Davutoğlu, mülteciler konusunda AB ülkeleri ile “Kayseri pazarlığı” yaptığını söylese de Türkiye’nin bu konuda büyük bir kazık yediği ortaya çıktı. Kamuoyu, mültecilerle ilgili homurdanmaya başladı. Türkiye’nin bir mülteciler ülkesi olmakta olduğu apaçık ortada. AKP, bu konuda da sıkıştı. Neredeyse savunmasız kaldı.
Terör örgütünün Güneydoğu kentlerini bomba deposu durumuna getirmesi ve bunun sonucunda her gün şehitler vermemiz, AKP iktidarına fatura edilmeye başlandı. Bu durumun “açılım” siyasetinden kaynaklandığını tüm kamuoyu bilmekte. Bu konuda fatura, hükümete kesilmekte halkımızca. Terörün azmasını, AKP’liler halka anlatamaz duruma gelmişlerdi. Şehit cenazelerinden homurtular, isyanlar yükselmeye başladı.
Ekonomik sıkıntılar artmaya, işsizlik çözümsüz bir toplumsal sorun durumuna gelmeye başladı. Ekmek savaşımının ayak sesleri işitilmeye başlandı.
AKP hükümeti, kıdem tazminatı konusunda köleci yasaları devreye sokmak üzereydi. Bu konuda emek cephesinin sert direnişte bulunacağı çok açık. Çalışanların onlarca yıllık emeğini bir kalemde yok edecek bir düzenlemenin insanların gözünün içine baka baka yapılması çok zor. Bu nedenle puslu bir ortam gerekmekte ki bu işi çaktırmadan yasalaştırmalı.
Tam da AKP tecavüz, taciz, çocuk istismarı, Kayseri pazarlığı, ekonomik bunalım, kıdem tazminatı, terör… derken elli milyon yurttaşımızın kimlik bilgileri sızdırıldı. Bu yurttaşlarımızın hepsinin seçmen olduğu düşünüldüğünde olayın ne kadar büyük çapta olumsuz sonuçları olacağı çok açık. AKP hükümeti kendi namusuna emanet edilen yurttaşların kimlik bilgilerini bile saklayamadı.
Yurttaşların kimlik güvenliği ne yazık ki güvensiz ellerin elinde.
AKP hükümeti, dört yandan kuşatılmış durumdayken ve ne yapacağını bilmez bir durumda çaresizlik uçurumundan yuvarlanmaktayken imdadına Kılıçdaroğlu yetişti her zamanki gibi. Zaten yıllardır böyle olmuyor mu? AKP tökezlediğinde onu yerden tutup kaldıran ya Kılıçdaroğlu ya da Bahçeli. Onun içindir ki bu iki muhalefet liderine “AKP’nin koltuk değnekleri” adını takmış kamuoyu.
Kılıçdaroğlu, 5 Nisan 2016 günü yaptığı grup toplantısındaki konuşmasında Ensar Vakfındaki taciz/tecavüz olayına değinirken ve AKP hükümetinin sessizliğini, duyarsızlığını anlatırken “Aileden Sorumlu Bakan da zaten birilerinin önüne yatmış vaziyette, o da konuşmuyor.” Bir siyasetçi, söylediği sözün ne anlama geldiğini bilmez mi? Eğer bu sözü, bilerek etmişse siyasetin iktidarıyla muhalefetiyle terbiye konusunda nasıl yerde sürüklendiğinin göstergesidir bu.
Eğer Kılıçdaroğlu, bu sözü, bilmeden konuşmuşsa bu durum da çok vahimdir. Böyle bir bilgisizliğin CHP’nin başında olması çok acıklıdır.
Kılıçdaroğlu, söylediği sözün kendisine ait olmadığını, eski AKP’li Bakan Güler’in Rıza Sarraf için kullandığını söylemekte bu sözü. Bu savunma biçimi, bilgisizliğin itirafıdır. Ne zamandan beri CHP genel başkanları sokak dilini örnek almaktalar? CHP yöneticisi olan biri, ne zamandan beri lumpenlere, bilgisizlere öykünmekte? CHP yöneticisi olan biri, sokak dilini kullananlarla onların dil ve yöntemleriyle mi mücadele eder?
Ta Atatürk’ten beri CHP yöneticilerinin efendilikleri, terbiyesi, sorumlu davranışları topluma örnekti. Bu sokak ağzı da nereden çıktı Kemal Bey? Sizin kılavuzunuz AKP’li bakanlar mı?
Kılıçdaroğlu, bilerek ya da bilmeyerek söylediği bir sözle kamuoyunun gündemini değiştirdi. AKP’ye can simidi uzattı. İktidar partisinin dar zamanında onun imdadına yetişti. Onun kurtarıcısı oldu. Hâlâ RTE ve AKP’nin Kılıçdaroğlu ve ekibince gönderileceğini düşünenler, gözünüzü açın ve gerçeği görün. Koltuk değneğinin ne işler yaptığını…
Adil Hacıömeroğlu
ulusalkanal.com.tr
Bir yanıt yazın