YÜZKIRK YILLIK PARANTEZ (2)

 

fuatUzkinay

YÜZKIRK YILLIK PARANTEZ (2)

HÜSEYİN MÜMTAZ 

“Parantez” öyle durduğu yerde durmuyor.

Bildiğiniz gibi 100 yılı biz 140’a çıkarmıştık ki, dönemi araştırırken gözümüze “Paris Komünü-1871” çarptı.

Ne dersiniz, 140’ı, 145’e mi götürelim?

Ama “şimdilik” Paris Komünü-1871’in; “Tersane” (23 Aralık 1876), “Ayestefanos” (3 Mart 1878) ve “Berlin” (13 Temmuz 1878) Anlaşmalarına etkisini zaman darlığından yeterince inceleyemediğim için 140’la yetineceğim.

Bence bu üç anlaşma ve onların sonucu olan “93 Harbi”, İmparatorluğun çöküş dönemini tetiklemiş ve Cumhuriyet’in önünü açmıştır.

Dibe vurmadan nasıl “yeni bir çağ” açacak, “Kemalist Kantonlar” oluşturacaktık?

“Rus tehlikesi”ne karşı “batıyla anlaşma” uğruna nelerden, nerelerden vaz geçmemiştik ki?

Tersane Konferansı (23 Aralık 1876), Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki eyaletlerinin yönetim koşullarını düzenlemek üzere Avrupa ülkelerinin baskısı sonucu İstanbul’daki Haliç Tersaneleri’nde toplanmış uluslararası bir konferanstır. 23 Aralık 1876’da toplanan bu konferansa Prusya, İngiltere, Rusya, Fransa ve Osmanlı Devleti katılmış ve konferansta, Sırbistan ve Karadağ için bağımsızlık kararı alınmış, Bulgaristan ve Bosna-Hersek’e özerklik verilmesi kararlaştırılmıştır.

AB’nin ve güney komşumuz Rusya’nın; (pardon; günümüzle karıştırdım, okuyucudan özür diliyorum) batılıların ve kuzey komşumuz Rusya’nın aşırı talepleri İmparatorluk tarafından kabul görmeyince Rusya savaş ilen eder ve 93 Harbi patlar…

Osmanlı hem batıda Tuna (Balkan) Cephesi’nde, hem de doğuda Kafkas Cephesi’nde savaşır. Hazırlıksız yakalandığından çok ağır bir yenilgi alır. Savaşın görünür nedenleri; batılıların kışkırttığı azınlık isyanları, azınlık Hristiyanların insan hakları yaygarası, Rusya’nın Balkanlardaki genişleme siyaseti, Romanya ve Bulgaristan’ın bağımsızlık istekleri ve Panslavizm akımıdır.

Savaş bir yıl sürer ve İmparatorluğun yenilgisiyle sonuçlanır. Batılılar tarafsız-arabulucu rolü oynar.

Rus ordusu, batıdan Yeşilköy’e (eski adı Ayastefanos), doğudan Erzurum’a kadar gelir.

Abdülhamit’in, İngiliz zırhlısı Antelope’yle kaçmaya hazırlandığı an, işte bu andır.

3 Mart 1878’de İstanbul’un Yeşilköy semtinde Osmanlı Devleti açısından ağır koşullar içeren bu antlaşma imzalanır. Buna göre:

1.Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek.

2.Büyük bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, Prensliğin sınırları Tuna’dan Ege’ye, Trakya’dan Arnavutluk’a uzanacak.

3.Bosna-Hersek’e iç işlerinde bağımsızlık verilecek.

4.Kars, Ardahan, Artvin, Batum, Doğubeyazıt ve Eleşkirt Rusya’ya verilecek.

5.Teselya Yunanistan’a bırakılacak.

6.Girit ve Ermenistan’da ıslahat yapılacak.

7.Osmanlı Devleti Rusya’ya 30 bin ruble savaş tazminatı ödeyecektir.

Bu kesin Rus hâkimiyeti, “gözlemci” rolü oynayan batılıların hoşuna gitmez. Çünkü bu antlaşma ile Rusya Balkanlar’da tamamen hâkim bir konuma gelecek ve Bulgaristan yolu ile sıcak denizlere inecek, bu durum da Birleşik Krallık’ın Hindistan sömürgelerine ulaşmasına ve Avusturya-Macaristan’ın Bosna-Hersek’i ilhakına set çekmiş olacaktı.

İşte tam bu noktada Abdülhamit “şahane hukukuna” halel gelmemek kaydıyla Kıbrıs’ı İngiltere’ye vererek Berlin’de yeni bir antlaşma zemini elde eder.

“Beğenilmeyen” Ayastefanos’a karşı “Berlin” (13 Temmuz 1878) Konferansı’nda elde edilen “başarılar” ise şöyledir;

Osmanlı İmparatorluğu kendisine tabi olan Sırbistan, Bulgaristan, Romanya ve Karadağ’ın kendi başlarına birer prenslik olmalarını kabul etmiştir. Doğu Rumeli vilayeti kurulmuş ve Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı ancak çeşitli imtiyazlara sahip olmuşlardır.  Bosna-Hersek imtiyazlı vilayet haline geldi. Doğu Rumeli imtiyazlı vilayet haline geldi. Bulgaristan Prensliği kuruldu. Kıbrıs Sancağı İngiltere’ye kiralandı. Niş Sancağı Sırbistan’a bırakıldı. Teselya Sancağı Yunanistan’a (1881) bırakıldı. Kars, Batum, Artvin ve Ardahan sancakları Rusya’ya bırakıldı. Dobruca Sancağı Romanya’ya bırakıldı. Bunların dışında birkaç kaza Karadağ’a bırakıldı. Van’ın doğusundaki Kotur yöresi İran’a verildi.

Bu kadar lâfı neden söyledik?

Günümüze ayna tutmak, çarpıcı benzerliklere dikkat çekmek için…

Öyleyse Tersane, Ayestefanos ve Berlin’den 140 yıl sonraki (2016) parantezin kapanışı için bir fikir jimnastiği yapmaya ne dersiniz?

1.”Türkiye’nin Balkanları” Trakya büyük kayıplardan sonra “Kemalist Kanton” olarak elde kalmıştır ama bu sefer de Güney ve Güneydoğusunda isyan vardır. Her gün her ilimize şehit cenazeleri gelmektedir, güvenlik güçlerinin 4 aydır giremediği ilçeler, mahalleler vardır.

74 Kıbrıs Harekâtı 25 gün sürmüş ama Sur mahallesini 103 günde geri alabilmişizdir.

10 Şubat 2016 günü “Muharebe meydanında” 24 saatte 8 şehit verdik, 8 ayda verdiğimiz şehit sayısı 300’e yaklaşmıştır.

Ama 74’de Kıbrıs savaşında verdiğimiz şehitlerin sayısı 498 (artı 70 TMT Mücahidi) idi.

  1. 93 Harbi esnası ve sonucunda Balkanlar ve Kafkaslardan 1 milyonu aşkın Türk İstanbul ve Anadolu’ya göç etmişti. Şimdi 4 milyon Suriyeli, Türkiye’dedir. İstanbul, dünyanın en büyük Kürt ve Arap şehri olmuştur.

Mehmet Tezkan yazıyor;

“Batı’ya diyoruz ki.. – Ey Avrupa, mülteciler senin de sorunun, insanlık sorunu..  – Bütün yükü bizim sırtımıza vuramazsın.. Sen de elini taşın altına koy artık.. Yıllardır duyarsız kaldın, sırtını döndün.. – Para vererek, yılda 75 bin sığınmacı alarak kurtulamazsın.. – Bu sadece Türkiye’nin sorunu değil, Batı’nın da sorunu..

Batı yanıt veriyor..- Suriye meselesi bizim iç meselemiz diyen sizsiniz.. – Osmanlı’dan miras diyen sizsiniz.. – Akrabalık bağımız var.. Tarih, kültür bağımız var diyen sizsiniz.. – Ankara neyse Şam odur diyen sizsiniz..- Halep’le Bursa’yı bir tutan sizsiniz.. – Onlar mülteci değil, bizim misafirimiz diyen sizsiniz..- Kampları BM denetimi dışında tutan sizsiniz..- Kampları yasak bölge ilan eden, muhaliflerin karargâhı yapan, kendi milletvekillerinizi sokmayan sizsiniz.. – Esad devrildikten sonra Şam’da cuma namazı hayali kuran sizsiniz..”

  1. Büyük şehirlerde art arda patlamalardan sonra hafta sonu hayat durmuş,  cadde ve sokaklar, metro istasyonları; AVM ve restoranlar boşalmış, eve paket servis hizmetleri artmıştır.

4.Rusya gene sahnededir. Hep kuzey “komşumuz”du ama bu sefer güneye de inmiş, sıcak denizlerde (Suriye-Lazkiye) üs sahibi olmuş, kara ve hava kuvvetleriyle de bölgeye konuşlanmıştır…

5.Türkiye’de el üstünde tutulan, Bosfor’da yalılarda ağırlanan “şarkıcı karısı Binnaz” denizaşırı ülkelerde tutuklanmaktadır.

“Batılılar” yine “arabulucu”dur. Türkiye’deki, Afrika dahil her milletten “sığınmacı/göçmen/mülteci”lerden “seçilmişleri” alma; gerisini “Türkiye’de iskân etme” karşılığı Türkiye’ye  para vermektedir. Yâni Türkiye para karşılığı doğal bir toplama/barınma kampı haline dönüşmüştür.

6.Ve batı yine bir nevi “arabuluculuk” karşılığı yine ve yeniden Kıbrıs’ı istemektedir.

Nedir Allah Aşkına Kıbrıs’ı; 140 yıl öncesiyle aynı derecede 140 yıl sonra bile bu kadar önemli kılan?

Kıbrıs’ın bu önemini herkes, dünya âlem biliyor da bir biz mi anlayamıyor, değerlendiremiyoruz?

Parantezin kapandığını mı düşünüyorsunuz? 22 Mart 2016

 

57’İNCİ TÜMEN HER YERDE/HEPİMİZ 57’İNCİ TÜMENİN EFRÂDIYIZ

 

 

 

YÜZKIRK YILLIK PARANTEZ (2) - fuatUzkinay

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir