4.4.2016
Güncelleme 5.4.2016
Terörle mücadele, Düşük Yoğunluklu Çatışma ( DYÇ ) şeklinde askeri yöntemi esas alan mücadele yöntemidir. DYÇ, düzenli ordu savaşlarından farklı olarak; siyasal, hukuksal, kültürel milli güç unsurlarının ön planda olduğu, askeri mücadelenin de bu milli dinamikleri beslediği bir mücadele yöntemidir.
Terörle mücadeleyi sahada gerçekleştiren askeri yöntemlerimiz milli zeminde fakat bu mücadeleyi nihayete vardıracak olan hukuksal ve siyasal kurumlarımız milli olmazsa, terörle mücadelenin bir ayağı eksik kalır. Şimdi gerçekleşen durum tam da budur. Sahada canı pahasına vatan savunması yapan Türk Silahlı Kuvvetleri personeli, Emniyet ve Jandarma Teşkilatları milli zeminde dururken, siyasi erk ve terörle mücadelenin diğer yaptırım gücü olan yasal yaptırım gücü, milli zeminde durmamaktadır.
1925’te İngilizlerin desteklediği ve Şeriatçı Kürdistan kurmak hayaliyle başlayan Şeyh Sait ayaklanması, etkin bir askeri mücadele ve bunu tamamlayan İstiklal Mahkemeleri ile 137 günde bastırılmıştı.
Yoksa Milli Kurtuluş Savaşı’ndan yeni çıkmış ve üstelik Türk Devrimi sürecini yeni başlatmış mevcut erkin, bu gerici – bölücü ayaklanmayı bu kadar kısa sürede bastırması başka türlü açıklanamaz.
Yani ne mi diyoruz? Öncelikle politik iktidar mekanizmasının tamamen değiştirilmesi, hukuksal düzenin devrim kanunları ekseninde yeniden düzenlenmesi, Atatürk’ün başlattığı Türk Devrimi rotasına girilmesi şarttır. Bunun önemli bir ayağı olan İSTİKLAL MAHKEMELERİ’nin kurulması ise acil olarak alınması gereken bir önlemdir.
İtiraz edecek olan arkadaşlara söylenecek tek bir şey var : Kimse kusura bakmasın, İsviçre’de yaşamıyoruz. Sınırlarının hemen ötesinde bölgesel iç savaş yaşanan, kendi sınırlarında ise toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen iç kalkışma tehlikesiyle kuşatılan bir merkezde durmaktadır ülkemiz. Bu yüzden İstiklal Mahkemelerinin yeniden kurulması, Türk milletinin ve vatanın “nefsi müdafaa”sı için zorunlu bir tedbirdir.
Mithat Akar – Gaziantep
Güncel Meydan