NECDET BULUZ
Rusya Devlet Başkanı Putin’in aniden Suriye’den askerlerini geri çekmesi, çeşitli yorumlara neden oldu. En çok da “Savaşın ortasında çekilme bir anlaşmanın sonucu mu?” sorusunu gündeme getirdi. Evet, bize göre Rusya’nın Suriye’den askerlerini geri çekmesi bir anlaşma sonucudur. Öyle sanıyoruz ki bundan sonra Rusya mücadelesini masada verecektir.
Şunu da ekleyelim:
Putin çekilme kararından sonra yaptığı açıklamada “Hedeflerimize ulaştık” demiştir.
Putin’in açıklamaları bu kadarla da sınırlı değil. Yaptığı açıklamalarda “Eğer Suriye’de bize ihtiyaç duyulursa birkaç saat içinde orada oluruz” diyerek Suriye üzerindeki etkinliğinin sürdüğü mesajlarını duyurmuştu.
Bunun anlamı çok açık. Rusya Devlet Başkanı, Suriye’de ve bölgede “Ben ne istersem onu yaparım. Canımın istediği gibi hareket ederim. Canım isterse girerim, istemezse çıkarım. Bölgedeki her şey benden sorulur” demek istiyor.
Suriye’de ve bölgede dengelerin Rusya’nın aleyhine gelişmeye başlarsa Putin, beklenen hamleyi yapmaktan çekinmeyecektir. Açıklamalarında da zaten bunu vurgulayarak her an yeniden dönüş yapabileceklerinin mesajını vermiştir.
Suriye ile ilgili yazdığımız yazılarda hep şu noktaya değindik anımsatalım:
Suriye’nin ve bölgenin şekillenmesinde iki süper güç Amerika ile Rusya kafa kafaya verdiler ve aralarında anlaştılar. Her iki ülke de bu nedenle gerek Suriye’de gerekse bölgede çok rahat hareket ediyor.
Zaten Putin’in açıklamalarını iyi değerlendirdiğimizde bunu açıkça görebiliriz.
İşin önemli noktası bizi ilgilendiren konulardır.
Rusya, askerlerini Suriye’den çekti çekmesine ama yine ülkede ve bölgede etkin durumda bulunuyor. Suriye ve bölgede güç dengesi şu anda Rusya’nın elinde bulunuyor. Putin bu gücü ve dengeyi sağladı. Suriye’de Tartus ve Lazkiye’de kalıcı üsler elde etti. Yerleştirdiği S-400 füze savunma sistemleri ile de ülkenin hava sahasına hakim oldu.
Türkiye’nin önünü tamamen tıkadı.
Şu anda Suriye’de etkin değiliz. PKK’nın devamı olarak gördüğümüz PYD güçlerine karşı da sınırdan obüs topları ile müdahale edebiliyoruz. PYD’nin Rojava’da üç kantonda özerk bölge ilan etmesi karşısında sadece “tanımıyoruz” diyebildik. Suriye’deki oldu-bittilere de sadece seyirci durumundayız. İnsani yardım malzemelerini bile gönderemiyoruz.
Rusya, PYD konusunda da büyük oynuyor.
Dikkat edilecek olursa daha önce PYD’lilere Rusya’da büro açılmasına izin vermişlerdi. Bu büronun ileride büyükelçilik statüsünde hizmet vereceği de açıklanmıştı. Amerika ve müttefiklerinin de PYD’yi koruma altına aldıklarını zaten biliyoruz.
Şimdi, PYD’nin üç kantonda özerk bölge ilan etmesi karşısında Amerika ve Rusya’dan gelen tepkilere inanmayınız. PYD, Amerika ve Rusya’nın izni olmadan böyle bir adımı atabilir mi? Bu adımın atılmasında bu iki süper gücün etkisi vardır. Bunun kokusu da zaman içinde çıkacak ve hepimiz göreceğiz.
Burada asıl dikkat edilmesi gereken konu, Suriye Devlet Başkanı Esad’ın konumudur.
Esad koltuğunu her şeye rağmen koruyor. Rusya, bu koltuğun korunmasını da sağlama aldı. Muhaliflere karşı Esad güç kazandı. Daha önce kaybettiği birçok yeri de Rusya’nın desteği ile almayı başardı. Putin, bölgedeki gücü ve ağırlığı sayesinde Esad’ın görevden uzaklaştırılmasının da önünü şu an için tıkamış bulunuyor.
Zaten Amerika da Esad için “Bundan sonraki dönemde Esad’sız bir çözüm şart” diyorsa da bu söylediklerinde pek fazla ısrarcı olmuyor.
AB üyesi ülkeler ise, tamamen sığınmacı sorununa odaklandıkları için şu anda Suriye’de kimin koltuğu koruyacağı, kimin korumayacağı konusu ile pek fazla ilgilenmiyorlar. Sığınmacıların ve terörün belasının ülkelerini sarmasından endişe ediyorlar. Onların sorunu çok başka şeyler.
Bu nedenle Suriye konusunda karar verici ülke olarak karşımızda Amerika ve Rusya’yı görmekteyiz.
Daha önce de yazmış ve vurgulamıştık.
Bölgede ve Suriye’de en büyük kayba uğrayan ülke şu anda Türkiye olmuştur.
Baştan bu yana uyguladığımız yanlış Suriye ve bölge politikaları ile böyle bir sıkıntının içine düştük. Sayıları üç milyonu bulan sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz. Suriye sınırı yolgeçen hanına döndü. Adeta Ortadoğu’da terörle iç içe yaşayan bir ülke konumuna döndük. Sahada da da masada da yokuz. Her şey bizim dışımızda şekilleniyor. PKK’nın devamı olarak gördüğümüz PYD’yi bile müttefiklerimize “terörist grup” olarak kabul ettiremedik.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın