak ve “feci” Ermeni imgesi oluşturarak bu yalana Avrupa toplumunu inandırmak amacıyla Ermeni milliyetçi politik partilerinin temsilcileri propoganda çalışmalarına geniş yer vermişler. Bu propogandanın ruhu “Ermeni sorunu”nun genel istikametlerini göstermek və bu problemin pozitif çözümünü sağlamaktı. Bu amaçla taşnak M.Varandyan 1915 yılının Mart ayında İtalya’da faaliyette bulunan Ermeni eğilimli yerel sosyal politik kuvvetlerin yardımıyla “Pro Armenia” komitesini kuruyor. Komitenin genel amacı “kitle” iletişim araçlarının yardımıyla “Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunan Ermenilere özerklik verilmesi sorununu gündeme getirmekti”. (Azerbaycan Cumhuriyeti Politik Belgeler Arşivi (AC PBA, 12)
Rusya İmparatorluğu’nda toplumun siyasi durumu başka yönde gelişmeler gösteriyordu. Araştırmacılarn yazdıklarına göre 1915 yılı başlarında Acaristan’da patlak veren özgürlük olaylarını rejim kan içinde boğarak Acar halkına soykırım uygularken yalnız Çoroh deresinde 45 bin kişiyi imha etmişti (Святоховский, 1990:85; Həsənov,1993:29-30). Acarların büyük bir kısmı da göçmenler sırasına girmişlerdi. Son olarak artık 1915 yılının ilk aylarında savaşan ve iki bloka (birliğe) giren devletlerin Türk Müslüman nüfusu insanlık için meydana gelen göçmen sorununda özel yere sahipti.Yani, bir yandan savaş yıllarında batı devletlerinin desteğine güvenen ermeni bölüştürücüleri Osmanlı İmparatorluğu’nda “5. kol” olarak, o zamanki yönetime tabi olmaktan kaçınarak, Türk Müslüman halkının göçmen haline gelmesine neden olmuş, diğer yandan da Rusya mutlak yönetimi kendi uyruklularına, yani Kafkasya Müslümanlarına karşı sert tedbirlere baş vuruyor, deportasyon uygulamadan bile çekinmiyordu.
Belirtiğimiz üzere, ele aldığımız sorun ülkemizde tarih biliminin incelenmeyen alanı olarak kalmaktadır. Sorunun açıklığa kavuşturulmasındakı boşlukları dikkate alarak ve tarihsel gerçeklik prensibine dayanarak, ilk olarak öğrenilmiş kronolojik çerçevesiyle ilgili tarihsel belgelere ve Azerbeycan Devlet Tarih Arşivinin (ADTA) çeşitli fonlarında bulunan tarihsel belgelere dayanılmış, Azerbaycan historiyografisinin modern konseptinin taleplerini karşılayabilir tarihsel belgeler edinerek sorunun ayrı ayrı durumlarına işık tutmaya çalışmışızdır.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında göçmenler sorunu Rusya İmparatorluğu’nda gündeme getirildikden sonra sorunun çözümüne yönelik ayrı-ayrı kuruluşlar meydana geldi. Söz konusu kurum ve kuruluşlar Rusya’nın merkez vilayetlerinde değil, aynı zamanda merkezden uzak olan Kafkaslar gibi bölgelerde de çalışmalar yapmıştı. ADTA’da edindiğimiz tarihsel belgelere göre söz konusu dönemde Tiflis’te “Kafkasya cephanesi bölgesinde göçmenlerinyerleştirilmesinedair baş murahhas” isimli özel Kurum ve Petroqrat’ta Zemstvo Şubesi’ne katılan “Göçmenlerin meskunlaştırılmasına dair” bölme,yine de Petroqrat’ta imparatoriçe Aleksandra Fyodrova’nınhimayesi altında çalışan “Savaş sırasında mahsur kalmış insanlara yardım yapan Kafkas Komitesi” ve Merkezi Kafkasya’nın çeşitli şehirlerinde, o sıradan Bakü’de, Tiflis’te ve diğer şehirlerde “Rusya çapında şehirler Birliği”ne ait göçmenlere yardım komisyonları kurulmuştu.Bunun yanısıra bir takım hayırsever kuruluşları: o sıradan da Bakü’de ve Tiflis’te çalışmalar yapan “Müslüman Hayırseverler Cemiyyetleri” göçmenler sorununun çözümlenmesinde çalışmalar yapmışlardı.
Yukarıda adı geçen arşivin çeşitli fonlarında saklanılan belgeler incelenirken ilgili bir noktaya dikkat çekiyor. Bu da şudur: On yıllar boyu Sovyet tarih bilimi Birinci Dünya Savaşı sırasında gündeme gelmiş göçmenler sorununa değinirken yalnız “ermeni meselesini” abartmış, Kafkaslar’da var olan sosyal politik durum yüzünden meydana gelen Türk Müslüman nüfusunun göçmenlik sayfasından yan geçilse de, ihtilal önceki tarihsel belgeler söz konusu problemin var olduğunu kanıtlamıştır. Edindiğimiz tarihsel belgeler söz konusu problemin açıklığa kavuşturulmasına yardım edebilecek ilgili deliller vermiş. Kafkasya Canişinliği kançilaryası 2. Bakü polis karakolundaki yetkilisine gönderdiği 1915 yılının 7 Kasım tarihli raporunda, 1915 yılının 1 Nisan tarihinden aynı yılın Eylül ayının yirmisine kadar Kars ve Bakü Müslüman Hayırseverler Cemiyeti’nin çalışmaları sonucunda 74.990 Müslüman sicile geçirildiği bildiriliyordu. İşin en ilgili tarafı da Batum’un askeri valisi Liyakov Bakü Müslüman Hayırseverler Cemiyeti’ne Batum’da göçmenlerle ilgili liste hazırlamaya müsaade etmemiş, sonra Kafkasya Devlet Temsilciliği’nde baş göstermiş yönetim değişikliklerinden etkilenen Acar halkının keskin düşmanı söz konusu General Kafkaslar’dakı savaşlar yüzünden mahsur kalmış Batum ilindeki halka yardım yapılmasıyla ilgili olarak göçmenlere yardım ekiplerinin oluşturulmasından dolayı talimat vermişti (Azerbaycan Devlet Tarih Arşivi (ADTA, 3, 3 arka).
1916 yılının başlarında Batum Askeri Valiliğine General B.S.Romanovski-Romanenko atanmıştı. Yararlandığımız kaynağa göre, patlak vermiş Acar olayları sonucunda yaklaşık 25.000 göçmen Batum’a yerleşmiş ve söz konusu bilgileri Tiflis’te bulunan Gürcü Hayırseverler Cemiyeti açıklamıştı. (ADTA, 3 arka). Konuya değinen “Novoya Vremya” gazetesiyle 12 Kasım 1915 yıl tarihli sayfalarında şunları yazıyordu: Kafkasya Devlet Temsilcisi’nin sivil sorunlara dair yardımcısı senatör N.L.Peterson raporunda Batum halkının savaşlar sırasında çektiği meşakkatların nedenli olmasına değinirken, söz konusu halka – kaçkınlara ait kuralların uygulanmasını gerekli bilmiş ve Kafkasya Devlet Temsilcisi büyük prens Nikolay Nikolayev’in de bu öneriyi olumlu karşılamıştı (ADTA, 8). İ.İ.Vorontsov-Daşkov’dan farklı tutumlu büyük prens Nikolay Nikolayeviç görevini yerine getirdiği sıralarda imparatorluğun Müslüman halkına anlayışlı davranmasınıkorumuş ve anlayışlı olduğunu görevi süresince çalışmalarında kanıtlamıştı. (Кавказский Календарь – KK,1916:34; Həsənov,1993: s.30) 1916 yılının başlarından itibaren Rus ordusu Kafkaslar’da bir takım başarılar kazanmıştı.Şubat’ta Erzurum, Nisan ayında Trabzon, daha sonra Erzincan ve Muş ele geçirildikten sonra Ermeni bölüştürücüleri yeniden baş kaldırmış ve bundan da Doğu Anadolunun Türk Müslüman halkı görülmemiş facialar yaşamıştı.Nitekim, J.de Malevil araştırmalarında, o zaman Erzerum’da, Erzincan’da Van olaylarının benzeri baş gösterdiğini yazıyordu (Малевил,1990:23,96). Erzurum’da ve diger bölgelerde Ermeni silahlıları Türk Müslüman nüfusuna karşı gerçekleştirdikleri suçlar görülmemiş bir düzeye yükselmişti.Erzurum’da baş gösteren Erməni şiddeti üzerine III. Ordu Komutanı Vehib Paşa Başkomutanlığa yazdığı 20 Mart 1916 tarihli mektubda Güvenlik şubesinin 10 Mart 1916 tarihli bilgisini onaylayarak Ermeni çetelerinin Erzerum’da sivil nüfusa karşı gerçekleştirdikleri dehşetli gerçekleri kanıtlamıştır.” (Arşiv Belgeleriyle Ermeni faaliyyetleri:1914-1918, 2005: 3).
O dönemde hem de Kars Hinde de bölüştürücüler azgınlaşmış, insanlara zulümler yapıyorlardı. Kafkasya Müslümanları öncelikle de Azerbeycanlıları katlediyorlardı. Bu durum Rusya toplumunun dikkatinden kaçmamış, ilk olarak da Azerbeycan Demokratik Maarifçilerinin hiddetine neden olmuştu. E.M.Topçubaşov, A.B.Guliyev ve Müslüman camiasının diğer ünlü adamları konuyla ilgili Kafkasya Cephesinin komutan yardımcısı General Mışlayevski’ye müracaatta bulunmuş ve “Müslümanları Ermenilerden koruma” sorununu komutanlık gündemine getirilmesini başarmışlardı (Наджафов,1993: 334, 335), Bölgenin toplum hayatındaki huzursuzluğunu gidermek ve Müslüman göçmenlerinin durumunu hafif şekle sokmak amacıyla 1916 yılının 8 Şubatında “Göçmenlerin yerleştirilmesi” dair Zemstvo bölmesi yaptığı toplantıda Bakü Müslüman Hayırseverler Cemiyetine 300.000 rüble para verilmesine karar vermiş ve durumu Kafkasya Devlet Temsilciliğine iletmiştir (ADTA, 64-64arxa). Bu konudakı bilgiyi “Kafkasya Cephesinde göçmenlerin yerleştirilmesine dair Genel Müvekkilliği’nin” baş müvekkili General Tamamşev Bakü Müslüman Hayırseverler Cemiyeti’ne 1916 yılının Mart ayının 31. günüde 1524 sayılı ilettiği başvurusunda (raporunda) kanıtlamıştı (ADTA, 84).
İlginç olan şu nokta şöyle abartılmaktaydı. 1915 yılının sonbaharında Kafkasya’nın devlet temsilciliği Bakü Müslüman Hayırseverler Cemiyeti’ne, Müslüman göçmenlere yardım olarak 60.000 rüble para vermiştiyse ve bu konuda 1915 yılının 5 Ekim tarihinde bildiriyordusa (ADTA, 89) birkaç ay sonra Müslüman kaçkınlara yardım problemliyle ilgili kuruluşlara 5 katına çıkartılmıştı. Birinci Dünya savaşı Rusya İmparatorluğu’na görünmedik felaketler getirmiş, monarşi devleti ağır sosyal sorunlarla yüzleşmiş, 1916 yılının başlarında birkaç milyon asker ve subay kaybı vermiş olduğunu dikkate almış olursak şu mantıkla sonuca varabiliriz: Bu dönemde Kafkasya’nın Müslüman göçmenlerine yardımı birkaç katına yükseltme, 1916 yılının ilk yarısında Türk Müslüman halkına karşı uygulanan baskı ve takipler sonucu kaçkınlar problemi impatorlukta daha da yoğunlaşmış ve çözümü kritik bir noktaya gelmiş bulunuyordu.
Sonuç olarak şunu belirtelim ki, problem açıklığa kavuşturulurken başlıca amaç bölgede göçmenler dalgasının uydurulmuş “soykırım” hülyası sonucu olarak değil, Türk-Müslüman halkına karşı, yapılmış soykırım, hem de sert, adaletdışı tedbirler alınmasıyla ilgili olduğunu göstermek ve vurgulamaktır. Ne yazık ki, çağdaş dünyamızda, ilk başta da Batı devletlerinde Ermeni milliyetçilerince uydurulmuş “jenosit” hülyası gerçek olarak kabul ediliyor, özellikle de Ermeni lobisini destekleyen Fransa radikal tutum almış, 2006 yılının 12 Ekiminde söz konusu devletin parlamentosu Ermeni soykırımını inkâr eden her bir ülke vatandaşının sorumluluğa tabi tutulmasını zaruri kılan kanunu kabul etmiş ve “jenosit” hülyasını Holokost’un* benzeri olarak görüyor. (Holokost*- Yahudilere karşı Nazi Almanyası’nın gerçekleştirdiği soykırım)
Bugün insanoğlu öylesine bir zaman kesimine yaklaşmış durumda ki, tarihi sahteleştirenlerin eleştirme gerekliliği vatanımızın historiyografi uzmanlarının başlıca görevlerinden biri olarak gündeme gelmektedir. İşte bu yazının da başlıca amacı tarihin kaybolmuş sayfalarına ışık tutmaktır.
Okurlarımıza sunduğumuz konuyla ilgili gerçekleştirilen incelemeler sonucunda edindiğimiz deliller (örnekler) şu gerçekleri bir kez daha kanıtlamış bulunmaktadır: Birinci Dünya Savaşı yılları Kafkasya cephesindeki savaşlar ve Rusya İmparatorluğu’nun Kafkasya’nın Müslüman halkına karşı uyguladığı sert politika bir yandan, öte yandan da Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermeni etkeninin “5. kol” haline gelmesi ve Türk-Müslüman halkına yönelik gerçekleştirilen soykırımincelemele döneminde meydana gelengöçmenler sorununun çözümünü çıkmaza sokmuş, Kafkasya sorununu daha da karmaşıklaştırmış ve söz konusu problem tarihin bir sonraki kademelerinde Kafkasya Müslümanlarını ve ilk olarak da Azerbaycan topraklarının temelli nüfusu olan Azerbaycan halkını yeni sorunlarla karşı karşıya koymuştur.
Kaynaklar
- Cavadov. C. (1999), Azərbaycanda xeyriyyəçilik hərəkatı,”Elm”, Bakı. Гумбатова, Тамара (2005), Жизнь немцев-колонистов за Кавказом, б.\и., Баку.
- Гюрюн, Кямуран (1993), Армянское досье, «Язычы», Баку; Наджафов.Б. (1993), Лицо врага,”Elm”, Bakı.
- Малевил, де Жорж (1990), Армянская трагедия в 1915 году, «Эльм», Баку; Маккарти, Дж., Маккарти, К.(1996), Тюрки и армяне,”Азербайджанское Государственное Издательство “, Баку.
- Мустафа-заде, A. Азер-редактор (2011), Рапорт генерал-майора Болховитинова о деятельности армянских вооруженных отрядов в Турции и Закавказье в Первую Мировую войну,” Азернешр,” Баку.
- Keser, Öğ.Bnb.Ulvi(2003),Kafkaslar ve Anadoluda Ermeni Doğu Lejyonu.-Sekizinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri.II (Sunulmayan Bildiriler)XIX ve XX Yüzyıllarda Türkiye ve Kafkaslar, Genelkyrmay Basın Evi, Ankara.
- Малевил, де Жорж (1990), Армянская трагедия в 1915 году, «Эльм», Баку.
- Azərbaycan Respublikası Siyasi Sənədlər Arxivi(bundan sonra-AR SSA),f.276,siy.8, iş 498
- Святоховский, Тадеуш (1990),Русский Азербайджан, журнал «Хазар». №1; Həsənov, Cəmil (1993), Azərbaycan beynəlxalq münasibətlər sistemində (1918-1920), “Azərbaycan Dövlət Universiteti”,Bakı.
- Azərbaycan Dövlət Tarix Arxivi (bundan sonra-ADTA), f.1. siy.1, iş 1497.
- ADTA, f.1. siy.1, iş 1497.
- ADTA, f.1. siy.1, iş 1497.
- Кавказский календарь на 1916 год (bundan sonra-KK), (1915), Тифлис. Həsənov, Cəmil (1993), Azərbaycan beynəlxalq münasibətlər sistemində (1918-1920), “Azərbaycan Dövlət Universiteti”,Bakı.
- Arşiv Belgeleriyle Ermeni faaliyyetleri:1914-1918, (2005), Genelkyrmay Basın Evi, C.2. Ankara.
- Малевил, де Жорж (1990), Армянская трагедия в 1915 году, «Эльм», Баку.
- Наджафов,Б.(1993),Лицо врага, Bakı.
- ADTA, f.1. siy.1, iş1500.
- ADTA, f.1. siy.1, iş1500.
- ADTA, f.1. siy.1, iş1500.
Mənbə://Kaşgarlınin Tarikçi Torunu. Ankara -2015. S. 147-152//
Bir yanıt yazın