Av. Cemil Can
10.4.2016
Devlet Bahçeli, MHP’nin genel başkanı olmadığını bir kez daha kanıtladı…
İradesiyle seçildiği delegenin bugünkü özgür iradesine zerre kadar değer vermiyor!
Bu durum kendi değerini de gösteriyor tabii…
Hazret, MHP’lilere dayatılmış ve atanmış bir müdür gibi konuşuyor.
Dersimli Kemal’in CHP’lilere dayatıldığı gibi..
Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin olağanüstü kongre kararına “Kimse olağanüstü kongre beklemesin” diyerek direniyor…
Bahçeli, “Kolay kolay partiyi teslim etmeyiz” diyor…
Devlet Bey, MHP’yi MHP’lilere teslim etmeyi sakıncalı gören bir anlayışın temsilcisidir!..
Belli ki, devleti yıllardır stepnesi olduğu AKP’nin sürekli yönetmesini istiyor…
Dolayısıyla ülkenin iç savaşın eşiğine gelmesinde ve 14 yıldır yaşadığımız rezaletlerin tümünde suç ortağı olduğu tartışmasızdır!
Yolsuzluklar, hırsızlıklar, iç ve dış güvenlik sorunları, çocuk istismarları ve Ege denizindeki boğulmalara kadar, bütün olumsuzluklarda payı vardır…
İddialı bir söz gibi görülebilir belki: MHP cephesinde esen rüzgar, kurtuluşumuzu müjdeliyor…
Bu değişim isteği, CHP’nin halka kapalı demirden kapılarını da açacak gibi!
Genel Başkan adaylarından Koray Aydın; Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ndeki konuşmasında, parti içi demokrasiden söz etti…
Genel başkanlığa seçildiğinde, yargıç denetiminde ön seçim yaptıracağını vadetti…
Lider sultasından şikayet etti…
Aydın, MHP yönetimini, temkinli bir dille fakat en kritik yerlerinden eleştirdi… (1)
Bu tür söylemler, MHP’nin “ilk”leridir ve Türkiye siyaseti için son derece önemlidir…
Yaşadığımız sıcak gelişmeler, Devlet Bahçeli kadar olmasa bile, ülkenin bu duruma gelmesinde ağır sorumluluğu bulunan Dersimli Kemal’in de suyunu ısıtıyor…
Kılıçdaroğlu’nun hain bir projenin ürünü olarak Atatürk’ün partisinin başına getirildiği, nihayet bizim cephede de anlaşılmaya başlandı…
Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına atanmış bir müdürdür…
O da küresel güçlerin has adamıdır Bahçeli gibi!
Baykal kasetinin zorunlu bir sonucu olarak tarihe geçeceğine zerre kadar kuşkum yoktur…
Şimdi en saygın MHP’lilerin acı ama gerçek bir tespitini paylaşma sıradır: Bugün için MHP’nin başında bir MİT ajanı oturuyor!..
Bir başka yakıcı gerçek de şudur: CIA’nın yan kuruluşu Stratfor’un TR-705 kulak numaralı elemanı Sezgin Tanrıkulu, yıllardır Atatürk’ün partisini yönetiyor!..
Devlet Bahçeli ile Dersimli Kemal, bu oyunda sadece birer figür, bir vitrin süsüdür…
CASUS TANRIVERDİ!..
Silah Fabrikası Müdürü Mustafa Tanrıverdi, MKE’ye ait MP-5 ve üretimine yeni başlanan MPT-78 piyade tüfeğinin, çizim ve tüm üretim planlarını 1 milyon 200 bin lira karşılığında, ABD’li bir firmaya satmak istenirken suçüstü yakalandı…
İhbarı yapan ise Türk asıllı Amerikalı silah tüccarıdır.
Şikayet numarası ile planları bedavaya getirmiş de olabilir!
MPT-76, NATO standartlarındaki en çok testi geçebilen ve dünyada birinci sırada yer alan bir Türk silahtır.
2013 yılında AKP Siyaset Okulu’ndan mezun olan Tanrıverdi, “Ben de bir hata yaptım” dedi…
İyi ki, “aldatıldım” demedi!
Yoksa yeri, başımızın üstündeydi!
Tanrıverdi’nin, “Devlete ait gizli kalması gereken fenni keşif, buluş ve sinai verilerden yararlanma” ve “rüşvet alma” suçlarından yargılanacak olmasına bakmayın siz.
İşlediği suçun konuşma dilimizdeki karşılığı casusluktur…
GÜL’ÜN KORUMALARI
“İyi şeyler olacak” diyerek; “açılım”ı müjdeleyen, Bahçeli’nin olağanüstü çabaları ile Cumhurbaşkanlığına seçilen Abdullah Gül, Nusaybin’de şehit olan polislerden ikisinin, yakın korumaları olduğunu söyledi…
Yakın korumalar, Gül’ün yakını değil elbette…
Abdullah Gül, yakınlarından bir tek şehit göstermez!
Oğulları şehit olan babaların, babaları şehit olan çocukların acısını yüreğinde duyabilir mi hiç?
Gül, “açılım”ın mimarı olarak yaptığı iş ile övünebiliyor mu bugün?
Onu söylesin…
KİMLİK BİLGİLERİMİZ
Kimlik bilgilerimiz internette dolaşıyor!
Bilgileri çalan olağan şüpheli, Fetullah Gülen Cemaat’inden bir mürittir…
Kozmik odalara giren, istihbarat arşivimizi çalan, savaş sırlarımızı yurt dışına kaçıran, olası bir açık işgal halinde sivil halkın direnişini örgütleyecek yurtseverlerin isimlerini deşifre eden “F Tipi”nin, kimlik bilgilerimizi ele geçirememiş olması düşünülebilir mi?
Diyeceksiniz ki, 2009 yılında siyasi partilere verilen bu bilgilerin, aradan 6 yıl geçtikten sonra yayınlanması ne işe yarayacak?
Halkı huzursuz etmenin ötesinde, bazı önemli sonuçları da olacak kuşkusuz.
Bekleyip göreceğiz…
KARŞI DEVRİM
Eğitim Bir-Sen’in: “Kemalist ruhu eğitim müfredatından arındırmalıyız” talebinden sonra, MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın orta öğretim sınıfları için hazırladığı Tarih dersi kitabı da karşı devrimin kesintisiz devam ettiğinin kanıtıdır…
Tarih dersi program taslağında; “Türkiye Cumhuriyeti” ve “Türk Milleti” ifadeleri geçmiyor…
“Kurtuluş Savaşı”na yer verilmiyor…
“Atatürk Devrimleri”nden tek kelime söz edilmiyor…
Bu gerçeklerin üzerini örtmek için, belden aşağı bir tartışmadır gidiyor:
Ne yazık ki, bu seviyesiz ödev Y-CHP’lilere verilmiştir, onlar da verilen rolü bir güzel oynuyorlar…
Atatürk’ün partisini yönetenler, haftalardır kim kimin “önüne yatmış” polemiğinin dışına bir türlü çıkamıyor!..
Dersimlinin savunması kabahatinden çok kötüdür!
Küfürü bir marifet sayan; aciz, fanatik birkaç ruh hastası geri zekalıyı tatmin etmekten başka, hiçbir işe yaramayan, “birilerinin önüne yatma” sözleri, Dersimli Kemal’in kendisine değil de eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’e aitmiş…
Kemal efendi, bir bakıma AKP’lilerin kaldırım seviyesindeki sözlerini kullanmayı kendine hak sayıyor.
Ne farkın var onlardan o zaman, be çiğ adam!
Yüzde yüz haklı konumdan, savunma pozisyonuna düşmek hangi aklın karıdır?
DİPNOT:
(1)
Bir yanıt yazın