Posted by Mehmet Ali Güller in Politika Yazıları on 17/03/2016
Öncelikle belirtelim: Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin‘in Rus hava güçlerini Suriye’den çekme kararı alması, toptan bir çekilme anlamına gelmiyor. Tartus’taki Deniz Üssü’nün ve Lazkiye’deki Hava Üssü’nün kalıcılaştığı, hatta S-400 hava savunma sisteminin de korunacağı koşullarda Putin‘in kararı olsa olsa bir siyasi manevra olarak değerlendirilebilir.
Peki Putin‘in hedefi ne? Moskova neden Suriye’den kısmen geri çekiliyor?
ABD-RUSYA ANLAŞMASI MI?
Bu sürpriz kararı yorumlayan uluslararası analistlerin hakim görüşü şu: ABD ve Rusya Suriye’nin paylaşımında anlaştı!
Kuşkusuz kategorik olarak bir anlaşma olma ihtimaline karşı değiliz ancak mevcut duruma baktığımızda bir paylaşım anlaşmasından ziyade, ABD’nin beş yılın sonunda Rusya’nın dayattığı siyasi çözüme mecbur kalması söz konusu…
Bunu da bir anlaşma yerine “siyasi çözümde uzlaşma” kavramıyla açıklamak daha doğru olur.
Kaldı ki Moksova, Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünden yana ve bu konuda bir taviz verdiğine dair elde bir veri yok.
Dahası başta İran olmak üzere bölge kuvvetleri de Suriye’nin bütünlüğünü esas alıyor.
ABD FEDERAL SURİYE’YE KARŞI MI?
Diğer yandan ABD de PYD’nin girişimiyle başlatılan “federasyon sürecine” karşı olduğunu ilan etti. PYD’nin kantonları lağvedip yerine Kuzey Suriye Federasyonu kurma hamlesi Washington’un desteğini alamadı.
Fakat bu durum yanıltıcı olmamalı. ABD için Suriye’nin parçalanması, Büyük Kürdistan ana hedefinin bir alt hedefi olarak stratejik önemdedir.
Ancak şartlar, Rusya’nın askeri varlığı, dahası Türkiye’nin milli kuvvetlerinin İran ile bu tehdit kapsamında ittifak yapabilme olasılığı ABD’yi daha temkinli hareket etmeye itiyor. Buna bir de Obama‘nın kalan aylarını “sorunsuz” tamamlama ihtiyacı da eklenmeli…
ABD’nin birincisi Kürt örgütleri Rusya’ya kaptırmama ihtiyacıyla, ikincisi de Ankara’yı yanında tutma hedefiyle yaptığı kimi PYD karşıtı açıklamalar taktikseldir.
ABD’nin 25 yıldır adım adım geliştirdiği Büyük Kürdistan hedefi için yakıcı aciliyeti yoktur. Geride kalan 25 yılın en önemli strateji dersi, ABD’nin süreci Ankara-Tahran ittifakı kurulumasını önleyecek incelikte ve buna uygun olarak da gerektiğinde Kürt örgütlerini frenleyerek ilerletmiş olmasıdır!
SİYASİ ÇÖZÜM HEDEFLİ MANEVRA
Bu şartlar altında Moskova’nın Suriye’den kısmi çekilme kararı almasının biri iç, ikisi dış olmak üzere üç nedeni vardır:
1) Birinci neden ekonomiktir. Suriye’de 6 aydır süren operasyonların bir maliyeti vardır. Diğer yandan ekonomisi büyük oranda enerjiye dayalı olan Rusya, enerji fiyatlarındaki düşüklük nedeniyle zaten sıkıntıdadır.
Batı, bu gerçeklik nedeniyle Rusya’nın Suriye’ye askeri müdahalede bile bulunamayacağını düşünüyordu. Çin’in bu noktadaki önemi tarihidir: Pekin ile Moskova’nın enerji anlaşmaları, milli paralarla ticareti, zorluğa rağmen Rusya’yı bir ölçüde rahatlatmış ve Suriye desteği için elini rahatlatmıştır.
Şimdi Putin bu iç sorunu, sahada en avantaj elde ettiği anda ve daha fazla zorlamadan dengelemek istiyor.
2) Rusya’nın Suriye’ye 30 Eylül 2015’ten itibaren askeri destek vermesindeki temel hedef, Suriye’yi beş yıldır bölgedeki müttefikleriyle parçalamak isteyen ABD’yi siyasi çözüm masasına mecbur etmek içindi. Moskova bu hedefini gerçekleştirdi. Sahada askeri başarılar sağlayıp, ABD’yi Cenevre masasına oturttu.
Rusya’nın şu aşamada Suriye’den geri dönüşü saklı olmak üzere kısmen geri çekilmesi, ABD’yi masaya hâlâ karşı çıkan müttefiklerini baskılaması için yapılmış bir siyasi manevra, bir diplomasi jestidir.
3) Moskova’nın bu kararı aynı zamanda Kürt örgütlerini ABD denetiminden kısmen çıkarma hedefiyle ilgilidir.
Daha önce dikkat çekmiştik: Obama‘nın IŞİD’le mücadele stratejisi Kürtleri Şam ve Bağdat’tan koparmayı esas alırken, Putin‘in IŞİD’le mücadele stratejisi tersine Şam-Bağdat-Kürt ittifakını esas alıyordu.
ANKARA’NIN ÖNÜNDEKİ FIRSAT
Aslında süreç Ankara’nın önüne tarihi fırsat çıkarmıştır. Türkiye hem “federal Suriye” projesine karşı hızla İran’la ittifak yapabilir, hem de uçağını düşürerek cephe cepheye geldiği Rusya’yla ilişkileri tamir edebilir. Bu durum kuşkusuz Ankara-Şam barışını da getirecektir.
Ancak tersine Erdoğan ve AKP Hükümeti bu şartları da baltalamaya çalışmaktadır. Bir yandan desteklediği terörist-muhalif gruplar aracılığıyla Cenevre masasını devirmeye, diğer yandan da mülteci politikası ile ateşkes sürecini sabote etmeye çalışmaktadır.
Dolayısıyla mesele hem Türkiye için hem de bölge barışı için gelip gelip AKP iktidarı sorununa çarpmaktadır!
Mehmet Ali Güller
17 Mart 2016